Ana içeriğe atla

Afrin: Tanıkların ifadeleriyle Türk-Arap işgalciliğinin anatomisi

Afrin: Tanıkların ifadeleriyle Türk-Arap işgalciliğinin anatomisi
Tanıklar, Afrin’de yaşanan vahşet ve sömürüyü anlattı.
posted onJuly 15, 2019
noyorum

Mart 2018’de dünyanın sessiz bir şekilde izlediği, Türk ordusu ve ona bağlı Arap çeteleri tarafından işgal edilen Afrin ile ilgili, işgal tarihinden bu yana uluslar arası kuruluşlar ve insan hakları örgütleri, yaşanan kıyımı belli bir nebze dillendirse de işgalin yol açtığı büyük trajediler bunun çok daha ötesinde.


İşgal sırasında ve ardından şehir nüfusunun yarısından fazlası evlerini ve topraklarını terk ederek, Halep'in kuzey kırsalında ve yerlerinden onlarca kilometre uzakta bulunan Şahba bölgesindeki kamplara yerleştiler.

geçtiğimiz birkaç gün boyunca kendi memleketinden ayrılan ve komşu ülkelere göç eden kişilerin yanı sıra Afrin içinden siviller ve aktivistler işgal ardından Afrin’de yaşanan vahşeti ve yaşadıkları ızdırapları Şarkul Awsat’a anlattı.


Demografik değişim

“18 Mart 2018’den sonra Afrin’deki her şey değişti. Şehirde yeni bir gerçeklik yarattılar ve artık Kürtçe konuşamıyorum. Çünkü suçlanmak için Kürtçe konuşmak yeterli.” Afrin şehrinden bir genç kız, işgalci Türk ordusu ve ona bağlı Arap çetelerinin şehre girmesinden sonraki yeni hayatının hikayesini bu sözlerle anlatmaya başlıyor. Çatışmaların artık hayatlarının bir parçası haline geldiğini söyleyen genç kız, şehre kaosun hakim olduğunu, hırsızlık, kaçırma ve cinayetlerin arttığını ve bu tür eylemlerin şehir sakinlerinde derin bir korkuya sebep olduğunu anlattı.

İşgal ardından kentte kalan Afrinliler, Kürt nüfusu ve kimliğinin yok edilmeye çalışıldığını, şehrin demografik yapısının değiştirildiğini, meydan, cadde ve köylerin isimlerinin değiştirerek Türkçe ve Arapça isimler verildiğini söylüyorlar. Bunlarla birlikte burada yaşayanlar Türk kimlik kartları taşımak zorunda bırakılıyor.

avatoday

 

Newroz kutlanamıyor

Afrinli genç kız, Arap çeteler tarafından uygulanan kısıtlamalar nedeniyle Newroz bayramını kutlamaktan mahrum bırakıldıklarını belirterek, “Bu bayramda parlak renkli geleneksel kıyafetler giyilirdi. Fakat şuan artık hiçbir kız evinden çıkmaya cesaret edemiyor” ifadelerini kullandı.

Şehrin sokaklarında askeri araçlar ve alışveriş yapan Türk askerlerini görebilirsiniz. Afrin içinden görgü tanıklarının aktardığına göre şehrin her köşesi Türkiye’yi hatırlatıyor. Hastaneler Türkiye tarafından finanse edilirken, okullarda Arapça ve Türkçe öğretiliyor. Ayrıca resmi dairelerin ve kuruluşların levhaları Türkçe ve Arapça.

Göç etmek yerine şehirde kalmayı tercih eden Afrinli bir Kürt, “Türklerin ve onlara bağlı olan grupların bayraklarının her tarafa yayılması, size bu topraklarda gurbette olduğunuzu hissettiriyor. Onlar şehre girdikten sonra şehirdeki yüzler, kişiler ve şehrin görünen kısmı değişti. Hiçbir şey aynı kalmadı. Sizin Afrinli olduğunuzu gösterecek hiçbir şey kalmadı” ifadelerini kullandı. Ayrıca kendi el yazısıyla yazmış olduğu bir mektupta, Afrin’de yaşanan her şeyin Türk askerlerinin gözlerinin önünde ve bilgisi dahilinde olduğunu dile getirerek, halk tarafından çetelerin gayri insani eylemlerine ilişkin binlerce şikâyetin Türk kontrol noktalarına ve yerel konseye sunulduğunu fakat bunun boş bir çaba olduğunu söylüyor.

Afrinli genç bir sivil eylemci, geçtiğimiz yıl ağustos ayında aldığı çağrının yaşamının gidişatını değiştirdiğini ve onu kaçakçılık rotalarında seyahat etmeye mecbur bıraktığını söyledi. Gaziantep’te yaşayan Afrinli genç, yabancılar şubesinden bir telefon aldığını ve kendisinden daireye müracaat etmesinin istendiğini belirtti. Daireye ulaştığı zaman kendisini bekleyen iki sorgulayıcının Türk ordusunun Afrini işgal girişimiyle ilgili fikrini sorduklarını kaydeden genç, “Doğrudan cevap vermekten kaçınma girişimlerime rağmen, benden çantamı hazırlamamı ve gönüllü olarak ülkeme dönmemi istediler” diyerek sözlerini sürdürdü.

Ancak Türkiye'de kalmak ya da Türkiye’nin kontrolü altında bulunan Afrin’e dönmek yerine Avrupa’ya sığınan Afrinli genç, ülkesine dönüp dönmeyeceğini bilmediğini dile getirerek, “Afrin’de olup bitenler üzerimde çok büyük bir etki bıraktı. Ben ve ailem için çok ciddi yansımaları oldu. Burada herkesi değil, sadece şehrimi egemenliği altına alan kimseleri kastediyorum” ifadelerini kullandı.

TC ve çeteler zeytin ağaçlarına el koydu

avatoday



2011 baharında Suriye’de çatışmaların başlamasından bu yana Türkiye, çetelere yardım etti ve bugün bu çetelerin belki de tek destekçisi. Türkiye, geçtiğimiz yıllarla birlikte Suriye’deki varlığını güçlendirdi ve Halep kırsalının en kuzeyinde bulunan Cerablus şehrinden Halep'in kuzeyinde bulunan Azez şehrine ve Afrin’e kadarki alanları işgal etti. Türkiye'den destek alan ve onun tarafından eğitilen yerel polis, güney sınırına bitişik olan bu bölgelerde konuşlandırıldı.

Geçtiğimiz yıl Türk devlet kurumları ve bazı özel şirketler, Suriye'nin kuzeyindeki gerginliği azaltma bölgesinde bulunan ve nispeten güvenli olan bu bölgeye ayak bastı. Bu alanlar, Türkiye için bir yatırım bahçesine dönüştü. Afrin'de sayısı 18 milyonu geçen zeytin ağaçları muhalif grupların gelir kaynağına dönüştü. Nitekim bu verimli ovalar ve dağlar, Suriye'deki en iyi zeytinyağlarının üretildiği topraklar olmakla birlikte Kürt nüfusun ağırlıkta olduğu bölgenin gelir kaynağının yüzde 70'ini oluşturmaktadır.

Şehirden göç ederek, Kobani’ye giden Afrinli bir aktivist, ailesine ait 300 badem ağacının çeteler tarafından yakıldığını söylüyor. Ekonomistlere ve insan hakları aktivistlerine göre ise kesilen ve yakılan ağaçların sayısı 120 bini aşıyor. Afrinli aktivist, “Bugün yüzlerce ağacı nasıl kestiklerini ve yaktıklarını görüyor ve duyuyoruz. Bütün bu suçlar neden işleniyor. Topraklarımızı işgal ettiler ve sahip olduklarımızı yakıyorlar” ifadelerini kullandı.

İşgalci Türk ordusunun bölgede petrol ihracını yasaklaması, fiyatlarda bozulmalara yol açtı. Kürt kaynakların aktardığına göre Suriye hükümeti ve Kürt özerk yönetimi tarafından kontrol edilen alanlarda fiyatlar iki kat daha yüksekken, mevsimsel kayıpların yaklaşık 105 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor. İşgalci çetelerin Afrin’den Türkiye pazarlarına 50 bin ton zeytinyağı kaçakçılığı yaptığı ve bu durumun Türkiye’deki yerli üretimi etkilediği Türkiye’deki muhalif partiler tarafından da dillendirildi.

Zeytinyağına yüzde 10-20 haraç

Afrin'e bağlı bir belde olan Bülbül'den bir çiftçi, Türkiye’nin Afrin’de ve kentin beldelerinde kurduğu idarelerin kendi tarlalarını hasat etmelerine izin verme karşılığında, çiftçilerin zeytinyağının yüzde 10 ila 20'sini kestiğini söyledi.

Yüzlerce üzüm ve zeytin ağacının sahibi olan Racu köyünden diğer bir çiftçi, üzüm yaprağı sezonunun genellikle her yıl karlı olduğunu ve bir kilo üzüm yaprağının bin 500 Suriye lirasına (yaklaşık 3 ABD doları) satıldığını söyledi. Ancak köyü kontrol eden çetelerin kendisinden bir kilo üzüm yaprağını 300 Suriye lirasına (yaklaşık 50 cent) aldığını dile getiren çiftçi, elde edilen paraların, çetelere bağlı Şam Kolordusu’na bağlı silahlı gruplar için harcandığını söyledi. Bugün çiftçiler, üzüm ve yaz meyvelerinin satış sezonunun gelmesini bekliyor.

Bir grup aktivist ve avukat, Afrin’de meydana gelen ihlalleri belgelemeye çalışıyor. Açıklamalarına göre siviller hayatını kaybediyor, insanlar aşağılayıcı muamele ve işkenceye varıncaya kadar kaçırma ve kasten adam öldürme gibi eylemlere maruz kalıyorlar. Bununla birlikte mallarına ve mahsullerine el konuluyor ve büyük bir kısmı zorla ellerinden alınıyor.

5 binden fazla kişi kaçırıldı, bin 100 kişinin akıbeti bilinmiyor

avatoday



Suriye insan hakları ve uluslararası insani yardım kuruluşları, zorla alıkoyma ve tutuklama olaylarının devam ettiğini söylüyor ve bu suiistimaller hakkında raporlar yayınlıyorlar. Bir Kürt siyasetçi, sosyal paylaşım sitesi Facebook üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Afrin’de devam etmekte olan ihlaller için doğru istatistikler elde etmenin çok zor olduğunu, çünkü şehre uygulanan ablukanın ve mağdurların daha ağır cezalara çarptırılmaktan duydukları korkuların ihlallere ilişkin bu çalışmaları zorlaştırdığını söylüyor. Elde edilen veriler, 5 binden fazla adam kaçırma ve tutuklamanın gerçekleştiğini ve bin 100'den fazla kişinin akıbetinin bilinmediğini gösteriyor.

Afrin işgalinden önce Türkiye, ısrarla YPG’nin Fırat Nehri'nin doğusu ve batısındaki bölgelerden geri çekilmesini talep etti. Çünkü 8 yıldır kanlı bir çatışmaya sahne olan bu bölgede özerk bir yönetimin kurulmasından ve bunun Türkiye’deki Kürtleri de benzer bir özerkliği talep etmeye sevk edeceğinden çekiniyordu. Türk hükümeti, bu bölgedeki Kürt güçlerini PKK’ya bağlı olmakla itham ediyor. Ama YPG, PKK ile herhangi bir ilişkisinin olduğu iddialarını reddediyor. YPG’ye yardımda bulunan ABD de bunu teyit ediyor.

Şehir merkezinde yaşayan ve 2 ay hapis yatan bir vatandaş, “Beni tutukladılar ve birkaç hapishaneye naklettiler. Bana sorulan bütün sorular sosyal medyadaki paylaşımlarımla ilgiliydi. Beni YPG mensubu olmakla suçladılar” dedi.

Afrinli bir grup basın mensubu ve aktivist, memleketlerinde yaşanan ihlal ve suiistimalleri belgelemek için sosyal paylaşım sayfaları ve platformlar aracılığıyla kapalı odalar kurdular. Bunun yanı sıra Afrin Media Center adıyla kurulan ve ambleminde şehrin kendisiyle ünlendiği zeytin ağaçlarının bulunduğu sayfanın yöneticisi, HTŞ’nin kuzey Halep kırsalını ve İdlib kentini ele geçirmesinin ardından 2016 yılının sonlarında Afrin'den çıktığını söyledi. Bölgede aralıklı olarak çatışmalardan dolayı şehirden ayrılmak zorunda kaldığını kaydeden aktivist, bir Avrupa ülkesine sığındığını ve orada ikamet ettiğini ifade etti.

“Topraklarınızda yabancıların yerleştirildiğine tanık olduğunuzda…” 

Sayfada yayınlananlara göre Afrin, fidye karşılığında adam kaçırma eylemleri piramidinin zirvesinde yer alıyor. Ayrıca sayfada tutuklamalara, cinayetlere ve günlük olaylara ilişkin haberler yayınlanıyor. Bütün ihlal vakalarını yayınladıklarını ve Afrin’de yaşananların yüzde 70 kadarını belgelediklerini belirten aktivist, mağdurun güvenliğini sağlamak için bir dizi vakanın yayınlanmasının mümkün olmadığını ifade ediyor. Tanıklıklar, fotoğraflar ve videolarla birlikte söz konusu ihlallerin dosyalar halinde arşivlendiğini dile getiren sayfa yöneticisi, arşivlenen bu belgelerin periyodik olarak insan hakları merkezlerine gönderildiğini söylüyor. Sayfa yöneticisi, Afrin’de yaşanan sahneyi ‘acı ve karanlık’ olarak niteliyor ve “Topraklarınızda yabancıların yerleştirildiğine tanık olduğunuzda geri dönme fikri size imkansız olarak geliyor. Çünkü o karanlıkla yaşamak istemiyorum” ifadelerini kullanıyor.

“Afrin çevresi beton bloklarla çevirilliyor”

avatoday



Komşu Şehba kamplarında yaşayan Afrinli göçmenler, Afrin’de kalan akrabalarının ve komşularının kendilerine, evlerinin çeteler için birer askeri karargaha dönüştürüldüğünü söylediklerini aktarıyorlar.

Bu göçmenler arasında bulunan bir kadın, Cindires bölgesindeki evlerine Şam Kolordusu tarafından el konulduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“Bir komşum bana evime el konulduğunu söyledi ve evin duvarlarına Şam Kolordusu adının yazıldığını gösteren fotoğraflar gönderdi. Silahlı kimseler evimin bahçesindeki zeytin ağaçlarını kestiler ve gülleri kopardılar. Burada evimden ve ailemden uzakta ölmekten korkuyorum.”


Türk ordusu aylardır Afrin şehrini Suriye çevresinden izole etmek için beton bir blok yapmayı amaçlıyor. Bölgedeki sakinlerin aktardığına göre inşaatın bin metreden fazla olan bir kısmı tamamlandı. Plan, Suriye toprakları içerisinde yaklaşık 70 kilometre betonarme blokların inşaatını içeriyor. İnşaat Cebel Seman ve Meryemeyn köyünün kuzeyinden Kimar’ın güneyine uzanıyor.

Afrinli bir diğer çiftçi, Afrin’in Türk ordusu ve çeteler tarafından işgal edilmesi ardından 1 yıl 4 ay önce ailesi ile birlikte nasıl göç ettiğini anlatıyor. Yaşadığı köyün karşısında bulunan ve akrabalarının ikamet ettiği köye taşındığını söyleyen çiftçi, her gün köyü ile yeni ikamet yeri arasındaki sınıra gidip geldiğini belirterek şu ifadeleri kullanıyor:

“Gidip gelirken yeşil zeytin ağaçlarının yakıldığına tanık oluyorum. Beni derinde bir üzüntü kaplıyor. Kendi evime ve tarlama gidemiyorum.”