رفتن به محتوای اصلی

Jeffrey: İsrail'in, İran, Türkiye ve Irak için etkili önlemler almasını destekliyoruz

Jeffrey: İsrail'in, İran, Türkiye ve Irak için etkili önlemler almasını destekliyoruz
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, “İsrail'i, Türk devleti, Irak ve Lübnan gibi ülkeler için etkili önlemler alması adına her şekilde destekliyoruz” dedi.
posted onMay 2, 2020
noدیدگاه

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, ülkesinin gerek diplomatik gerekse de lojistik olarak İsrail'in Suriye'deki İran İslam Cumhuriyeti’nin etkin olduğu bölgelerine yönelik saldırılarını mümkün olan her şekilde desteklediğini vurgulayarak, “İsrail'i, Türk devleti, Irak ve Lübnan gibi ülkeler için etkili önlemler alması adına her şekilde destekliyoruz” dedi.

Jeffrey, Tel Aviv hükümetini komşu ülkelere karşı her alanda desteklediklerini ifade etti.

Şarku’l Avsat’a röportaj veren Jeffrey, “ABD İsrail'in kendini savunmaya yönelik çabalarını destekliyor. İsrail, İran'dan gelen daimi varoluşsal bir tehditle karşı karşıya. İran'ın öncelikli görevinin İsrail'i yok etmek olduğunu defalarca söyledik. İran tarafı, İsrail'in güvenliğini tehdit etmek amacıyla Hizbullah'a uzun menzilli silahlar temin ediyor. Suriye içindeki İran yanlısı unsurları biliyoruz. İsrail, Suriye'deki insani kayıplar karşısında dikkatli olmakla birlikte bu konuda gerekli önlemleri alma hakkına sahiptir. Bu nedenle İsrail’i mümkün olan her şekilde desteklemeye devam ediyoruz” diye konuştu.

“İsrail'e ne tür bir destek sağlıyorsunuz? Politik mi lojistik mi? Yoksa Irak sınırına yakın el-Tanf askeri üssü aracılığıyla mı?” sorusuna ise Suriye Özel Temsilcisi, “İsrail'in kendisini ve Ürdün, Türkiye, Irak ve Lübnan gibi tüm komşu ülkeler için etkili önemler alması adına her şekilde destekliyoruz” yanıtını verdi.

“Rusya Suriyeli müttefikinin doğasını biliyor, ilişkilerimiz ‘dar halkayı’ baskılıyor”

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, ülkesinin gerek diplomatik gerekse de lojistik olarak İsrail'in Suriye'de İran rejiminin etkili olduğu bölgelere yönelik saldırılarını mümkün olan her şekilde desteklediğini söyledi. Jeffrey, Rusya hariç Türkiye, İran ve ABD de dahil olmak üzere 2011'den önce burada bulunmayan tüm yabancı güçlerin ülkeden çıkması gerektiğine dikkati çekti.

Jeffrey, Şam ile olan etkileşimin onu Tahran'dan uzaklaştıracağına dair düşüncenin çılgınca olduğunu ifade ederek, her şeyden önce İran rejiminin Suriye devleti ve toplumu içerisinde çok sağlam dayanaklara sahip olduğunu belirtti. Ayrıca pek çok Arap ülkesinin Devlet Başkanı Beşşar Esad gibi biriyle uzlaşı sağlayamayacağını kaydeden Jeffrey, “Esad’ı İran rejimi yörüngesinden uzaklaştırabileceklerini iddia edebilirler, fakat bunun kesinlikle mümkün olmadığını düşünüyorum” dedi.

Suriye’ye yaptırımlara devam

Jeffrey, ülkesinin Şam'a yaptırım uygulamaya devam edeceğini teyit ettiği sözlerine şöyle devam etti:

“Siyasi bir çözümü kabul edene kadar Suriye rejimine yönelik yaptırımlardan geri adım atılmayacak. Ekonomik yaptırımlar rejimin başındaki isme yakın olan kimseler için durumu daha da kötüleştiriyor. Ulaşmaya çalıştığımız şey budur. Esad’ı desteklemeye devam ettikleri takdirde kendilerini müphem bir geleceğin beklediğini onlara göstermek istiyoruz. Siyasi bir geçiş için onlara baskı yapılmalıdır.”

Diğer yandan Rusya’nın Şam’a karşı başlattığı basın kampanyasının, Moskova'nın Suriye'de kendisine sadık olan her türlü müttefikin farkında olduğunun kanıtı olduğuna dikkati çeken Jeffrey, İdlib’le ilgili olarak burayı ‘muhaliflerin kalesi’ olarak nitelendirdi ve Şam’ın yakın gelecekte burayı kontrol altına alamayacağını söyledi.


Şarku’l Avsat’an gazeteci İbrahim Hamidi’nin ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ile gerçekleştirdiği röportajın metni:


Coronavirüsle ilgili bir soruyla başlamak istiyorum. Suriye'deki durum hakkındaki değerlendirmenizi bilebilir miyiz? Ayrıca Rusya insani yardımların ulaştırılması için Irak ve Suriye arasındaki el-Yarubiya sınır kapısının açılmasını bir kez daha reddetti. Bu konu hakkında değerlendirmeniz nedir?

Öncelikle Coronavirüs salgınının Suriye'nin her bir tarafındaki yayılımına ilişkin gelişmeleri takip ediyoruz. Durumu üç farklı açıdan takip ediyoruz. Ülkenin kuzeydoğusundaki durumu yakından takip ediyoruz. Aynı şekilde kuzeybatıyı da. Türkiye’nin verdiği bilgilere güveniyoruz. Bir de elbette rejimin kontrolü altında olan bölgeler var. Buradan yeterli derecede bilgi veya rapor alamıyoruz. Salgının rejim tarafından kontrol edilen alanlara ulaşıp ulaşmadığına ilişkin tam bir bilgiye sahip değiliz. Çok sayıda vaka olduğunu düşünüyoruz. Fakat bunlar bilinen standartların dışında. Ayrıca bugün ülkenin kuzeybatı bölgelerinde salgının ciddi bir şekilde etkili olduğunu görmüyoruz. Ancak bu kadar çok insanın bir araya gelmesiyle birlikte endişelerimiz arttı. Özellikle de Rus ve Suriyeli güçlerin bölgedeki çoğu hastaneyi, tıp merkezini ve tesisi kasıtlı bir şekilde bombalamaları sonucunda tıbbi desteğin neredeyse çökmüş bir halde olması endişelerimizi daha da güçlendirdi. Suriye'nin kuzeydoğusunda iki vakaya rastlandığını duyduk. Ancak henüz salgının geniş bir alanda etkili olduğu hususunda herhangi bir veriye ulaşmadık. Rejimin kontrolü altında bulunan alanlardaki İranlıların aksine ülke içinde ve dışına seyahatlere birtakım kısıtlamalar getirildi. Dolayısıyla salgının etkilerinin olduğunu söyleyebilirim. Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) de bu husustaki endişelerimizi paylaşıyor.

Rus ve rejim güçleri tıbbi yardımların etkilenen bölgelere ulaştırılmasına engel olacak şekilde çok kötü koşulların duruma hakim olmasına sebep oluyorlar. Bu Esad’ın hatasıdır. Ülkesini yok etmek ve halkını önemsememek onun suçudur. Bazı topraklar şu anda kontrolünde olmamasına rağmen işbirliği yapmayı ve yardımlaşmayı reddettiği için bu hususta en çok hatalı olan odur.

Coronavirüs salgınının, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) yardım kararını yenilemek adına bir atmosfer yaratacağını düşünüyor musunuz? Nitekim yıl sonunda Çin ve Rusya buna karşı oy kullanmışlardı.

Önümüzdeki 24-25 Temmuz'da karar yenilenmelidir. Kararın zamanında yenilenmesini ümit ediyoruz. Bunun üzerinde çok güçlü bir şekilde ısrar ediyoruz. Ayrıca kuzeydoğu tarafına hizmet ulaştırmak için yeni bir geçiş noktası açmak istiyoruz. Çünkü tek bir geçişin bulunduğunu ve onun da kapalı olduğunu biliyorsunuz. Bu karar, Rus ve Çin tarafının örtük bir kışkırtması doğrultusunda alındı.

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz haftalarda ülkede salgının baş göstermesinden bu yana Şam ve Moskova, tıbbi ve insani yardımların sağlanamaması hususunda ABD ve Avrupa yaptırımlarını suçluyorlar. Bu konuya dair değerlendirmeniz nedir?

Lübnan'daki ekonomik sistemin çöküşünün ABD hükümeti tarafından uygulanan yaptırımlarla bir ilgisi yoktur. Bu çöküşün Beşşar Esad rejimi üzerinde ciddi bir etkisi oldu. İkincisi, Suriye’de ekonomik durumun kötüleşmesinin temel sebeplerinden biri kötü yönetimdir. Üçüncü olarak Suriye’de hala açık bir iç savaş var. Diğer bir gerçek şu ki, tarımsal üretim ve enerji ürünleri konusunda bilinen bazı alanlar şu anda rejimin kontrolü altında değil. Mevcut durum budur. Esad siyasi bir anlaşmayı kabul etmediği sürece böyle devam edecek. Ülkenin karşı karşıya kaldığı ekonomik sıkıntıların gerçek sebebi budur. Ekonomik yaptırımlar hiçbir şekilde insani yardımlara ve tıbbi malzemelere uygulanmaz. Bunlara özgür bir şekilde ulaşılabilir. Ayrıca uygulanan yaptırımlar sıradan bir Suriyeli vatandaşı değil, rejimin sembol isimlerini hedef almaktadır.

Önümüzdeki ay, AB'nin Şam'a uyguladığı ekonomik yaptırımları yenileme tarihi. Bu hususta Avrupalılara ne söylediniz?

Bu kararları güçlü bir şekilde destekliyoruz. Siyasi bir çözümü kabul edinceye kadar Suriye rejimine karşı yaptırımların uygulanmasından yanayız. Aynı zamanda İdlib’de uzun vadeli bir ateşkes ve rejimin Anayasa Komitesi’nin şartlarını kabul etmesi hususunda bir umut ışığı görüyoruz. Suriye rejimine karşı olan yaptırımlara devam edilmediği takdirde bunlar olmazdı. Bundan dolayı AB’nin yaptırımlara devam etmesinden memnunuz.

Fakat bu yaptırımlarından mustarip olduklarını ve acı çektiklerini söyleyen Suriyeliler de var?

Rejimin terörüyle geçen 10 yıllık bir sürenin ardından Esad’a inanmaya, onu desteklemeye ve diğer taraftan uluslararası toplumu yalanlamaya devam eden herhangi bir kişiye yardım etmem mümkün değil.

Uygulanan yaptırımları suçlayan Suriyeliler var. Ayrıca Şam'a açılmaya başlayan Arap ülkeleri var ve Coronavirüs salgınını bunun için bir giriş noktası olarak görüyorlar. ABD’nin bu konudaki tutumu nedir?

Burada kastedilen Arap ülkelerinin belirtilmemesi nedeniyle bu soru belirsizliklerle çevrilidir. Onların kim olduklarını biliyorum, fakat bunu açıkça söylemek istemiyorum. Onlarla sürekli temas halindeyiz. Her şeyden önce, bunun çok fazla bir etkisi olmayacağını düşünüyorum. Onlar Esad’dan herhangi bir şey alamayacaklar. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) diplomatik olarak Suriye devletini yeniden tanıdı, fakat bunun karşılığında Esad’dan hiçbir şey alamadı. Belki olsa olsa minnettarlığını ve şükranlığını dile getirmiştir. Onun politikalarının gidişatını değiştiremeyeceklerini biliyorum. Aynı zamanda bu, bununla ilgili olarak takip ettiğimiz siyaseti de etkilemeyecek. Bölgedeki bazı figürlerin yanlış fikirleri olduğunu düşünüyorum. Çeşitli resmi medya organları aracılığıyla sürekli bir şekilde açıklamalarda bulunmamın yanı sıra Başkan Trump ile ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Suriye krizi ve İdlib konusundaki konuşmalarına rağmen bizi Beşar Esad’ın dostları gibi gösteren bilmediğim bir başka ABD politikası olabileceğini düşünüyorlar. Hiçbir şekilde böyle bir politikaya yer yok ve olmayacak da. Başkan Barack Obama'nın yönetimi sırasında bile böyle bir politika yoktu.

Cezayir tarafı Suriye'yi Arap Birliği'ne geri döndürmek için tam hızla çalışıyor. Yaklaşmakta olan Arap Zirvesi’nden ne bekliyorsunuz?

Bu soru neyin değiştiği ile ilgilidir. Arap Birliği 2012 yılında Suriye devletinin üyeliğini dondurmaya karar verdiğinde daha mı az insan öldü? O tarihe dek yaklaşık yarım milyon Suriyeli vatandaşın hayatını kaybettiğini düşünüyoruz. Bu, Suriye’nin tekrardan Arap Birliği’ne davet edilmesi için teşvik edici bir unsur olmasa gerek. Suriye'deki rejim BM’nin uzlaşı çağrılarına hiçbir şekilde kulak asmadı. Öyle değil mi? Arap Birliği'nin söz konusu kararını aldığı 2012 yılında rejimin baskısı nedeniyle evlerinden kaçan veya kovulan Suriyeli nüfusun gerçek oranı kaçtır? Muhtemelen bu oran Suriye'deki toplam nüfusun yüzde 5 ile 10’u arasındadır. Peki ya şimdi? Bu oran halihazırda yüzde 50’ye ulaştı. Arap Birliği kendisine şu soruyu sormalıdır: Burada devletin resmi bir sözcüsü mü var yoksa halkın bir sözcüsü mü? Suriye halkı, rejimin abası altından firar ederek büyük bir cesaret gösterdi.

İRAN

Bazı Arap ülkeleri, Suriye’nin Arap Birliği üyeliğinin geri verilmesinin İran tarafından dışlanmasına yol açacağını düşünüyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ne çılgınca bir fikir. Öncelikle İran, Suriye devleti ve toplumu içerisinde oldukça sağlam dayanaklara sahiptir. Durum, Lübnan'daki Hizbullah veya Irak'taki Şii milisleri kadar kötü değil elbette. Fakat bu iki çarpıcı örneğin, özellikle de Irak örneğinin gidişatını biliyorum. Oldukça endişe verici. Bunun yalnızca bizim için değil aynı zamanda Suriye rejimi ve Rus tarafı için de endişe yarattığını biliyoruz. Zira burada İran tarafından kurulan, mali olarak desteklenen ve teçhiz edilen milisler var. Suriye'deki faaliyetlerinde Tahran'dan doğrudan talimatlar alıyorlar.

İnsanların düşünmesi gereken bir başka husus ise rejimin kendisinin acımasızlığıdır. Venezuela'da veya Kuzey Kore'de olanlar ile karşılaştırıldığında bile acımasızlığıyla ön plana çıkıyor. Suriye rejimi, halkını katletmek ve terörize etmek dışında bir yol bilmiyor. Özellikle de Sünni vatandaşları. Bu doğrultuda söz konusu rejimin politikalarını veya araçlarını değiştireceğini düşünen var mı? Suriye halkı bu başkanını tekrar kabul edecek mi? Bu cellat ve katil başkanı mı? Hayır, elbette. O devleti totaliter ve acımasız bir şekilde yönetiyor. Hangi ülke Suriye rejimi gibi vahşi bir rejimle ortaklık kurmaya hazır? Sadece Rusya ve İran var. Körfez ve diğer Arap ülkelerinin Beşar Esad gibi biriyle uzlaşacaklarını sanmıyorum. Onu İran yörüngesinden uzaklaştırabileceklerini iddia edebilirler, fakat bunun kesinlikle mümkün olmadığını düşünüyorum. İran, Suriye’deki muhalif güçler ile olan savaşta Hizbullah ve Şii milislerine daimi olarak destek verecek. Arap ülkeleri böyle bir durumda bu rejimi kabul ederler mi? Hayır, asla böyle bir şeyi kabul etmeyecekler. Bunun sorumluluğunu taşıyamazlar. İran ve Rusya'nın da bunu yapması gerektiğini düşünüyorum.

İSRAİL SALDIRILARI

İsrail son zamanlarda Şam çevresinde ve Şam-Beyrut otoyolunda bir dizi hava saldırısı gerçekleştirdi. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?

ABD İsrail'in kendini savunmaya yönelik çabalarını destekliyor. İsrail, İran'dan gelen daimi varoluşsal bir tehditle karşı karşıya. İran'ın öncelikli görevinin İsrail'i yok etmek olduğunu defalarca söyledik. İran tarafı, İsrail'in güvenliğini tehdit etmek amacıyla Hizbullah'a uzun menzilli silahlar temin ediyor. Suriye içindeki İran yanlısı unsurları biliyoruz. İsrail, Suriye'deki insani kayıplar karşısında dikkatli olmakla birlikte bu konuda gerekli önlemleri alma hakkına sahiptir. Bu nedenle İsrail’i mümkün olan her şekilde desteklemeye devam ediyoruz.

İsrail'e ne tür bir destek sağlıyorsunuz? Politik mi lojistik mi? Yoksa Irak sınırına yakın et-Tanf askeri üssü aracılığıyla mı?

İsrail'in kendisini ve Ürdün, Türkiye, Irak ve Lübnan gibi tüm komşu ülkeler için etkili önemler alması adına her şekilde destekliyoruz.

İsrail Savunma Bakanı geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, İsrail'in çabasının amacının Suriye'deki İran etkisini azaltmak değil, sona erdirmek olduğunu belirtti. Sizce bu hedefe ulaşılabilir mi?

Bu hususta takip ettiğimiz siyaset, 2011 sonrasında ülkeye giren diğer tüm yabancı askeri güçlerin yanı sıra İran kuvvetlerinin de Suriye’den bütünüyle çekilmesi etrafında dönüyor. Buna bizim kuvvetlerimiz ile Türkiye ve İsrail de dahil.

Rus kuvvetleri ne olacak?

Rus kuvvetleri 2011 yılından önce Suriye topraklarına girdikleri için burada bir istisnayı teşkil ediyor. İç savaş patlak verdikten sonra ülkeye girdiler. İsrail ve Türkiye'nin karşı karşıya olduğu tehditlerin izole edilmesi temelinde siyasi bir çözümün sağlanması durumunda bu ülkeler geri çekilmeye hazır olacaklar. Bu İran yanlısı güçlerin de Suriye'yi terk etmesi anlamına geliyor.

DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİĞİ

ABD yaptırımlarının devam ettiğini ve yürürlükte olduğunu söylediniz. Ayrıca bunun göstergelerinden bahsettiniz. Bunlar nelerdi?

Kan akıtmakla karakterize olan ve idari bakımdan yetersiz olan bir rejim ülkenin birliğini korumakta ve yabancı yatırımları çekmekte başarılı olamaz. Kim parasını bu şekilde yönetilen bir ülkeye yatırmak ister? Rejim, iç altyapının tamamen çökmesine yol açan bir iç savaşa yol açtı. Suriye para birimindeki düşüş göz önünde bulundurulduğunda ve burada yerel bir ekonominin mevcut olduğunu düşündüğümüz zaman mevcut durum hakkında hüküm vermek zor. Onlar, Suriye GSYİH'sının 4 katı olan 244 milyar dolar değerinde mal satın aldığını iddia eden yalancı rejimi destekleyen kişilerdir. Bunun yanı sıra neyin Suriye rejiminin eylemleriyle ve neyin uygulanan uluslararası yaptırımlarla ilgili olduğunu da söylemek zor. Suriye ekonomisi ile ilgili genel olarak, halihazırdaki ekonomik durumun bütünüyle rejim kaynaklı olduğunu söyleyebilirim. Ekonomik yaptırımlar rejimin başındaki isme yakın olan kimseler için durumu daha da kötüleştiriyor. Ulaşmaya çalıştığımız şey budur. Esed’i desteklemeye devam ettikleri takdirde kendilerini müphem bir geleceğin beklediğini onlara göstermek istiyoruz. Siyasi bir geçiş için onlara baskı yapılmalıdır.

Uluslararası yaptırımların Suriye rejiminin davranışlarını değiştirmeye zorlayacağını söylemiştiniz. Sizce bu nasıl olacak?

Bunun farklı araç ve yöntemleri birleştirme meselesi olduğunu düşünüyoruz. Ülkeyi terk eden Suriyeli nüfusu yüzde 50 dolayında. Devlet, ciddi bir insan kaynağını kaybetti. Rejimin kontrolü altında olmayan bölgeler, ABD de dahil olmak üzere büyük dış güçler nedeniyle bir daha asla kontrol altına alınmayacak. İran ve Suriye güçlerini havadan hedef alan İsrail saldırıları devam ediyor. Yeniden yapılandırmaya dair gösterilen çabalarda uluslararası yardımın eksikliği söz konusu. Aynı şekilde Suriye rejimi, Arap Birliği ve Avrupa Birliği (AB) tarafından da dışlandı. Bütün bunların en nihayetinde Suriye rejimini hayali bir askeri zafer elde etmeye devam etmek yerine siyasi bir çözüme ulaşmak için ilgili taraflarla müzakere masasına getireceğini düşünüyoruz.