Almanya’da önemli işlere imza atmış dilbilimci ve Kürdolog Dr. Abdullah İncekan, Avrupa’da ciddi bir nüfusa sahip olan Kürtlerin kendi kültür ve anadilleri ile ilişkileri hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Dr. İncekan Almanya’daki Kuzey Kürdistanlı Kürtlerde asimilasyonun devam ettiğini dile getiriyor. Türklerin bir kısmı dilsel olarak kendi anadillerini unutup sadece Almancayı kullanırken, (kuzeyli) Kürtler de Kürtçeyi unutup Türkçe konuşuyorlar“ tespitinde bulunuyor.
Kürt gençleri arasında üniversite okuma düzeyinin çok az olduğuna dikkat çeken Dr. İncekan, Avrupa’daki Kürt gençlerinin aidiyetsizliğin beraberinde getirdiği bir dizi sorunla yüz yüze olduğunun altını çiziyor.
Erbil’de düzenlenen Kürt dili konferansına katılan Dr. Abdullah İncekan’ın Güney Kürdistan’dan Kürt dili ve kültürünün korunması konusunda beklentileri ise büyük.
Güney Kürdistan’ın Kürt dili ve kültürünü korumasında hamilik rolü üstlenebileceğinin altını çizen Dr. İncekan’a göre; Güney Kürdistan Kürtçe için devlet ciddiyetine yakışır bir hamiliği üstlenebilmeli.
Sayın Dr. Abdullah İncekan tahminen Avrupa’da ne kadar Kürt nüfusu var?
Kürtler bir ulus olarak kabul edilmediğinden nüfusuyla ilgili elde kesinleşmiş bir rakam yok. Ondan dolayı da genel olarak geldikleri ülkelerin oranına göre bir hesaplama yapılıyor. Böyle bir yaklaşım sorunlu olsa da şu an için başka bir seçenek yok.
Bundan bir kaç yıl önce dönemin Almanya İçişleri Bakanı Almanya’da 800 bin civarında Kürt olduğunu söyledi. Bu süre zarfında Rojava’da meydana gelen göçten dolayı bu rakam bir hayli arttı.
Sadece Almanya’da 1 milyon 200 bin civarında Kürdün yaşadığını söyleyebiliriz. Bunun yanında diğer Avrupa ülkelerini kattığımızda bu rakam rahatlıkla iki milyona yaklaşıyor.
-Almanya ve Avrupa’ya göç eden Kürtler ağırlıkta hangi parçadan? Ne zaman ve nereden gelmişler?
İkinci Dünya savaşından önce bazı Kürtler okumak veya devlet temsilcileri olarak gelmişler. Fakat bu istisnai bir durum olarak durur. Kitlesel olarak 1960 yıllarında işçi alımı ile Türkiye’den ciddi bir kitle gelir. Sonraki on yıllarda bunlar ailelerini yanlarına alırlar ve bu halka evlilik, aile birleşimi gibi saiklerle giderek genişler.
İkinci grup ise mülteci olarak gelenler. Bunları da üçe ayırabiliriz: 1990’lı yıllarda Kuzey’den ve Enfal’den kaçanlar ile son on yılda Rojava’dan gelenler var.
Ciddi bir nüfusa sahip olan Kürtler, Avrupa'da ne kadar tanınıyor peki?
Medyada artık üzerinde ciddi bir şekilde durulan bir halk. Ama günlük hayatta fark edildikleri söylenemez, çünkü pek fazla bilinmezler. Yani haritalarda yer alan bir ulus olarak orada bulunmuyorlar. Genelde Türk, Arap ya da İran’lı olarak algılanırlar. Bundan dolayı da sürekli olarak kendini tarif etme, tanıtma derdiyle başbaşalar.
Avrupa’daki Kürt gençlerinin durumu nedir?
Aidiyetsizliğin beraberinde getirdiği bir sürü sorun var. Örneğin Kürt gençlerinin okuma oranı yerli gençlerle karşılaştırıldığında çok düşük bir profil ortaya çıkar. Ülke ve şehir bağlamında, yani mikro analiz yapıldığında, daha da başka sorunların olduğu görülür. Örneğin bazı yerlerde suç oranı ve uyuşturucu gibi sorunlar çok-çok fazla. Ama kimse pek üzerinde durmuyor.
Peki Avrupa’da Kürtçe eğitim var mı?
Kürtçenin doğal olarak konuşulduğu havzadan kopuk bir durum var. Her ülkenin elbet bir veya bir çok resmi dili var ve resmi alanların hepsi bu dil ve dillerde yürüyor. Dolayısıyla Kürtçeden bir kopukluk hali mevcut ve genelde kişisel alana sığdırılmış bir ilişki söz konusu. Bununla birlikte bazı ülkelerde Kürtçe, okullarda anadil dersi olarak okutuluyor, bazı üniversitelerde ders olarak veriliyor. Bunlar yetersiz ama önemlidir.
Peki orada Kürtlerin Kürtçe diliyle ilişkileri nasıl?
Ciddi bir asimilasyon süreci var halk arasında. Özellikle Kuzey Kürdistanlı Kürtler arasında. Türklerin bir kısmı dilsel olarak kendi anadillerini unutup sadece Almancayı kullanırken, Kürtler de Kürtçeyi unutup Türkçe konuşuyorlar. Tuhaf bir durum. Kendisi olma yerine başka bir şey olmayı tercih ediyor. Yani orada da asimilasyon tüm hızıyla devam ediyor.
Kürtler, kültürel ve akademik alanlarda nasıl bir konumdalar?
Çok görünür olmamakla birlikte bazı küçük ilerlemeler var. Örneğin Bextiyar Eli artık tanınan bir romancı. Akademide önemli bazı pozisyonlarda olan Kürtler var. Fakat burada da daha işin başındayız. Gençler arasında yaşanan sorunların üstesinden gelebilsek iyi neticeler elde edilir. Ailelerin yaşadığı yalnızlığı kırmanın yollarını bulmalıyız. Aileler çok çabuk dağılmakta ve bu durum gençleri negativ bir şekilde etkilemektedir.
Şimdiye kadar hep "Oxford vardı da biz mi okumadık" deniliyordu. Artık Oxford, Cambridge ve binlerce üniversite var, ama gençler okumuyorlar, kolayca para kazanmanın peşindeler. Ben bizim ilçe bazında söyleyeyim: 90’larda göç etmiş kuşaktan yüzlerce genç var ama üniversite bitirmiş gençlerin sayısı iki elin parmaklarını geçmez.
Diaspora, Kürtler için ne ifade ediyor?
İki milyon çok büyük bir nüfus. Ortak akıl ile hareket edip bunu bir sinerjiye dönüştürmek gerekir.
Kürtçe’ye ilişkin bazı çalışmalarınızın olduğunu biliyoruz. Bize bunlardan biraz bahseder misini?
Kürtçe öğrenimi için şu ana dek bazı kitaplar hazırladım. Bunları yaparken de hem ülkemde, hem de diasporada olan durumu göz önünde bulunduruyorum. İstanbul’da Pratik Kürtçe Dersleri ve Kürtçe’de Geçişli Fiiller ve Ergativ yapısı başlıklı iki kitap yayımladım ve bunlar çok iyi karşılandılar. İlki on bin adet satıldı, bazı üniversitelerde ders kitabı olarak yer aldı. Almanca olarak ‘Kurdisch Kompakt’ adında bir kitap çıkardım. O da 2. baskısını yaptı. Ve kitap İngilizce olarak da çıktı. Doktora çalışmamı bir yıl önce bitirdim. Kürtçede yeni oluşturulan fiillerle ilgili ampirik ilk çalışma olma niteliğini taşıyor. O da yakın zamanda Bamberg Üniversitesi bünyesinde olan bir yayınevinde çıkacak.
Şu an itibariyle Kürtçe öğrenimi için yeni bir kitap üzerinde çalışıyorum; orta seviyede Kürtçe bilenler için. İlkin Almanya’da Almanca olarak çıkacak.
Bir de Almancadan arada bir Kürtçeye edebi çeviriler yapıyorum. Şu ana dek yaptığım şiir çevirilerini yakın zamanda kitap olarak yayınlayacağım.
Kürt dili üzerine düzenlenen bir panele katılmak üzere Güney Kürdistan’da bulunuyorsunuz. Sizce, Güney Kürdistan’ın Kürt kültür ve dilini korumasında nasıl bir rol üstlenebilir?
Güney’e çok ciddi bir rol düşüyor elbette. ‘Dijital yüzyıl’ imkânlarıyla bir şansken, hazırlıklı olmayan bir milletin dil ve kültürü için ölümcül bir alet olabiliyor. Hafızası ve kurumlaşması sürekli olarak yok edilen bir halkın hafıza ve kurumlarını oluşturmasında devlet ciddiyetine yakışır bir hamiliği üstlenebilmeli. Kürtçenin zenginliğinin kaybolmaması için üç alanda çok ciddi çalışmalara ihityaç var. Bir: Değişik yörelerde var olan kelimelerin kayıt altına alınması. İki: Folklorik metinlerin toplanması.
Bu iki çalışmayı ilk Kürt matbaasını kuran Husên Hizni Mukriyani’ye binaen ‘Bîra Mukrîyanî’ adı altında toplayıp zamanın ruhuna uygun metod ve PR çalışmalarıyla halkına sunabildiği zaman ciddi bir inşa evresini arkasında bırakmış olacaktır.
Üçüncü bir proje de; muhakkak çocuklara yönelik bir kaç TV kanalının kurulmasıdır. Altını çiziyorum, bir kaç çocuk kanalının olması asimilasyonun azalması için elzemdir.
Böylece geçmiş ve gelecek arasında bir köprü kurulmuş olur, ki birisi var olmadan diğeri var olamaz.
Dr. Abdullah İncekan kimdir?
1977’de Erzurum’da dünyaya gelen Dr. Abdullah İncekan, 90’lı yıllardan itibaren Almanya’da yaşamaktadır. Duisburg-Essen üniversitesinde Germanistik, Turkoloji ve Kültürlerarası Pedagoji /İkinci Dil Almanca bölümlerini okudu. Bamberg üniversitesinde Genel Dilbilim alanında doktorasını Kürtçe grameri üzerinde yaptı (2012).
Kaynak: Basnews