Edirne Cezaevi’nden SEGBİS’le mahkemeye katılan Halkların Demokrasi Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş yaptığı savunmada, Kürt ve Kürdistan kavramlarının baş harflerini küçük yazan savcıyla ilgili, “Hakaret etmek istiyor. Ben o savcıya da, mahkeme heyetine de, bütün yargı mensuplarına da şunu söylemek istiyorum. Siz bana böyle yaptığınız müddetçe, sadece baş harfini değil, bütün harfleri büyük olarak okuyorum ki, ben Kürt’üm ve benim vatanım Kürdistan’dır” dedi.
Selahattin Demirtaş, Türk yargısı tarafından tutuklu olarak yargılandığı ana dava duruşmasının ikinci gününde mahkemeye savunmasını sundu. Ankara Sincan Hapishane Kampüsü’nde devam eden duruşmaya video konferans sistemiyle katılan Demirtaş, hakkında hazırlanan fezlekelerin siyasi saiklerle hazırlandığını ifade etti. Demirtaş savunmasında ilk olarak şunları söyledi:
“25 no’lu fezlekede isnat edilen suçun tarihi 28 Eylül 2013. Fezlekenin düzenlenme tarihi ise 24 Şubat 2016. Fezlekenin hazırlanması için iki buçuk yıl beklenmesi bile, siyasi saiklerle olduğunun göstergesidir. Bu fezleke de dahil olmak üzere hiçbir fezlekede, suçun somutlaştırılması yapılmamış. Örneğin ‘terör örgütü propagandası’nı hangi cümlelerle yaptığım belirtilmemiş. Salla gitsin, ya tutarsa yöntemi izlemiş savcılar. Dolayısıyla fezlekeden okuyacağım ama tahmin yürüteceğiz. Galiba mahkemenin de yaptığı budur. Hangi sözlerim hangi suçlamayla ilişkilendirmiş diye tahmin yürüteceğiz.”
“ben Kürt’üm ve benim vatanım Kürdistan’dır.”
Dava dosyasını hazırlayan savcının Kürt ve Kürdistan kelimelerinin ilk harflerini küçük yazmasına tepki gösteren Demirtaş şöyle devam etti:
Savcının son derece ön yargılı ve politik bir tutum içinde olduğu çok iyi anlaşılıyor. Konuşmamın bir yerinde diyorum ya, ‘Kürt ya da Kürdistan dediğimizde birilerinin tüyleri diken diken oluyor’ işte bu savcı da tüyleri diken diken olanlardan. Küçümsemek istemiş. Daha önceki bazı fezlekelerde de vardı, belirtmiştim. Genelde çok takılmam usuli şeylere ama burada özle, esasla ilgili bir şey var, hakaret etmek istiyor. Ben o savcıya da, mahkeme heyetine de, bütün yargı mensuplarına da şunu söylemek istiyorum.
Ben bir Kürt’üm. Siz bana Kürt değilsin demediğiniz sürece de Kürtlüğümü hatırlamıyorum işin doğrusu. İnsanlığımı hatırlıyorum daha çok. Ama siz bana böyle yaptığınız müddetçe, sadece baş harfini değil, bütün harfleri büyük olarak okuyorum ki, ben Kürt’üm ve benim vatanım Kürdistan’dır. Kürdistan’ın da sadece baş harfini değil, bütün harflerini büyük olarak tutanağa geçirtiyorum.
Dolayısıyla Kürdistan demenin, devleti eleştirmenin, Hükümetin politikalarını eleştirmenin, çözüm önerileri sunmanın kendisi terör örgütü propagandasıysa bence PKK propagandasını savcı yapmış. Çünkü konuşmamda şiddet adına hiçbir şey yok. Konuşmamın neresinde terör örgütünün propagandasını yapmışım, belirtmesi lazım. Yok. Tahmin yürüteceğiz. Kürt ve Kürdistan dediğim için herhalde.”
“Kürdistan vardır ve benim de anavatanımdır”
Kürt ve Kürdistan demenin terör propagandası sayılmasını hakaret olarak gördüğünü belirten Demirtaş, şöyle devam etti:
“Kabul etmiyorum. Mahkeme bunu düzeltmek zorundadır. Mahkeme bana 100 yıl ceza versin, umurumda değil. Ama Kürdistan ve Kürt kelimelerini kullanarak tek bir hüküm kurarsanız mahkemeniz hakkında suç duyurusunda bulunurum. Ben sizin etnik kimliğinize, inancınıza hakaret ediyor muyum? Edemem. Saygısızlık olur. Evet, Kürdistan vardır. Daha önce de söyledim; Binali Yıldırım söylediği için değil, Erdoğan söylediği için değil, Sultan Sencer yazdığı için değil, Abdülmecid Kürdistan madalyonu bastığı için değil, Mir Bedirhan Kürdistan Beyi olduğu için değil. Tarihi olarak, coğrafi olarak, bir realite olduğu için vardır. Siz de savcılarınız da yüz milyon tane hüküm kursanız da Kürdistan vardır. Bir coğrafyadır. Benim de anavatanımdır. Önemli bir kısmı da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırları dahilindedir.
Türk Tarih Kurumu ve Türk tarih tezi, Güneş Dil Teorisi üzerine Kürt ve Kürdistan inkar edildi diye, kendine profesör diyen şaklabanlar bunun kitabını yazdı diye, ‘Dünyadaki bütün diller Türkçeden türedi’ yazdı diye biz bunu kabul etmek zorunda değiliz. Rumeli diyebileceksin, Kürdistan diyemeyeceksin. Var mı böyle bir şey? Konuşmamda da belirtmişim, biz Kürdistan'ı ayrı bir devlet olarak ifade etmek istesek bundan korkmayız. Çıkar söyleriz. Kürdistan bir coğrafyadır. Siyasi sınırları yoktur, sosyolojik sınırları vardır. Kürdistan, kadim bir coğrafyanın ismidir.”
Milliyetçi olmadığını ancak Kürtlüğüyle alay edilmesini kabul etmeyeceğini vurgulayan Demirtaş, şu ifadeleri kullandı:
“Elazığ savcısı istedi diye ben bundan vaz mı geçeceğim? Kusura bakmasınlar. Ben Kürt’üm. Bin yıl da cezaevinde kalsam Kürt’üm. Kürt milliyetçisi değilim. Milliyetçi değilim, milliyetçi çizgiyi doğru bulmam. Ama benim Kürtlüğümle alay edildiğinde, kusura bakmayın tepemin tası atıyor. Kürdistan kelimesini kullandım diye beni terör propagandasıyla suçlayanları gördükçe benim de tepemin tası atıyor. Empati yapın. Etnik kimliğiniz, inancınız, mezhebinizle alay edildiğinde, yok sayıldığında ne hissedersiniz? İnsanın onuruyla ilgili bir mevzudur bu."