Yazar Aytekin Yılmaz’ın yeni kitabı “Onlar Daha Çocuktu” İletişim Yayınları’ndan çıktı.
BasNews'ten Serpil Güneş'in geçtiği habere göre Yılmaz, yeni kitabında çocuk yaşta savaşmaya mecbur bırakılmış; dağda ya da hapishanede yetişkinlerin aldıkları infaz kararlarına kurban gitmiş çocukların öykülerini kişisel tanıklıklar ve güvenilir anlatımlarla gözler önüne seriyor.
İletişim Yayınları’ndan çıkan “Onlar Daha Çocuktu” kitabının tanıtım yazısını ise Baki İşçi kaleme aldı. Tanıtım yazısı şöyle:
“Aytekin Yılmaz’ın “Onlar Daha Çocuktu” kitabını okudum. Kitabı okumadan psikolojik dünyamda sarsıntılara yolaçacağını biliyordum.Anlatılan hikayeler hiç duymadığımız şeyler değildi şüphesiz. Herkesin bildiği sır derler ya öylesinden öyküler. Sorunda burada başlar zaten. Herkesin bildiği “Sır” birileri tarafından dillendirildiğinde ,belgelendirildiğinde çeşitli mekanizmalar sözbirliği etmişçesine devreye girer. Örgütlü dayanışma, ötekileştirme başlar.
Vuku bulmuş olaylara itiraz edilemez, böyle bir şey olmadı denemez.“şimdi bunları dile getirmenin sırası mı?” devletin bunca zulmüne söz etmezsiniz, sol değerlere, ulusal değerlere saldırılıyor. İstenmeyen olaylar olmuş olabilir, kavlinden yaşanmışlıklar tabiri caizse vaka-i adliyeden sayılır.
Kitabı okuduğunuzda, nefes alamazsınız. Kalbiniz sıkışır. Hapishanelerde vahşice katledilen çocuklara, dağlarda katledilen çocukları, savaşa sürülüp öldürülen çocuklara mı yanasınız bilemezsiniz ve en kötüsü sivil toplum örgütlerinin üç maymunu oynaması, riyakarlığı sizi kahreder.
Yılmaz, son derece duru bir dille körleştirilmiş vicdanlara sesleniyor öteden beri. Bu vicdan çığlığı duyulmazlıktan geliniyor. Niye bunları yazıyorsun deniliyor adeta. Yılmaz, kitabında sadece yaşanmışlıkları belgelemekle yetinmiyor, insanın kanını donduran bu vahşete neden olan zemini irdeliyor haklı olarak. Sorular soruyor, ideolojilerin modern dinlere nasıl dönüştüğünü, cemaat kültürü ve dilinin bireylerin dünyasını nasıl kuşattığını, ayrıntılara boğulmadan dünyadaki 1900’ların ilk yarısında cereyan eden toplumsal devrim deneyimlerinin şiddet kutsayıcılığına nasıl kapı araladığını örnekleyerek ve bilgi, iletişim çağının yol açtığı evrensel değerlere vurgu yaparak, daha iyi, daha yaşanılır bir dünyanın, eski dünyanın dili ve paradigmasıyla kurulamayacağını, dünyanın gidişatını, yönünü anlayan bir dilin, tutumun ve paradigmanın kurulması gerektiğine de işaret ediyor.
Kitabın içeriğine yönelik söz söylemeyi zül sayarım. Bu kitap herkes tarafından okunmalı,okutulmalıdır.Toplumsal ve bireysel vicdan muhasebesi sadece sistemin hanesine havale edilecek bir şey değildir çünkü.Sistem karşıtı toplumsal odakların sicili ne yazık ki öteden beri temiz değildir. Karşı olduğunuz şeye benzemeye başlamışsanız, yüzleşme yapamıyorsanız inandırıcılığınız olmaz.
Çocukların savaştırılması insanlık suçudur, hiç bir mazeret bunu haklı gösteremez.Vicdan sahibi entelektüeller,aydınlar, sivil toplum kurumları,amasız tutum almalıdır.Çifte standartlara sahip birey ve kurumlar teşhir edilmelidir.
Tüm hak ihlalleri kimden gelirse gelsin ikirciksiz karşı çıkılmalıdır.Bizim mahalle,karşı mahalle ikileminden kurtulmak gerekir.Bir vicdan cephesi oluşturarak,Mağdurların sesi olunmalı,şiddetin tahakküm alanları kırılmalıdır.
Yılmaz’ın kitabında alıntıladığı, “Sevgi nefrete ve savaşa bir başkaldırıdır,bu nedenle iktidarlar için tehlikelidir” sözü işin özetidir.Egemen aklın “düşman” paranoyasıyla yatıp kalktığı biliniyor,istisnasız tüm devletlerin adı ve biçimi ne olursa olsun sürekli güncelleştirdikleri “düşman”,“iç tehlike-dış tehlike” algıları yaratarak kitleleri manipüle ettikleri de sır değildir. Düşük yoğunluklu çatışma stratejileri şiddet tekelini devletlerin elinde tutmasını sağlıyor. Kontra terör, terörün varlığını gerekli kılar. Biri olmadan öteki olmaz,
Yılmaz kitabında dile getirdiği“Çocuklarını öldürmüş bir devrimin çocuklarıyız” sözüyle bir başka gerçekliğe projektör tutuyor.Vicdan cephesinin büyümesi dileğiyle…”
Aytekin Yılmaz kimdir?
Siyasi nedenlerden dolayı yaklaşık 10 yıl hapis yattı. 2001’de hapisten çıkınca çalışmalarını sivil aktivist olarak sürdürdü. Geçmişle yüzleşme ve hapishaneler üzerine birçok proje yürüttü ve bu konularda kitaplar yazdı. Benzer çalışmalarını kurucularından olduğu Mahsus Mahal Derneği’nde yürütmeye devam ediyor.
Yayımlanmış eserleri: Doğu’nun Talanı ve İnkârı (Belge Yayınları, 2001); İçimizdeki Hapishane / Labirentin Sonu (İletişim Yayınları, 2003); Dağbozumu (Doğan Kitap, 2011); Yoldaşını Öldürmek (İletişim Yayınları, 2014); Sığınamayanlar (Doğan Kitap, 2016); Ernesto’nun Dağları (Siyah Kitap, 2017). 1997 Musa Anter Gazetecilik İnceleme Araştırma Ödülü, 1999 MKM Film Öyküsü Ödülü, 2003 II. İstanbul Ulusal Kısa Film Festivali Öykü Ödülü sahibidir.