Ana içeriğe atla

İran’ın hedef tahtasında bir inanç: Bahailik

İran’ın hedef tahtasında bir inanç: Bahailik
Bahailik; dünyanın çeşitli ülkelerine yayılma imkanı bulmuş ancak doğduğu topraklarda büyük baskı ve zorbalıklarla karşı karşıya kalmış farklı bir dini inanç.
posted onJune 5, 2019
noyorum

İran’da Şah döneminde(1979) yazılıp uygulamaya geçirilen anayasa’da, İran’da belli bazı halk ve azınlıklar dışında, diğer halklar ile ulusal ve dini azınlıklara hiçbir hak tanınmamıştı. Bahailer, bu anayasada dini haklardan mahrum bırakılan dini azınlıkların başında gelmektedir.

Dünya genelinde sayıları 6 ile 7 milyon arasında olduğu tahmin edilen Bahailerin Şah dönemi İran’ında sayılarının 300 bin olduğu, ancak Humeyni’nin İslami devrimi ardından sayılarının 750 ile 800 bine ulaştığı tahmin ediliyor.

İran’da dini azınlıkların maruz kaldıkları baskılarla ilgili AVATODAY’e değerlendirmelerde bulunan Kürdistan Bölgesi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Bahailer Resmi Temsilcisi Sermed Mıqbel Keyi Xesrew, Bahailerin, Birleşmiş Milletler(BM) nezdinde hak olarak belirlenmiş ve uluslar arası alanda kabul görmüş inanç özgürlüğü hakkını elde etmek için çaba içerisinde olduklarını söyledi.

Dünya’da ve özellikle İran’da, Bahailere karşı büyük bir karalama yapıldığını dile getiren Keyi Xesraw, yapılan bu karalama çabalarının Bahailere karşı düşmanca tavırların geliştirilmesine, bunun da Bahailerin terörist saldırılara maruz kalmaları, idam edilmeleri ve daha birçok olumsuz durumla karşılaşmalarına sebebiyet verdiğini belirtti.

Keyi Xesrew Humeyni devriminden sonra 1979 yılında yazılan İran anayasanın 13 maddesinde özellikle ‘12 İmamı esas alan Şii mezhebi’ temelinde İslam, Hıristiyan, Yahudi ve Zerdüştiliğe atıfta bulunulduğunu, Bahailiğin kategori dışı bırakıldıklarını, Bahai olduğu tespit edilenlerin İran’daki üniversitelerde okumasının engellendiğini ve hükümet kademelerinde herhangi bir işe alınmadığını söyledi.

İran İslam Cumhuriyeti’nin Bahailiği bir inanç olarak kabul etmeyip Bahailiği ‘Kafirlik’ olarak tanımladığını da dile getiren Sermed Mıqbel Keyi Xesrew, bunun sonucu olarak Bahailere karşı şiddet ve büyük bir ekonomik baskı uyguladığını sözlerine ekledi.

Keyi Xesrew, yüzlerce Bahai’nin tutuklandığını hatta idam edildiğini, hatta bazı Bahailerin ev ve dükkanlarının yıkıldığını ifade etti.

Dünyadaki dini inançlara karşı yapılan hukuksuzlukları gözlemleyen ABD hükümetine bağlı Uluslararası Dini Özgürlükler Merkezi’nin(USCIRT), geçtiğimiz Nisan ayında konuyla ilgili yayımladığı raporunda, 2017’de olumlu bir tablo olmasına karşın İran’da, dini azınlıklara karşı gerçekleştirilen şiddet uygulamalarının, geçtiğimiz yıla nazaran büyük bir artış gösterdiğini belirten Keyi Xesrew, şöyle devam etti:

“Dünyadaki bütün Bahailer, inançları gereği barışçıl insanlardır. Siyasete bulaşmaz ve şiddeti ret ederler. İran’da 1979’dan bu yana, Bahailerin maruz kaldıkları baskı ve şiddetin dışında, 180 ile 200 kişi arasında Bahai, inançlarından dolayı İran tarafından idam edildi ve bunlar belgelidir.”

Dünyadaki diğer ülke ve toplumlarına olduğu gibi Bahailerin İran’a ve onun siyasetine karşı saygı gösterdiğini, savaşı tasvip etmediklerini ifade eden Sermed Mıqbel Keyi Xesrew, Bahailik ve ortaya çıkışıyla ilgili şu bilgileri verdi:

“Bahailik, 1844’te İran’da ortaya çıkmış, dünyadaki tek tanrılı inanç sistemlerinden bir tanesidir. İnsanlığın doğadaki ruhsal birliğini esas alan ve bu felsefesini üç ana argüman olan tek tanrı, tek din ve insanlık birliği ile temellendiren bir inançtır.

Ancak inanç olarak asıl temellendirmesini “Bahaulla” ismiyle anılan Hüseyin Ali Nuri tarafından 1863 yılında Bağdat yakınlarındaki Necibiye Bahçeleri’nde gerçekleştirmiştir. Dine mensup kişiler bu bahçeleri Baxçeyî Rezwan yani Rezwan Bahçesi olarak tanımlanır.”

Bahailerin bazı kutsal günlerinin olduğu bilgisini paylaşan Keyi Xesrew, bu günlerde çalışmanın haram sayıldığı ancak İran’da bu kutsal günlerde çalışmayıp gününü evde geçirmek isteyen bazı Bahailerin dükkanlarının yakılıp harap edilmelerinden dolayı İran’da esnaflık mesleği icra eden Bahailerin kutsal günlerinde bile çalışmak zorunda kaldıklarını belirtti.

İran’ın en kalabalık dini azınlıklarından biri olan Bahailerin büyük bir bölümünün, yoğun baskılar, tutuklanmalar ve işkencelerden geçtikleri için İran’ı terk etmek zorunda kaldıklarını ifade eden Keyi Xesrew, 2018’de bir çok Bahai şahsiyetin tutuklandığını, bazılarının da üniversitelerden atıldığını söyledi.

Kürdistan Bölgesi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Bahailer Resmi Temsilcisi Sermed Mıqbel Keyi Xesrew, konuşmasının sonunda, Bahailerin, dünyanın farklı ülkelerinde ofisleri bulunan Uluslar arası Bahai Çalışma Örgütü (BIC) eliyle dayanışmalarını sağlayıp dinlerini insanlara ulaştırmaya çalıştığını dile getirerek, bu New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezi, Lüksemburg, Cenevre ve Cakarta’daki ofislerin bunlardan bazıları olduğunu söyledi.