Türk devletiyle Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında "Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası"nın imzalanmasının yankıları sürerken, Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "Libya isterse oraya Türk askeri de yollarız" açıklaması yapması, Türk dış politikasına ilişkin yeni sorgulamaları da beraberinde getirdi.
Bu sorgulamalarda Libya'da Birleşmiş Milletler tarafından tanınan hükümetin karşısında Rusya’nın da yer aldığı hatırlatılırken, Türk devletinin tıpkı Batı Kürdistan’da (Rojava) olduğu gibi "sonu gelmez bir çıkmaza" girebileceği ve dış politikada çözümü sürekli ‘askeri seçenekte’ gören bir ülke konumuna düşebileceği öngörüleri dikkat çekiyor.
Özpek: Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yaptığı anlaşma kadük olacak
TOBB Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi’nden Doç. Burak Bilgehan Özpek, Erdoğan’ın "asker gönderme" söylemi ile birlikte Türkiye’nin dünyada sürekli bir "’avaş heveslisi’ gibi algılanma riskinin artacağını ifade ediyor. "Doğu Akdeniz’de neden Mısır’la, Suriye’yle, İsrail’le ya da Yunanistan’la anlaşılarak sorun çözülmeye çalışılmıyor da, başka yollara sapılıyor" sorusunu soran Özpek, "Tamam Libya’da meşru ama zayıf bir hükümet var. Hafter güçleri ilerleyince de Türkiye’nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yaptığı anlaşma kadük olacak" diyor.
Türk devleti, 27 Kasım'da Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile imzaladığı deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin anlaşmayla, Doğu Akdeniz'deki yetki alanını en yüksek düzeye çıkardığını ilan etmişti. Ankara, anlaşmayla uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullandığını duyursa da, Yunanistan Türk devletinin iddiasının doğru olmadığını ilan etmişti.
"Bitmez tükenmez bir çatışma dürtüsü"
Burak Bilgehan Özpek, Türkiye’nin dış politikada ısrarla bir başka ülkede asker bulundurmaktan yana pozisyon aldığını söylerken Rojava örneğini hatırlatıyor. Özpek "Suriye’de meşru olmayan güçlerin yanında yer almıştı Türkiye. Şimdi de meşru hükümetin yanında yer alacağını gösteriyor. Tamam, politik olarak bunu yapabilirsiniz de, Suriye konusunda Rusya’dan destek beklerken, Libya’da Rusya’yı karşınıza alacağınızın farkında mısınız? Rusya’yla baş etmek Türkiye’nin becerebileceği iş değil" diyor.
Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemini aldığını da hatırlatan Özpek, "Çok boyutlu bir pragmatizm altında çok boyutlu sorunlara boğulmuş bir Türk dış politikası görüyoruz. Bitmez tükenmez bir çatışma dürtüsüyle hareket eden bu politikanın sürekli kendine düşman yaratması ne yazık ki savaş hevesliliğinden başka bir şey olmuyor" yorumu yapıyor.
İlhan Uzgel: Türkiye Rusya'yı karşısına alıyor"
Uluslararası İlişkiler uzmanı Prof. İlhan Uzgel, Türkiye’nin Libya’ya zaten askeri yardım yaptığını herkesin bildiği bir süreçte "asker göndermekten" söz etmesinin Türk dış politikasında "askeri gücün öne çıktığının vurgulanması" anlamı taşıdığını söylüyor.
Uzgel’e göre bu vurguyla Türkiye, Rusya’yı açıkça karşısına alıyor. Uzgel, "Rusya’nın eli de armut toplamaz elbette ki. Elinde İdlib başta olmak üzere bir sürü kozu var. Rusya’nın Trablus yönetimini daha çok sıkıştıracağı açık. Rusya, Hafter’e desteğini güçlendirecek" diyen Uzgel, "Türk dış politikası giderek askerileşiyor. Dış politikada diyalog sürecini bitiren Türkiye’nin yaptığı her dış politik hamlede sürekli bir karşı cephe yaratması, dış politik sorunların asla bitmeyeceği anlamına geliyor" uyarısı yapıyor.
Soli Özel: Türk diplomasisi çöktü
Uluslararası ilişkiler uzmanı Soli Özel’e göre de Türk devletinin Libya’ya asker gönderme olasılığının Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gündeme taşınması Türk dış politikasındaki en temel soruna işaret ediyor. Özel, bu sorunu "diyaloğun bitmesi" olarak tanımlarken, "Türk diplomasisi çöktü. Mutlak haklılığa dayalı, -dediğim dedik- bir tarzla uluslararası ilişkiler yönetilmeye çalışılıyor. Sonuç olarak da yönetilemiyor" diyor.
Doğu Akdeniz’de tüm tarafların gerilimi tırmandırmaktan yana pozisyon aldığı, Türkiye’nin de bu durumu iyi hesaplaması gerektiğini anlatan Özel, "Türkiye, Suriye’de sırtını Rusya’ya dayamış olabilir ama bu kez dayaması mümkün değil. Bunun hesabının nasıl yapıldığının da kamuoyuna açıklanması gerekir. Çok sıkıntılı bir sürecin içine girildiğinin görülmesi gerek" yorumu yapıyor.
Hafter, Türk devletini ‘düşman’ ilan etti
Libya'da biri ülkenin doğusundaki Tobruk kentinde, diğeri ise Trablus'ta olmak üzere iki ayrı hükümet bulunuyor. Libya Ulusal Ordusu adlı askeri güçlerin komutanı Halife Hafter ile ittifak halindeki Tobruk hükümetinin en büyük destekçileri Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan olarak biliniyor. Tobruk yönetimine en büyük diplomatik ve askeri gücü ise Rusya veriyor. Fransa’nın da Tobruk yönetiminden yana tavır alması dikkat çekiyor.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan Trablus'taki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne ise Türkiye ve Katar’ın yanında kısmi bir oranda İtalya destek veriyor.
Libya’nın doğusunu kontrol eden askeri güçlerin komutanı General Hafter Türk devletini "düşman" ilan etti. Türk gemilerine saldırı talimatı veren Hafter, Türkiye’den yapılacak ticari uçuşlara da engel olacaklarını duyurdu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de, Suriye’de muhaliflerin son kalesi olarak görülen İdlib’de militanların Libya’ya gittiğini belirterek endişelerini dile getirmişti.
Kaynak: Deutsche Welle