Ana içeriğe atla

ABD’de Türk devletinin işlediği savaş suçlarıyla ilgili önemli gelişmeler

ABD’de Türk devletinin işlediği savaş suçlarıyla ilgili önemli gelişmeler
ABD’de Türk devletini hedef alan 25 tasarı oylanmayı beklerken ABD Kongresi’nin üç üyesi, Türk devletinin Rojava'ya yönelik işgal harekatında beyaz fosfor kullanılıp, kullanılmadığının araştırılmasını istedi. Kongre üyeleri, kimyasal saldırılar ardından Türk devletinin OPCW'ye yaptığı bağışı hatırlattı.
posted onDecember 19, 2019
noyorum

ABD’de Türk devletini hedef alan 25 tasarı oylanmayı beklerken ABD Kongresi’nin üç üyesi, Türk devletinin 9 Ekim’de ordusu ve ona bağlı cihatçı çetelerle Batı Kürdistan’a (Rojava) yönelik işgal harekatında beyaz fosfor kullanılıp kullanılmadığının araştırılmasını istedi.

ABD Suriye Temsilcisi James Jeffrey’e gönderilen mektupta Türk devletine yönelik ağır ithamlarda bulunularak, Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü’ne (OPCW) de ser eleştirilerde bulunuldu.

ABD'nin "2020 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası" olarak bilinen savunma bütçesi, Kongre’nin iki kanadının üzerinde uzlaştığı şekliyle Temsilciler Meclisi ardından Senato’dan da geçti. Tasarının Türk devletiyle ilgili kısmında, Rus S-400 hava füze savunma sistemlerini alım işlemlerine devam ettiği gerekçesiyle Türk devletine F-35 uçaklarının teslim edilmemesi öngörülüyor. 

Donald Trump, Amerikan savunma ve dış politikasına yön veren 738 milyar dolarlık bütçe tasarısının Senato’da kabul edilmesi durumunda tasarıyı imzalayacağını söylemişti.

Yakında Yasallaşacak

Trump’ın imzasıyla yasallaşacak tasarı, ABD’nin Türk devletine ‘CAATSA Yasası’ (ABD’nin Düşmanlarıyla Yaptırım Yoluyla Mücadele Yasası) kapsamında yaptırım uygulamasını da öngörüyor.

Tasarıda ayrıca TürkAkım’a ilişkin olarak enerji boru hatlarının inşasında çalışan bazı gemi şirketlerine de yaptırım uygulanması, projelere gemi sağlayan yabancı kişi ve kuruluşların da yaptırım için tespit edilmesi gerektiği vurgulanıyor.  Yasayla birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yönelik silah ambargoları da kalkacak.

25 Tasarı Oylanmayı Bekliyor: Erdoğan ve ailesi de kapsamda

ABD Kongresi’nde Türk devletine yönelik hazırlanmış tasarılar bununla sınırlı değil.

Ermeni Soykırımı tasarısını kabul eden Washington yönetimi Türk devletine karşı daha 25 tane tasarı oylanmayı bekliyor. İşte, silah ambargosundan ekonomik yaptırımlara, Suriye’den Libya’ya kadar pek çok konuyu içeren Amerikan ajandalarından bazıları: 

TASARI NO 1: ‘Türk Çatışmasına Karşı Korunma Kanunu’

TASARI NO 2: ‘Türkiye Saldırılarıyla Mücadele Kanunu’

Bu tasarılarda Türk devletinin Rojavayı işgal hareketi için uydurduğu ‘Barış Pınarı Harekâtı’ pratikteki gerçekliği ile çelişmeyecek şekilde ‘Türk işgali’ olarak adlandırılıyor. Türk devletinin Rojava'ya yönelik işigal harekatı birçok ülke tarafından ‘Türk askeri saldırıları’ olarak tanımlanıyor. Türk işgal hareketine cevap olarak ekonomik yaptırımlar başlatılması ve bu kapsamda Halkbank’a da yaptırım uygulanması isteniyor. Kısa adı ‘PACT Act’ olan tasarıda yine Türk ordusunun askeri kapasitesinin yaptırımlarla sınırlandırılması talep ediliyor. Amerikalılar bu başlıkta Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine yönelik yaptırım çağrısını da unutmamış.

TASARI NO 3: ‘2019 ABD-Türkiye İlişkilerinin Gözden Geçirilmesi’

Türk devletinin Doğu Akdeniz ile ilgili Libya ile yaptığı askeri işbirliği anlaşması gibi konular başta olmak üzere düşmanca davranışlarda bulunduğu ve Rusya ile yakınlaştığı ifade edilerek, Türk devletiyle ikili ilişkilerin kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor. S-400 alımından ‘endişe’ ile söz edildiği tasarı metninde Türk devletinin NATO ile çalışmakta ‘isteksiz’ olduğu ve ‘müttefik olarak yükümlülüklerini yerine getirmediği’ belirtiliyor. Aynı tasarıda, “Erdoğan liderliğindeki Türk Hükümeti tarafından benimsenen antidemokratik davranışların ABD’de oluşturduğu endişe devam ediyor” ifadesi bulunuyor.

TASARI NO 4: ‘ABD’nin Stratejik Varlıklarını Türkiye’de Konuşlandırmasını Yasaklama’

2003’teki Irak işgali sırasında Türk devletinin İncirlik Üssü’nü kullandırtmadığının da belirtildiği bu tasarıda ise “Erdoğan yönetimi giderek otoriterleşti ve İslamcılaştı” deniliyor. Türk devletinin ABD’nin jeopolitik düşmanlarıyla güçlü ilişkiler geliştirdiğinin vurgulandığı tasarı, Fethullah Gülen Cemaati mensuplarına yönelik operasyonlardan ötürü de Türk devleti suçlanıyor: “Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimi ve şüpheli katılımcılara yönelik müteakip misillemeler, Türk hükümetinin istikrarı ve ordusunun disiplini ile ilgili endişelere yol açıyor.” Gerekçelerin maddeler halinde sıralandığı tasarı, ABD Savunma Bakanlığı’ndan stratejik askeri varlıkları Türkiye’den çekmesini talep ediyor

TASARI NO 5: ‘Türkiye’ye Silah Satışının Yasaklanması Kanunu’

TASARI NO 6: ‘ABD Vatandaşlarını ve Diplomatik Personeli Siyasi Kovuşturmalardan Koruma Yasası’

TASARI NO 7: ‘Doğu Akdeniz’de Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Kanunu’ 

TASARI NO 8: ‘Libya’nın İstikrarlaştırılması Yasası’

TASARI NO 9: ‘Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Yasası’

Art arda sıralanan kanun tekliflerinde ABD Kongresi üyeleri, ülkelerinin Türk devleti yerine İsrail ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile işbirliğini artırması gerektiği dile getirirken, Rojava ve Kürtlere işgal harekatı ve saldırılar dolayısıyla Türk ordusuna uçak, araç, makine ve ilgili tüm parça satışının yanı sıra askeri istihbarat paylaşımının da durdurulması çağrısı yapıyor. Bununla beraber, enerji ve petrol satışı konusunda Türk devletiyle işbirliği yapan yabancı ülke ve kuruluşlara yaptırım uygulanması teklif edilen paketlerde, Rusya’dan S-400 alımından ötürü de yaptırım isteniyor.

Erdoğan’ın nükleer silah hevesi

Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan, yardımcısı Fuat Oktay ve bazı Türk bakanlar hakkında da yaptırım istenen tasarılarda Erdoğan’ın nükleer silah hevesi de boş geçilmemiş. Erdoğan’ın “Bazı ülkelerin nükleer başlıklı füzeleri var. Ancak Batı bizim bunlara sahip olamayacağımız konusunda ısrarlı. Bunu kabul edemem” sözlerinin üzerine senatörler Ankara ile Washington arasındaki barışçıl nükleer anlaşmaların gözden geçirilmesini ve Türk devletine karşı önlem alınmasını istiyor.

Kongre üyelerinin Türk devletinin Rojava’da beyaz fosfor kullanmasıyla ilgili mektubu

sena

 

Öte yandan ABD Kongresi’nin üç üyesi, Türk devletinin Rojava'ya yönelik 9 Ekim’de başlattığı işgal harekatında beyaz fosfor kullanılıp, kullanılmadığının araştırılmasını istedi.Kongre üyeleri, işgal saldırılarından sonra Türk devletinin Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü’ne (OPCW) yaptığı bağışı hatırlattı.

Rojava'da kimyasal silah kullanıldığı iddiaları gündemdeyken, iddiaları araştıracağını açıklayan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü'ne (OPCW), Türk devletinin Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli tarafından 17 Ekim'de 30 bin euro bağış yapıldığı ortaya çıkmıştı. 

ABD Kongre üyeleri Ilhan Omar, Karen Bass ve Juan Vargas, Rojava'da Kürtlere karşı beyaz fosfor kullanılmasıyla ilgili araştırma yapılması için ortak bir mektup kaleme aldı.

“Bir ordunun kimyasal silah kullanması en iğrenç ve rahatsız edici eylemdir”

ABD Suriye Temsilcisi James Jeffrey’e gönderilen mektubun tamamı şöyle: 

“Türk kuvvetlerinin 16 Ekim'de Suriye'deki sivillere karşı kasıtlı saldırısında beyaz fosfor kullandığı iddiasıyla ilgili kaygılarımızı dile getirmek için yazıyoruz. Sivil toplumlarda kimyasal silahların kullanılması, bir hükümetin veya ordunun alabileceği en iğrenç ve rahatsız edici eylemlerden biridir.

Yerel ve uluslararası yasalar uyarınca beyaz fosforun hem yasal askeri kullanımı hem de meşru olmayan kullanımlara sahip olduğunu kabul ediyoruz. Bununla birlikte Kürt Kızılay’ı da dahil olmak üzere yereldeki örgütlerden ve kişilerden gelen iddialar netleştiriyor ki Türkiye'nin kullanımının sivilleri hedef alması gayrı meşru kullanım kategorisine girmektedir. Dahası eğer beyaz fosfor kullanımındaki niyet yakıcı etkilerini sivil halk üzerinde kullanmaksa, bu bir savaş suçu olarak değerlendirilebilir.

23 Ekim'de yapılan bir duruşmada, Dışişleri Komitesi’nin çok sayıda üyesine bu iddiaları ‘incelemek’ istediğinizi söylediniz. Aynı duruşmada, ABD'nin Esad rejimi de dahil olmak üzere Suriye'deki diğer aktörler tarafından kimyasal silah kullanımına karşı olduğunu haklı olarak dile getirdiniz. Bu iddiaların ciddiyetini göz önünde bulundurduğumuz zaman konuyu yalnızca 'incelemek' verilmesi gereken uygun olan tepkiden oldukça uzaktır. Tam ve kapsamlı bir soruşturmadan daha azı yeterli olmayacaktır.

OPCW’ye suçlama: Kurbanların deri örneklerini almayı ret ederek yalnızca durumu izledi

Kapsamlı bir soruşturmaya duyulan ihtiyaç, OPCW’nin iddiaları soruşturmak yerine yalnızca durumu 'izlemesi' nedeniyle daha da artmış bulunmaktadır. OPCW'nin sivil kurbanlardan deri örnekleri almayı reddettiği bildirilmiştir. [1] Ayrıca, iddia edilen saldırıdan sonraki gün, Türk hükümeti bir Kimya ve Teknoloji Merkezi için OPCW'ye 30 bin euro bağışta bulunmuştur. Bu, OPCW’nin iddialara ilişkin kararıyla ilgili olsun veya olmasın, kesinlikle uygunsuzdur.

İngiliz Ordusu'nun kimyasal silah biriminin eski başkanı Hamish Bretton-Gordon Newsweek'e verdiği bir demeçte 'Ortaya çıkacak sonuçtan korkmaları nedeniyle kimse bu iddianın incelenmesini istemiyor. İnsanları tedirgin eden en önemli etmen Türkiye'nin bundan sorumlu olduğunun ortaya çıkması ve Türkiye’nin bir NATO müttefiki olmasıdır' demişti.

Ahlaki ve stratejik sorumluluk

nûkler

 

Öte yandan tam da Türkiye'nin bir NATO müttefiki olması nedeniyle Birleşik Devletler bu iddiaları ciddiye almak zorundadır. Müttefiklerimizi rakiplerimizle aynı standartlara getirmek bizim ahlaki ve stratejik sorumluluğumuzdur. Bir NATO müttefiki uluslararası hukuku cezasızlıkla ihlal ederse, ittifaktaki ülkelerin geri kalanına da yansır. Ve bu durum Esad, Rusya, IŞİD ve İran'a yalnızca çıkarlarımıza hizmet ettiğinde kimyasal silah kullanımını cezalandırdığımızı söyleyerek propaganda yapma olanağı tanır.

“Saldırıda kullanılan uçakların ABD menşeli olması muhtemeldir”

Birleşik Devletler hem Türkiye ile bir NATO müttefiki hem de bu saldırılarla hedef alınan Suriyeli Kürtler ile ortak bir devlet olarak 16 Ekim’in saldırısını çevreleyen durumlarla ilgili tam bir soruşturmaya önderlik etmek üzere eşsiz bir konumda bulunuyor. Ayrıca bu konuyla ilgili özel bir ilgimiz daha var, çünkü eğer saldırı uluslararası hukuka aykırı olursa, saldırıda kullanılan uçakların ABD menşeli olması muhtemeldir.

Bu son derece acil bir konu. Irak’ta, Erbil’de tutulduğu iddia edilen kurbanlardan alınan doku örnekleri zamanla bozulacak. Birleşik Devletler ve uluslararası toplumun bu iddiaları araştırmak için gerekli tüm kanıtları bu bozulma gerçekleşmeden elde edebilmeleri büyük bir önem taşıyor.

Jeffrey’e sorular

23 Ekim’deki ifadenizi takiben, Birleşik Devletlerin 16 Ekim'de gerçekleşen bu kimyasal saldırı hakkında ne öğrendiğini anlamamızı sağlamanız için aşağıdaki soruları cevaplamanızı talep ediyoruz.

* Dışişleri Bakanlığı’nın, Türkiye’nin sivillere karşı beyaz fosfor kullandığı kanıtlanırsa, hem yerel hem de uluslararası yasalar çerçevesinde ABD’nin yükümlülükleri konusundaki konumu nedir?

* Dışişleri Bakanlığı, Suriye’de Türkiye’nin kullandığı kimyasal silah iddialarıyla ilgili tarafsız ve çok uluslu bir soruşturma yürütecek mi?

* ABD Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden soruşturma talep etmek üzere Güvenlik Konseyi kararını kullanmak da dahil olmak üzere, yerel veya uluslararası hukuka aykırı olduğu tespit edilirse, saldırının failleri için tam bir sorumluluk üstlenecek mi?”