İran rejimi ile ABD ve bölgedeki müttefikleri arasında bölgede yaşanan siyasi ve askeri gerilimden kaynaklı tedirginliklere neden olurken bölge ülkeleri de kendilerini bir tarafa konumlandırmaya mecbur hissediyor. Ancak dünya ve özellikle Arap dünyası, İran rejiminin bölgede yaşanan krizlere yaklaşımından doğabilecek bir savaşı istememekte.
AVATODAY yaşanan gerilimle ilgili hem bölge hem de dünya çapında uzman araştırmacıların görüşlerini aldı.
Irak Anayasal Gelecek Partisi Başkanı: İran’ın tek umudu demokratların seçimi kazanması
Bölgede İran rejimi odaklı yaşanan krizle ilgili görüşünü aldığımız Irak Anayasal Gelecek Partisi Başkanı İntifaz Qenber, İran rejiminin krizlerden beslenen bir yapısı olduğunu ve bu yapının sebep olduğu mevcut krizin büyük olduğunu ifade ederek, İran rejiminin ekonomik olarak boğulmasına ramak kaldığını dile getirdi.
205 milyon varil olan İran rejiminin dış ülkelere sattığı petrol oranının 230 bin varile düştüğünü ve bunun Tahran’ın petrol ihracatının yüzde 90 oranında azaldığı anlamına geldiğini belirten Qenber, İran rejiminin kaçak yollarla satılanı dâhil, en büyük petrol müşterisi olan Çin’in ABD baskılarından dolayı İran rejiminden petrol almayı durdurduğunu, bunun da önümüzdeki süreçte İran rejimini ekonomisini olumsuz anlamda daha da derinden etkileyeceğini söyledi.
Irak Anayasal Gelecek Partisi Başkanı İntifaz Qenber, İran rejiminin krizi derinleştirme peşinde olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
“ABD başkanı, gelecek sene yapılacak başkanlık seçimlerine olumsuz etkisi olabilme ihtimalinden dolayı İran ile bir savaşa girme taraftarı değil. Tahran’ın tek umudu ise ABD’de yapılacak başkanlık seçimlerinde demokratların elde edeceği başarıdır.
Mesud Zahd: Tahran’ın saldırganlığı krizi bu safhaya getirdi
Dubai’den gazeteci ve siyasi gözlemci Mesud Zahd ise AVATODAY’e yaptığı değerlendirmede bölgede yaşanan gerginliğin bu safhaya gelmesinin sebebini krizin başlangıcındaki İran rejiminin saldırgan tavrı olduğunu, ardından ABD’nin uyguladığı yaptırımların devreye girdiğini ve krizin derinleştiğini ifade etti.
“İran krizi tırmandırdı. Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ‘eğer petrolümüzü satamazsak, diğer ülkeler de satamayacak’ tehdidinde bulundu” diye belirten Mesud Zahd’a paralel olarak Mısırlı İran uzmanı Ali Atıf ise, İran rejiminin geçmişte yaptığı hataları, uluslararası camiayı krizle ilgili tehdit ederek telafi etmeye çalıştığını ifade etti. Ali Atıf, İran rejiminin tehdit ettiği uluslar arası güçlerle olası bir savaşta başarı şansının olmadığını söyledi.
ABD mevcut yönetiminin 2015’te Obama yönetimi tarafından İran rejimi ile imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmesi ardından yaptırım uygulamaya başlaması ve bu yaptırımları periyodik bir biçimde ağırlaştırması, İran rejiminin saldırgan bir tutum almasına sebep oldu.
İran rejimi Mayıs ayında, Basra Körfezi’nde Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait 4 petrol taşıyan gemiye sabotaj eylemleri gerçekleştirdi. Rejim bu saldırıları yaptığını ret etse de Suudi Arabistan ve ABD saldırılardan İran rejimini sorumlu tuttu. Bu saldırının üzerinden bir ay geçtikten sonra da petrol taşıyan 2 gemi daha saldırıların hedefi oldu.
“İran rejiminin saldırıları onun aleyhinde sonuçlar verdi”
İran rejiminin saldırılarıyla ilgili de konuşan Mesud Zahd, rejimin bu saldırılarının rejimin aleyhinde sonuçlar verdiğini, bu saldırıların yaptırımların daha da ağırlaşmasına sebep olduğunu ve Avrupalı devletlerin de tamamen ABD’nin safına geçmesinin yolunu açtığını ifade etti.
Bölgede yükselen tansiyon savaşa doğru evirilmesine karşın ülkeler savaş istemediklerini deklere ediyor. ABD’nin terör örgütleri listesine koyduğu İran rejimi Devrim Muhafızları’nın (pasdaran) Hürmüz Boğazı’nda İngiltere bandıralı ‘Stena Impero’ isimli petrol tankerine el koyması ardından İngiltere’de görevini yeni bırakan İngiltere eski Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt, İngiliz hükümetinin körfeze daha fazla asker gönderme kararını aldığını açıkladı. Hunt ayrıca, İran’ın uluslar arası su serbestisi yasalarını ihlal eden tutumuna karşın körfezde uluslar arası çapta ortak bir güvenlik misyonu oluşturulması çağrısı yaptı.
“Tahran, petrol tankerine el koyarak stratejik bir hata yaptı”
BAE’den gazeteci Mesud Zahd, İran rejiminin İngiliz petrol tankerine el koyarak ABD’ye karşı stratejik bir hata yaptığını ifade ederken, Mısırlı İran uzmanı Ali Atıf, İran rejiminin İngiliz tankerine el koymasının uluslar arası yasaları hiçe sayma anlamına geldiğini ve tanker meselesine bir çözüm bulunmaması durumunda, İran rejimini zor durumda bırakacak sert bir karşılık verilmesinin uzak bir ihtimal olmadığını ancak bu durumun büyük bir savaşa yol açmasını düşünmediğin söyledi.
Atıf, sadece ABD ve Avrupa ülkeleri değil, İran rejiminin de böylesine büyük bir savaşa hazır olmadıklarını da vurguladı.
Irak Anayasal Gelecek Partisi Başkanı İntifaz Qenber ise meseleyi ABD iç siyaseti çerçevesinde değerlendirerek Donald Trump’ın, ABD’yi kendisinden önceki ABD’den farklı bir konuma getirdiğini, ticari hamleleri sayesinde ABD’yi petrol satın alan ülke durumundan petrol satan ülke konumuna getirdiğini söyledi.
Trump’ın bu ekonomik refahı sürdürmek için büyük bir savaşa sokmasını düşünmediğini dile getiren Qender, “ancak İran tarafından Amerikalıların ölümü ile sonuçlanabilecek bir saldırı olması durumunda, Trump İran’a karşı geniş bir hava saldırısı gerçekleştirebilir” diye konuştu.
Mısırlı İran uzmanı Ali Atıf da İnfaz Qenber ile aynı fikri paylaşarak şu ana kadar uluslar arası güçler tarafından İran rejimine karşı bir saldırının gerçekleşemediğini, saldırıların tamamının İran rejimi tarafından yapıldığını söyledi.
Ali Atıf, İran rejiminin bundan sonra bölgede petrol taşıyan uluslar arası güçlerin tankerlerine yapacağı herhangi bir saldırısında İran’a güçlü bir karşılık verileceğini vurguladı.
“İran rejimi ABD başkanlık seçimlerine oynuyor”
Ali Atıf’a İran rejiminin Londra ve Washington’da gündemde olan seçimlerle ilgili konumlanmasını sorduğumuzda, şu yanıtı aldık:
“Kuşkusuz İran rejimi ABD’de gerçekleştirilecek başkanlık seçimlerine oynuyor. İngiltere’deki seçim sonuçlarından da faydalanması onun yararına olacaktır. Ancak İran, ABD seçimlerinden Donald Trump dışındaki bir kişinin başkan seçilmesini arzu etmekte.”
Mesud Zahd da Ali Atıf’ın düşüncelerini destekler mahiyette. Zahd, İran rejiminin bölgede artan gerginliğin ardından ABD seçimleri ile daha çok ilgilenmeye başladığını, İngiltere’deki seçimleri etkilemeyi başaramayacağını zira petrol tankerine el koyması ardından İngiltere’deki bütün siyasi partilerin İran rejimine karşı sert çıkışlarda bulunduğunu ve İngiltere’de İran rejimine karşı ulusal bir tutumun ortaya çıktığını söyledi.
Washington’da bulunan İntifaz Qenber ise İran rejiminin körfezdeki ekonomik faaliyetleri durduracak bir çatışma ortamı yaratmaya çalıştığını, bunun neticesinde ABD iç siyasetinin ve demokratların Trump’ı başkanlıktan uzaklaştırması, nükleer anlaşmaya geri dönülmesi ve İran üzerindeki ekonomik yaptırımların kalkmasını umduğunu ifade etti.
“Trump oyunun farkına vardı”
Qember, Trump’ın bu çabanın farkına vardığını, İran’ın tüm hamlelerini gözetlediğini ve yönetimi içerisinde İran rejimine maksimum basınç uygulanması stratejisini eleştirenleri görevlerinden aldığını söyledi. İntifaz Qember şöyle konuştu.
“Tahran’ın İngiliz bandıralı petrol tankerine el koyması ardından yaşanan kriz, Hürmüz Boğazı’ndan petrol sevkiyatı yapan büyük güçleri büyük bir tedirginliğe soktu. Körfez’de büyük bir kamplaşma ortaya çıkmış durumda. Bir tarafta ABD, İngiltere ve müttefikleri, diğer tarafta ise İran rejimi ve komşu ve bölge ülkelerine ihraç ettiği silahlı milis güçler. İran rejimi İngiliz petrol tankerine el koyarak ABD’yi bölgesel bir savaşın içine çekmeye çalışıyor. Ancak ABD Başkanı Trump, İran rejiminin bu oyununun farkında ve belirsiz girdabın içine düşmüyor.”
Ali Atıf, İran rejiminin zamana oynadığını ve meseleyi 2020’de gerçekleştirilecek ABD başkanlık seçimlerine kadar uzatmayı amaçladığını dile getirirken İntifaz Qember ise İran rejiminin sürekli müttefik kaybettiğini, buna karşın Trump’ın daha fazla müttefik kazandığını, bu şekilde İran rejimine askeri anlamda bir darbe vurmak için uluslar arası bir koalisyon kurma yolunda ilerlediğini söyledi.