İran İslam Cumhuriyeti, Devrim Muhafızları’na (Pasdaran) bağlı Kudüs Gücü ve vekilleri üzerinden Suriye'nin kuzeydoğusunda sert ve yumuşak güç kullanarak sosyal ve askeri konsolidasyon ile Suriye’ye yönelik uzun vadeli projelerini ‘Şii Hilali’ni oluşturarak taçlandırmak istiyor. Bunun için ekonomik, sosyal ve dini etki mekanizmalarını askeri zorun etkisiyle gerçekleştiriyor. İran rejiminin başarıyla uyguladığı projeye karşı ABD ve yerel müttefikleri neler yapıyor?
The Washington Institu’nun (Washington Enstitüsü) Arap Siyaseti Geduld Programı’ndan Oula A. Alrifai’nin kaleme aldığı ve enstitünün resmi sitesinde yayınlanan makalesinde Alrifai, araştırmaları sonucu İran rejiminin Suriye genelinde ve özellikle askeri olarak konumlandığı kuzeydoğu Suriye’deki askeri faaliyetlerinin yanı sıra, askeri faaliyetlerle desteklediği sosyal ve dini projelerinin nasıl hayata geçirdiğini ayrıntılı bir şekilde sunmuş. Alrifai, buna karşı ABD ve yerel müttefiklerinin yapması gerekenleri de belirtmiş.
Oula A. Alrifai’nin makalesi şu u şekilde:
Irak-Suriye sınır kapılarının açılması
“30 Eylül'de Suriye ve Irak, beş yıldır resmen kapatılmış olan El-Bukemal ve El-Kaim sınır kapılarını yeniden açtılar. İran rejiminin dayatmasıyla açılan sınır kapıları aslında daha önce açılacaktı, ancak İran rejiminin Suudi Arabistan ulusal petrol şirketi Saudi Aramco’nun iki büyük tesisine karşı gerçekleştirdiği saldırı ve ardından Irak-Suriye sınır bölgesinin Suriye tarafındaki İran rejimine bağlı milis güçlere ait askeri karargahların bilinmeyen bir güç tarafından vurulması, sınır kapılarının açılışını birkaç hafta geciktirdi.
Peki İran rejimi Dêrezor’da tam olarak ne yapıyor? Ve bu faaliyetler bize İran rejiminin bu bölgedeki geniş planları hakkında neler söylüyor? Bu soruların yanıtlarını bulmaya çalışalım.
Kapıların açılması İran rejiminin Irak’taki güçlerine Suriye’ye rahat geçiş hizmeti
Irak resmi temsilcisi Kazım el-Uqabi başkanlığında gerçekleştirilen sınır kapılarının açılış merasimi akıllara şu soruyu getirdi: Acaba bu kapıların açılması, ABD’nin İran rejimine yönelik uyguladığı ekonomik yaptırımlara karşı bir hamle mi?
Suriye rejimine bağlı medya organları kapıların açılışının Irak ile ticareti arttırma fırsatı olarak vurgulasa da, Tahran'ın sınır kapılarının açılmasındaki esas amacı İran rejiminin Suriye ve Irak’taki askeri çıkarlarına hizmet sunmasıydı.
İran rejim yetkilileri ve rejime yakın medyaya göre, sınır kapılarının yeniden açılması, Tahran’ın Bağdat ve Şam’la “üçlü koalisyonu” güçlendirilmesinde “yüksek stratejik öneme sahip” bir konu.
Mehr News’te yayımlanan yeni bir makalede, bu hamlenin İran rejiminin Irak’taki askeri varlığını temsil eden Haşdi Şabi ve diğer milis grupların Suriye topraklarına tamamen girmesini ve terörizmi tamamen ortadan kaldırmasına imkan sağlayacağı ve İran rejiminin kuzey-doğu Suriye’deki potansiyel ABD askeri varlığına karşı bir ön hazırlığı olabileceği belirtildi.
Esad güçlerinin marjinalleştirilmesi
Suriye rejim karşıtı eylemcilere göre, İran rejimi ve vekilleri şu anda, Dêrezor’un güneyinden, Meyadin ve El-Bukemal'a kadar uzanan Fırat Nehri'nin doğu tarafında en az yedi şehri kontrol ediyorlar. Bu şehirler İran rejimi Pasdaranlarına bağlı Baqr Tugayı, Fatemiyun Tugayı ve Haşdi Şabi gibi Şii milislerin yanı sıra kendilerine ‘Suriye Hizbullahı’ diyen çeşitli gruplar dahil olmak üzere yaklaşık 4 bin 500 silahlı unsur tarafından tam askeri otorite ve yürütmesi ile yönetiliyor.
İran rejimi Pasdaranlarına bağlı bu milis oluşumların bölgedeki varlığı, İran rejiminin etkisini pekiştirme planının başarılı bir şekilde uygulandığını gösterirken, Esad rejiminin Ulusal Savunma Gücü milislerinin rolünü önemli ölçüde zayıflattı.
Dêrezor24 haber ağı Başkanı Omar Ebu Leyla’ya göre Suriye Ulusal Savunma Gücü milislerinin bölgedeki sivil alanlar üzerindeki kontrolünü kullanmasına “yalnızca” izin veriliyor; savaşa katılmasına izin verilmiyor. Bazı durumlarda, İran rejimine bağlı milis grupların Suriyeli milisleri iç güç olayları nedeniyle tutukladığı da bildirildi. Bölgedeki Rusya askeri birliklerinin varlığı bile en aza indirgenmiş durumda.
Bu arada İran rejimi, bölgede iki yeni askeri üs inşa ediyor: Bunlardan biri Meyadin'in batı banliyölerinde, daha büyük olanı ise ‘İmam Ali’ ismiyle El-Bukemal'de kuruluyor. Öte yandan Dêrezor, Meyadin ve El-Bukemal’de şubeleri bulunan ve Tahran’ın stratejik hedeflerini kontrol etmeyi amaçlayan İran rejimine ait vakıf organizasyonları da bulunuyor. Bunlarla amaç:
El-Bukemal’in kuzeyinden Meyadin’deki T2 petrol pompa istasyonuna, daha sonra batıdaki Tiyas’ta bulunan T4 pompa istasyonuna (ve Suriye hava üssüne) ve en son da Hizbullah’ın kalesi konumundaki Beka Vadisi’ne kadarki rotalar arasında petrol ve güç transferi gerçekleştirmek. Bazı yabancı güçler (İsrail olduğu tahmin ediliyor) bu rotaların bazı noktalarında konuşlu bulunan İran rejimine bağlı güçlere karşı hava saldırıları gerçekleştirdi, ancak bu milis güçler sivil alanlara yerleşerek bu tür hava saldırılarının negatif etkisini azalttı.
Milislerin maaş ve konut ihtiyaçları
Dêrezor'daki Şii milisler bünyesinde Afgan ve Pakistanlı cihadist gruplar da yer almalarına rağmen, Iraklı Haşdi Şabi, İran rejiminin El-Bukemal'deki mali paylaşımın ana sorumlusu olarak hizmet sunuyor. Maaşlar ve dağıtım yöntemleri işe alınan kişinin vatandaşlığına bağlı olarak farklılık gösteriyor. Mesela Iraklı milisler, Haşdi Şabi tarafından kendilerine verilen kartlarla ayda yaklaşık 400 dolar maaş alıyor. Diğer uluslara mensup olanlar ise paralarını nakit olarak, Irak'ta Haşdi Şabi tarafından yönetilen bankalardan, ABD’nin İran rejimine yönelik yaptırımlarını delerek nakit olarak alıyor.
Yerel Suriyeli askerler ise, bireysel görevlerine bağlı olarak maaşlarını doğrudan Suriye ordusundan alıyor. Bunlardan, memleketlerinde hizmet edenler ayda 100 dolar alırken, cepheye yolculuk yapanlar askeri araçların yakıt masrafları ve çeşitli harcama kalemleriyle birlikte ayda 150 dolar alıyorlar. Rejim karşıtı yerel taraflara göre, İran rejiminin bu iyi organize edilmiş finansal uygulamaları, Esad rejiminin “kaotik ve iflas etmiş” güvenlik yapısından çok daha üstün. DAİŞ’in bu bölgeyi kontrol ettiği dönemde olduğu gibi şuan da, İran rejiminin mali teşvikleri işsiz, fakirleşmiş Suriyeli erkeklerin yanı sıra yabancı savaşçıları da cezbediyor.
Ayrıca, Şii milis ve ailelerine, İranlı işadamları tarafından satın alınan ve yönetilen mülklerde konut garantisi verilmektedir. Kasım 2018 itibariyle, yüzlerce yabancı Şii, aileleriyle birlikte Meyadin'in güney semtlerine yerleşmişti ve benzer sayıda Iraklı Şii milisler, aileleriyle birliktee El-Bukemal'e yerleşmişti; Kesinlikle bugün bu oranların daha büyüdüğünü söyleyebiliriz.
Sünni Araplara 12 İmam İslam’ı dayatması
İran rejiminin Suriye’deki yeniden yapılandırma girişimleri ve mali projeleri giderek daha da belirgin hale geliyor. Şii milislere doğrudan ödeme yapmanın yanı sıra, İran rejim güçleri ve Haşdi Şabi, Sünni Arap nüfusunun yoğunca yaşadığı alanlarda, bu nüfusun sosyal yapısına çeşitli sosyal ve ekonomik faaliyetlerle sızma girişimlerinde bulunuyor. Bu alanlarda Şia öğretisinin temeli olan 12 İmam İslam’ını zorunlu kılıyor ve bu Sünni Araplar, ekonomik sıkıntılarından dolayı buna rıza göstermek zorunda kalıyor.
Örneğin, Esad rejiminin onayıyla Dêrezor’da kurulan İran Kültür Merkezi, ilk ve orta dereceli okullar ve üniversite öğrencilerini, kendi etkinliklerine katılmaya zorluyor. Rejimin Baas Partisi Devrimci Gençlik Birliği, yerel eğitim müdürlüklerine, Pasdaran mitinglerine, Şii dini törenlerine, kısa öykü yazma etkinliklerine, spor yarışmalarına ve saha gezileri düzenlemesini emretti: Bunun karşılığında, öğrencilere ekstra kredi ve finansal yardım kazanacak.
Benzer şekilde, yurtdışında eğitim bursları, dini çalışmaları sürdürmek ve Suriye'ye 12 İmam Şii misyoneri olarak geri dönmek isteyen öğrencilere yoğun bir şekilde tanıtımlar gerçekleştirilmesi hedeflenmekte. Burslar, ilkokul çocuklarından otuz yaşlarındaki öğrencilere kadar değişen yaş gruplarına yönelik veriliyor. Şimdiden Dêrezor'dan yaklaşık 100 öğrenci velileri eşliğinde, bu program çerçevesinde İran'a seyahat etti. Ayrıca, İranlı öğretmenler diğer bir dizi derslerin yanı sıra Farsça ve tarih dersleri veren Meyadin, El-Bukemal ve Dêrezor’da üç okul işletiyorlar. Bu okullara şimdiden 200 civarında öğrencinin kayıtlı olduğu bildirildi.
Dêrezor'daki bazı yerel aşiretler, İran rejiminin bu projesinin uygulanmasında büyük rol oynuyor. İran rejimi Pasdaranları Sebixan ve Meyadin gibi bölgelerdeki aşiretlerin liderlerine, yerlilerin Şii Hüseynilerin cemaat salonlarındaki etkinliklerine katılımını sağlamaları emrini verdi ve bu etkinliklerde kimsesizlere, kadınlara ve çatışmalarda ölenlerin ailelerine yardımlar dağıtıldı, ödüller verildi. Yerel kaynaklar ayrıca Muhamidiye’de Beqara aşiret lideri Şêx Newaf el-Beşir'in İran rejimi destekli bir milis grubu yönettiğini bildiriyor. Aynı şekilde, Meyadin’deki Beacin kabilesi üyesi olan Salih Muhammed İsmail el-Beac’ın, Irak ve Lübnanlı milislerden oluşan Esad yanlısı Ebu Fadıl el Abbas Tugayı’na dini danışmanlık misyonunun yanı sıra İran rejiminin Şam’daki İran Kültür Merkezi üzerinden 12 İmam Şii İslam’ını yaymak amacıyla faaliyetlerde bulunduğu bildirildi.
Geçtiğimiz yıl Suriye rejim yetkilileri, Şii İslam kuralları çerçevesinde dua çağrısı yapmayı reddettiği için Sabıkan, Meyadin, El-Bukemal ve diğer şehirlerden yirmi Sünni imamı tutuklamış buna karşılık, bu görevi yapmayı kabul eden imamlar belirgin bir ücret artışı karşılığında bu görevlerine başlamıştı.
Kasım Süleymani’nin El-Bukemal ziyareti
Dêrezor’un İran rejiminin dini ve stratejik hedeflerinin merkezi olması, geçen Temmuz ayında, İran rejimi Pasdaranlarının dış ülkelerdeki askeri faaliyetlerinden sorumlu Kudüs Güçleri Komutanı Kasım Süyelmani’nin El-Bukemal'e gerçekleştirdiği ziyaret ile daha da belirginleşti. Süleymani, bu ziyaretinde, son zamanlarda Dêrezor'da inşa edilen Şii mabetleri korumaktan sorumlu “Liwa Hurras al Makamat” (Kutsal Türbeler Tugay Muhafızları) adı altında yeni bir birim kurmak amacıyla buradaki milis liderleriyle bir araya geldi. İran rejimi, daha önce Sünniler tarafından kurulan eski kutsal alanlara yakın yerlerde yeni Şii mabetler kurarak, yerel dini meşruiyet kazanmayı hedefliyor. Bu misyon, İran rejiminin burada oluşturduğu birçok insani yardım kuruluşuyla uyum sağlayacak ve yerel halka Şii İslam prensiplerinin propagandasını yapacak.
ABD’nin rahatsız olanlarla anlaşmalı
İran rejiminin bölgedeki faaliyetleri son zamanlarda, Dêrezor’daki yerel halkın Esad rejimi ve İran rejiminin askeri varlığı ile toplumsal dini anlayışı değiştirmeye yönelik faaliyetlerine karşı protesto gösterilerine başlatmasına yol açtı. Bu tür gösteriler, ABD ve bölgesel müttefikleri için kamuoyunda göstericilere destek verme, yerel halkı zarar görmekten koruma veya mümkünse gizlice yardım etmelerini sağlayarak, İran rejiminin dayattığı sorunlu eğilimleri tersine çevirmek için çok önemli bir fırsat sunuyor. Yerel halka sunulacak böylesine bir hamle, yalnızca Suriyelilerin haklı taleplerini destekleme ile sınırlı kalmaz, aynı zamanda İran rejiminin Ortadoğu’daki Amerikan ve müttefiklerinin çıkarları için büyük bir tehdit oluşturacak sonuçları bertaraf edecek ve İran rejiminin Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden gerçekleştirmek istediği ‘Şii Hilal’i oluşturmasını da engelleyecektir.
Ayrıca, müttefikler, İran rejimi unsurlarına karşı daha fazla hava saldırısı gerçekleştirmek ve Suriye içindeki vekillerini belirlemek, Irak'taki Haşdi Şabi denetimindeki banka ve kurumların sınır ötesi operasyonlarda bulunan milis gruplara fon transfer etmesini engellemekten, daha büyük ve güçlü tedbirler almalı.”