ABD’nin, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya’nın ta tarafı olduğu ve bir önceki ABD Başkanı Barack Obama döneminde İran ile imzalanan nükleer anlaşmadan çekilmesi ardından İran ile ABD arasında gerginlik git gide arttı.
ABD’li yetkililer İran rejimini, terörizme beşiklik ettiği, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2231 sayılı kararnamesinin aksine balistik füze programını sürdürdüğünü ve bu şekilde bölgede istikrarsızlığın kaynağı olduğu gerekçesiyle İran rejimini suçluyor.
ABD’nin yanı sıra bölge ülkeleri de, İran’ı balistik füze programını askıya alması konusunda defalarca uyarıda bulunmuştu.
Buna karşın İran bu faaliyetlerini durdurmayıp, ürettiği balistik füzelerin üzerlerine “İsrail’e ölüm” sloganları yazdırarak şimşekleri üzerine çekmeye devam etti.
İran rejimi, 1997’den itibaren Avrupa’nın bazı ülkelerinde, kendisine muhalif bazı siyasetçi ve diplomata karşı gerçekleştirdiği suikastlar ile Avrupa ülkeleri ile ilişkilerini de tehlikeye soktu.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, 21 Mayıs 2018’de ABD’nin İran stratejisini açıklarken 12 şart öne sürmüş, bu şartlar ABD’nin yeni İran politikası hakkındaki tavrını gösteriyordu.
ABD’nin İran’a koştuğu şartların en önemlileri, İran’ın Lübnan Hizbullahı’na desteğini kesmesini vurgulayan terörizme desteğini kesmesi şartı, Yemen’deki durumu kastederek bölge ülkelerinin iç işlerine müdahaleyi durdurması talebi ve uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmasıydı.
Bu gelişmelerin ardından ABD Başkanı Donald Trump, bir ilke imza atarak 8 Nisan’da İran Devrim Muhafızları’nı (Pasdaran) yabancı terör örgütleri listesine eklendiğini duyurdu. Bu karar ile ABD, ilk defa bir ülkenin ordusunu terör listesine almıştı.