Doğu Kürdistanlı (Rojhelat) bağımsız gazeteci ve aktivist Ali Ciwanmerdi, AVATODAY’de haftalık olarak gerçekleştirilen canlı yayın sunumunda İran İslam Cumhuriyeti yetkililerinin yaşanan Coronavirüs salgını ve büyük ekonomik krize rağmen çaldıkları büyük paralar ve PKK ile PJAK’ın Rojhelat’taki faaliyetleri, İran rejimi ile ilişkileri ve son yaşanan Soran Axter Semir cinayetiyle ilgili suçlama iddialarıyla ilgili çok önemli değerlendirmelerde bulundu.
İran rejim yetkilileri 36 milyar dolar para çaldı
İran rejiminin bazı yetkililerinin son üç yıl içerisinden 36 milyar 200 milyon dolarlık büyük bir parayı çalarak İran dışına çıkardıklarını, bu paranın Güney Kürdistan’ın (Başûr) Süleymaniye kentine getirildiğini belirten Ciwanmerdi, Meşhed parlamenteri ve Devrim Muhafızları (Pasdaran) üyesi Cevad Kuddusî Kerimi’nin bunu itiraf ettiğini söyledi. Bu paraların Ruhani’nin hatasına sonucu yurtdışına çıkarıldığının savunulduğunu ifade eden Ali Ciwanmerdi, bunun Pasdaranların bilgisi olmaksızın gerçekleşmesinin imkansız olduğunu vurguladı.
Bağımsız aktivist Ali Ciwanmerdi’nin haftalık canlı yayın sunumunda yaptığı açıklamalardan satır başları şunlar:
“Bukadar büyük bir paranın Pasdaranlar ve Kudüs Gücü’nün bilgisi dışında İran dışına çıkarılmasının imkanı yok. Tabi ki bu paranın hepsi Başûr’da değil, bir kısmı Hizbullah için Lübnan’a, bir kısmı Suriye’ye gönderildi. Süleymaniye’de kalan para da İran rejiminin hedefleri doğrultusunda burada kullanılacak. Hiç kimse bu paranın akıbetini sormadı. Büyük bir sessizlik var. Birilerinin çıkıp bunu yalanlamasını “Mehşedli parlamenter Cevad Kuddusi Kerimi yalan söylüyor” demesini beklerdik ancak bu gerçek ve yalanlama bile yapılmadı. Hasan Ruhani, suçlanmasına rağmen, insanlar duymasın diye herhangi bir açıklamada bulunmadı.
Bunları kanıtlarıyla sosyal medya hesaplarımızdan paylaştığımız için Facebook ve Instagram hesaplarımız hakkında şikayette bulundular, ancak özgür bir dünyada yaşıyoruz ve bu şikayetlere karşı da mücadelemizi sürdürüyoruz. Facebook yöneticilerinin ABD’nin terör listesinde bulunan Pasdaranların şikayetini dikkate almamasını bekliyoruz.
PKK’nin kendisine yönelik suçlamalarına cevap
PKK’nin basın birimindeki Hamidi Weysi Muradi bizimle ilgili, eski PKK üyeleri ve PJAK üst düzey yöneticileri olan Biryar Gabar, Mamend Roje, Zerya Rojhelat, Metin Rojhelat ve Behzadi Xoşhali ile Hisami Nestepiş’e karşı Farsça bir yazı yazıp paylaşmış. Buna göre biz Türk MİT’i ile bağlantılıyız ve bunca eleştirdiğimizi bildiği halde bizi PAK ile ilişkilendirmiş. PDK ve MİT için çalışıyormuşuz, hedefimiz de Apocu düşünceymiş. PKK’nin tüm kurumlarına gönderilen bu yazıda biz PDK ile bağlantılı bir parti kuruyormuşuz. Gerçeklerden uzak, Rûdaw Araştırma Merkezi ve saydığı birçok yerle çalıştığım yazılmış. Hayatımda görmediğim Azizi Weysi ile ilişkilendiriliyorum.
Bizim görevimiz gerçek bilgilerin aktarılmasıdır. Gerçek bilgiler ortaya çıksın ki bir daha böyle olaylar yaşanmasın. Ben 8 yıl boyunca İran - Kürdistan Demokrat Parti saflarında bulundum. 2000 yılında ayrıldım. Doğrusuyla yanlışıyla içinde kaldım, geçmişinin bir parçasıyım ve bu geçmişimle övünç duyuyorum. Ancak şu an hiçbir ilişiğim yok. PDK ile ilgili ise ben, bir gün, hatta bir saat bile PDK’li olmadım. YNK veya PKK ile yakınlığım ne dereceyse PDK ile aynıdır. Yukarda bahsini ettiğim kişilerin de temsilcisi değilim. PDK üyesi olsaydım veya onların deyişiyle her şeyi Barzani’nin talimatı ile yapmış olsaydım, bunu övünerek söylerdim. İran Cumhuriyeti’nden korkmuyorum, sizden mi korkacağım. Türk devleti ve Erdoğan’a karşı yaptığımız şeyler yüzünden Avrupa’da takip edildik. Erdoğan’ın oğlunun DAİŞ’e petrol sattığıyla ilgili belgeleri biz dağıttık. New York’ta üzerinde ‘Erdoğan teröristlerin büyük babasıdır’ yazılı afişle Birleşmiş Milletler binası çevresinde araç dolaştıran bizdik. Şuan Türkiye’ye gidemiyorum. PKK ve PJAK’ın beni MİT ile ilişkilendirmeleriyle ilgili iddialarının hiçbir gerçek değil. ABD’ye yakın olmakla itham ediliyorum. Evet, açık bir şekilde söylüyorum; ABD’ye yakınım.
“Cemil Bayık-Kasım Süleymani görüşmesi”
2011 yılına kadar PKK için birçok şey yaptım, Amerika’nın Sesi Farsça ekibini Kandil’e götürdüm. Ancak yayınlamadılar. Amerika’nın Sesi İngilizce servisine götürdüm onlar da yayınladılar çünkü o dönemde PKK İran rejimi ve Pasdaranlara karşı savaşı yordu. 2011’de Sayın Cemil Bayık Kasım Süleymani ile görüştü, Casusanı teslimetti ve ateşkes ilan edildi ve iki taraflı bir genel işbirliği başladı. Yaralılarını, tedavi için Urmiye’ye götürdüler, Sayın Zübeyir Aydar gibi önemli kişiler de Tahran üzerinden Kandil’i ziyarete geliyorlardı. Bu şekilde İran rejimi ile işbirliği başladı. İdeolojik bakış açılarına göre “İran rejimi anti emperyalisttir; biz de anti emperyalistiz bu yüzden İran rejimi mücadele etmeyelim. Bizim hedefimiz Kuzey Kürdistan’dır, önce orayı özgürleştirelim.” Biz, buna rağmen bu ilişkilenmeyi sorun olarak görmüyoruz; zira Türk devletiyle savaşıyorlar ve ikinci bir cephe açmak istemiyorlar. Ancak, bizim için sorun olan mesele şu: Halka doğruları söylemiyorlar.
PKK’nin Sykes-Picot anlaşmasını bitirme söylemi
Söylemde; “Biz gerilla gücümüz ile Sykes-Picot’u tanımıyor ve bitirmişiz, dört parça Kürdistan’da mücadele yürütüyoruz” diyorlar. Türkiye ile mücadele için dört parça Kürdistan’dan insanları kendine katıyorlar, bu doğrudur. Ancak, Rojhelat’ta da, Başûr’da da ve hatta Rojava’da da İran rejimi ile işbirliği yapıyor. Nasıl “Ben Skes-Picot’u tanımıyorum” deyip Pasdaranlarla işbirliği yapabilir, ortak merkezleri olabilir, İran rejimi düşmanlarına karşı sınırları koruyabilir? Kış gelip Kandil’e karlar yağdığında gerillalar inip Pasdaranlar ile neler yapıyorlar. “Sykes-Picot’u tanımıyorum” deyip Haşdi Şabi ile işbirliği yapıp, Şengal ve Musul’da, hatta Rojava sınırında ortak noktalar oluşturmak ve Beşar Esad istihbaratı ile ilişkide bulunmak olmaz. PKK’nin cevap vermesi gereken soru şu; “İran rejiminin casusları Kandil’de sizin yanınızda ne yapıyor?
Soran Axter Semir olayı
Soran Axter Semir 26 yaşında. 1 yaşında Gilga isminde küçük bir çocuğu var. Hawraman’ın Kosalan mıntıkasında Soran’ı yakalayıp götürmüşler. Yardım veya vergi vermediği için 7 kurşun sıkarak şehit etmişler. Geçtiğimiz hafta yaşanan bu olayla ilgili yaptığımız araştırmalarda, Soran Axter Semir’in ailesiyle birlikte yurtsever olduğu, Kürdistan bayrağı hayranı olduğu, yurtseverliğinden dolayı defalarca İran rejimi İtlaatı tarafından yakalanıp kendisine eziyet edildiğini öğrendik. Ailesi açıkladı ancak PJAK suçlamaları ret ederek kendilerinin bunu yapmadığını söylüyor. Kontra gerilla tarafından öldürüldüğünü söylüyor. Olayın büyüdüğünü ve yayıldığını bildikleri için. Siz nasıl insanlardan para alırsınız ve vermediklerinde öldürüyorsunuz. Niye size para versinler? PKK ve PJAK’ın amacı ve hedefi İran rejimi ve Pasdaranlar olsa, helal olsun. Ben de söz veriyorum, eğer amacınız bu olsa, kendi ellerimle size para verip veya para toplayıp size getireceğim. Ancak bu paralar Türkiye’ye gidiyor, başka bir yere gidiyor. Hiç kimse para vermesin. O paralar helal değil; İran rejimi ile mücadele için harcanmıyor. Onlardan ayrılanlar İran rejimi ile işbirliği içerisinde olduklarını açıkça belgeleyip söylüyorlar. Sonra bizi de Türk MİT’i ve Parastin ile işbirliği ile suçluyorlar. İhanet ihanettir ve mazereti olamaz.”