Ana içeriğe atla

Taha Ali Yasin, Avatoday için: ABD, İran rejimini yıkmak istemiyor.

Taha Ali Yasin, Avatoday için: ABD, İran rejimini yıkmak istemiyor.
posted onFebruary 23, 2019
noyorum


İran İslam Cumhuriyetinin kuruluşundan beri, halklar, azınlıklar, farklı inanç ve mezheplere yönelik bası ve tecridi sürdürüyor. Bunların en önemlileri Kürtler ve Ahwaz Araplarıdır. 

Avrupa İnsan Hakları Ahwaz Kurumu Başkan Yardımcısı Taha Ali Yasin "İran'ın ne yasaları ne de anayasası bu halkları koruyor. İran Anayasası aslında insan haklarını gözetmekten ziyade Molaların çıkarlarını korumayı esas alan kanunları çıkartıyor " dedi.

Taha Ali Yasin, Avatoday'e verdiği röportajında dünya ve İran siyasetinin yanı sıra özelikle Ahwaz Araplarına dikkat çekerek: "İran rejimi uzun süredir Ahwaz, Belucistan, Kürdistan ve güney Azerbaycan'da Fars olmayan halkları yok etmek için uğraşıyor" dedi.

 İran rejiminin halkların ulusal ve yurtsever duygularından korktuğundan dolayı baskı altında tutmaya çalıştığına dikkat çeken Taha Ali Yasin, ABD'nin İran'a yönelik geliştirdiği baskıları için de "ABD, İran rejimini sınırlamak istiyor. Rejimi yıkma niyetinde değil. Eğer öyle olsaydı bu kadar yıl beklemesine gerek yoktu" değerlendirmesinde bulundu.

 Avatoday: İran'daki şu an insan hakları durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Taha Ali Yasin: İran'da yoğun insan hakları ihlalleri yaşanıyor.  1948'den beri esas alınan insan haklarının hiç bir maddesi uygulanmıyor.İran'da insanlar belirlenen en temel insan haklarından yoksundurlar. İran İslam rejimi de vatandaşların haklarını ihlal etmeyi sürdürüyor.
Her vatandaşın özelikle de Ahwaz Arabları haklarını aramak için düzenledikleri her sivil, siyasal, kültürel ve toplumsal hareketlilikleri rejim güçleri tarafından bastırılıyor. İran'da kaçırılan insanların sayısı giderek artıyor. Ben bunlara tutuklama demiyorum çünkü ne hukuki işlemleri ne hakimin tutuklama emri nede suçlar gerekçe gösteriliyor.  Aynen mafya ve IŞİD örgütlerinin yaptığı gibi gençler, kadınlar, çocuklar evlerinden sokak başından kelepçelenerek alınıyor. Faili meçhul bir biçimde akıbetleri de bilinmiyor.  İran'da yapıların özelikle de Ahwazlar toplumsal bir harekelilik içinde girdi mi bu bölgedeki insanların kendilerini dozajı artmış acılara, tutuklanmalara, işkencelere tabi tutulma geleneğine hazır olmaları gerektiği anlamına geliyor.

Rejim  düşünce özgürlüğü konusunda örgütlenme ve eylem yapma haklarını iyice kısıtlamış durumda. Sadece kendi meşru ve doğal haklarını ulandıkları için onlarca gazeteci, sivil kurum çalışanı, medya çalışanları, internet ortamında görüş paylaşanlar haklarında davalar açılıyor yargılanıyor.

 Açıklanan sözüm ona suçları da, 'Ulusal güvenlik karşıtlığı, devlete karşı propaganda ve ulusal güvenliği tehlikeye atma' gibi sapa saçma gerekçelerdir.

 Sadece 2018'de 500 kişi idam edildi. Bunları bazıları Kürdistan, Ahwaz, Azerbaycan, Belucistan cezaevlerinde oldu. Bunun yanında tutuklanan 7000 kişinin akıbetleri bilinmemektedir. Bazıları işkence altında can vermiş. Birde İran'daki kapsamli siyasal ayaklanmadan sonra öyle rastgele idamlar in hadi hesabı yok. Kadınlar, çocuklar, siyasiler, gazeteciler, sivil activistler muhalif olan herkes. 2005'ten bu yana da İran dışarıdan uluslararası her hangi bir gözlemcinin ülkeye girmesine izin vermiyor. Dolayısiylane hapishanedekiler ne de idam edilenlerin durumunu öğrenmek mümkün olmuyor. İran'da insan hakları kurumuna yada BM'ye ulaşmaya çalışanlar çok sert cezalarla karşı karşıya kalabiliyor.

Avatoday: Sizin kurumun toplu tutuklamalar hakkındaki bilgi ve yorumu nedir, bunların arasında basın ve medya çalışanların sayısı ne kadardır?
Taha Ali Yasin: Freedom House kuruluşun 'Basın özgürlüğü' raporuna göre İran en kötü devletler arasında dokuzuncu sırada yer alıyor. Buda gazeteciler, sosyal medyada  paylaşım yapanlar, özgürce görüş belirtenler medya ve sivil çalışanlara yaptığı tutuklamalardan dolayı olmuştur.

Kesin bir şekilde tutuklanmış gazeteciler hakkında bilgi sahibi değil ve devlette kesin resmi bir sayı vermiyor. Bizce böyle rastgele tutuklamalara ilişkin herhangi bir bilginin yayınlanması ya da sızdırılmasının idamla yargılanmasıdır.

Uluslararası  Af Örgütü'nün yılık raporunda," İran rejimi 2008'de rezalet denecek kadar bir bastırma operasyonunu uygulamış, çıkan ayaklanmaları bastırmış. Binlerce kişiyi tutuklamış bunların çoğu da yoksulluk, yolsuzluk ve baskılara karşı eylem yapan insanlardır"
Ayni örgütün raporunda bu yıl için İran'daki baskıları şok edici bir biçimde gözler önüne sererek; örencilerden tut, gazeteci, çevreci, işçi, insan hakları savunucusu, hukukçu ve kadın hakları savunucularına kadar İran'da yapılan toplu tutuklamada en az 26 eylemcinin yüzme havuzlarında boğduruldu" ifadeleri yer aldı.

Ava today: Uluslararası ve yerel raporlara göre Ahwazlara karşı sistemli bir baskı ve bastırma uygulanıyor. Hata kültürel yada sosyal bir aktivite bile tutuklanma ile sonuçlanıyor. Bu konuda elinizde ne tür bilgiler var? 
Taha Ali Yasin: İran yetkilileri uzun süredir Fars olmayan Ahwazlar, Kürdistan, Azerbaycan, Belucistan'daki yerel halkları boğazlamaktadır. Bunlar yeni şeyler değil ancak yeni olan bu halklardan yoksul ve sivil insanların toplu tutuklanma ve idama tabi tutulmasıdır. Bu yaptıklarının karşısında da hem uluslar arası hem bölgesel çapta ciddi tepkiler görmediği için rahatlıkla bu faşizan uygularlarını sürdürmektedir.

Ahwaz vatandaşlar tepkili çünkü o bölge İran'ın %95 ekonomi ve gida ihtiyaçlarını gidermekteyken işsizlik had safhada. Bölge sularının yönünü İsfahan ve Kuma doğru değiştirmişler. Oradaki halkın temel ihtiyaçlarından tut siyasal haklarına kadar her şeyi gözardı edilmektedir.

İran artık idamda dünya rekorunu kırmaktadır. Ahwazlar bu kırım politikadan en büyük en büyük payı almışlar. Cenazelerin ailelere teslim edilmemesinden dolayı net bir rakamda verilemiyor. İnsanlar alınıyor idam ediliyor. Sonra nerde toprak altı ediliyorlar kimse bilmiyor. Ailelerin taziye kurmalarına bile izin yok. Benim babamıseksenlerde İran'da idam edildi. Hala cenazesi nerde bilmiyoruz.

Bu anlaştıklarım Ahwazlara uygulanan katlim politikasında deryadan bir damladır. Ama bu halk hala mücadele ediyor ve ayaktadır.

Bu Ahwazlara uygulanan ırkçı şoven politika tarihteki Güney Afrika'daki apatiti rejiminin uyguladığı soykırımdan aşağı kalır yanı yok ne yazık ki.  Bölgede kökleri o derin tarihlere dayanan halka karşı uygulanan suçların çoğu katliam kapsamındadır.

İnsanların gözleri önünde hapishanelerde her gün her gün insanları asıyorlar. Çevreyi tahrip etme, suları kirletme zehirli şeyleri yapıp insanlarda olmadık hastalıkların ortaya çıması görülmektedir. Özelikle de sular ve bataklıkların kurumasından sonra, tüm maden ve mazot sermayeside çalınmakta, öyle ki İran'ın %85'i ihracatı bu bölgeden yapılmaktadır. Şu anki rejim apaçık zorba diktatör bir rejimdir. Aslında ona İslami cumhuriyeti yerine idam cumhuriyeti demek daha doğrudur. Çünkü uluslar arası ve yerel raporların gösterdiği sadece Hasan Ruhani sürecinde 5000 insan asılmıştır.
 

تەها یاسین

 

Avatoday: İran'da 2 milyona yakın Ahwaz Arapları yaşamakta, bu rejim baskısı altında insanlar kendi toplumsal kültürel ve geleneklerini yaşayabiliyor mu?
Taha Ali Yasin: Her şeyden önce bilgilerinizin düzeltmek isterim, çünkü Ahwazlar sadece 2 milyon değil en az 12 milyondur.  sınırları İlam'dan  Babusalam'a kadar uzanmaktadır. Öbür taraftan  Arab körfezinin doğusundan ta Zagrozlara kadar uzanıyor. Yani Zagros dağları sömürgeci İran ile bu topraklar arasında sınır oluşturuyor.

Sorunuza gelince iran'ın Ahwazların hakkını ihlal etmesinin hadi sınırı yok. En önemlisi de bölgenin demografisini değiştirip Farslaştırmaktadır. Farsları o bölgelere yerleştirmektir. Bunun yanı sıra işsizlik ve yoksulluğu yaymak, bölgenin kaynaklarını talan etmek, bölgenin muhalif insanlarına toplu tutuklama, bölgenin siyasilerine uygulanan yasa dışı tutuklama ve idam, bölge ve halkın üzerinde acımasızca sömürgecilik yürütmek gibi hepsi de İran'ın bölgeye karşı yürüttüğü politikalardandır. Bu politikalar soykırım, katliam politikalarıdır.

İran 1979'dan sonra anayasada bu halklara ilişkin yazılanları hiç bir şekilde uygulamadığı gibi bu halkların en barışçıl isteklerine bile güvenlik güçlerince bastırmakla cevap vermiştir. Tüm barışçıl eylem ve grevleri bastırılmış, yerel kültürü vunanları tutuklayarak idam etmiş. Bu halkın çocuklarının kendi ana dillerinde eğitim görmelerini dahi engelleyerek, Farsları yerleştirmek için bölge de yerleşim city projelerini geliştirildi.
Hapishanelere Ahwazlı erkek kadın ve çocuklarla doldurmuşlar. En az 30 bin insan cezaevlerinde tutuluyor.

Avatoday: Avrupa ülkeleri İran'ın bu planlı baskı uygulamalarını ticari ve ekonomik çıkarlar yüzünden görmezden gelmektedir. Bu para için insan hakları prensiplerinden vazgeçmek midir sizce?
Taha Ali Yasin: Bence İran, Avrupa ilişkileri yeni bir döneme girmektedir. Özelikle de bazı İranlıların Fransa ve Damimarka'da muhalif ve siyasi Ahwaz şahsiyetlere karşı terör saldırısı girişiminde bulunmalarından dolayı Avrupa'nın İran hakkında bazı cezalandırıcı kararları açıkladıktan sonra gözlemcilerin yorumuna göre İran'a yönelik bu kararların Tahran'a büyük bedellere mal olacağı görüşündedir. Üstelik ABD'nin uyguladığı ekonomik ambargoyu uygulamışken.

 Danimarka'nın Dışişleri Bakanı Andres Samwel yaptığı açıklamada Avrupa birliğinin İran itlaatı'nı Avrupa'da uyguladığı terörist faaliyetlerinden dolayı cezalandırma kararını almıştır. Bu da Tahran'a yönelik sert mesajı olarak kabul ediliyor. 'Onlara size böyle tolerans yok' diyorlar. Bazılarına göre de Avrupa daha çok ekonomik ve ticari kazanç kopartma adına koz olarak kullanılıyor bu olayları. Üstelik doğruda olabilir çünkü hala bazı devletler İran ile olan nükleer antlaşmalarından vazgeçmemişler. Diğer taraftan ABD yada İran'a karşı platikalarını desteklediklerine dair sinyal göndermektedir, çünkü ABD halen İran ile ilişkisini sürdüren devletlere tehdit savurmaktadır. O yüzden AB, açıkça İran'ın füze programları, korkunç insan hakları ihlalleri, Ortadoğuda'ki çekişmelere karışması ve İran muhalefeti ve Ahwaz siyasilerine karşı İran'ın terör eylemlerine teşebbüslerine karşı korkularını açıkça belirtmektedir.

ABD'nin İran'a karşı uyguladı ekonomik ve diplomatik baskı ve cezaları nasıl değerlendiriyorsunuz sizce İran iktidarı üzerinde bir etkisi var mı?
ABD, İran'ı iki ayrı paket politika ile sıkıştırıp baskı kurmaktadır. İkinci paketi uygulamaya geçen yılın Ocak ayından itibaren başladı. En hassas sektörler olan banka ve mazot ihracatını kapsadı bu. İran para değerini koruduğu tek şeyde mazot ihracatıdır. İlginç olan İran çıkıp bu kararları çiğneyeceğini ve mazot ihraç edeceğini söyleyebiliyor. Eğer olurda İran bunu başara bilirse vatandaşların durumu iyi olmaktan çok daha da kötüye gidecek. Çünkü şu anki durumlar ve İran ekonomisinin hep krizli olması işte yolsuzluklar ve kötü kullanımdan dolayıdır. ABD'nin nükleer antlaşmasından çekilmesi durumları daha da ağılaştırdı ve dolar fiyatını 118 bin tümene çıkardı.

Unutmayalım ki pasdaran ordusu çoktandır harekete geçip bölgedeki diğer bazı ülkelerden örneğin Türkiye'den destek alarak sahte evrak ihracatını çoktan hazırlamıştır. Diğer yandan kara paraları ordunun cebine akıtmak için kendi maşa guruplarını şebekelere zaten eskiden sokmuştur. Pasdaranin eski merkezi banka sorumlusu olan Allahusayf ile yaptığı en önemli işlerden Lübnan hizbullahı'na para aktarmasıdır. Bütün bu politikalardan ve ambargodan birinci mağdur halk ve sivil insanlardır sonuçta. Ama tabi ki özgürlük değerlidir ve bunlarla ölçülmez. İnsanlar ambargo döneminde ondan önce de kısıtlanmış ise artık ambargonun kalkması sıkılaştırılması da onun mücadelesinden bir şey azaltmaz. Zaten her koşulda İran, sermayesinden halka bir şey bırakmamıştır ki, kaynakların hepsini Suriye, Lübnan ve Yemen'deki teröre akıtmaktadır. Geride kalanını da pasdaran ordu mensupları ve Hamaney ekibine harcanıyor.

Avatoday: Uzmanlar ve gözlemcilere göre bu ambargo ve diğer cezai yaptırımların üst düzey yetkililerden çok halkı etkilediği görüşünde. Bu konu halkın özgürlüğünü nasıl etkiler?

Taha Ali Yasin: Anlattığım gibi halk her türlü zarar görüyor ve mağdur oluyor. Çünkü rejim içerde bunları bahane ederek halka karşı olan sorumluluklarından rahatlıkla sırtını dönerek kaçabiliyor. O yüzden uluslararası politikada ayni şeyi yapmamalı. Bu rejimin yaptıklarına karşı halka sırt dönmemeli. Bunları durdurmak için gereken sert tavır, karar ne ise ona gidebilmelidir. Bu devlet sadece kendi kalkının haklarını çiğnemiyor.  Uluslararası kanunlara da hiç bir saygısı yok. Komuş ülkelerin bağımsızlığına itibar etmeden iç işlerine karışmaktadır.

Son geçen yıllarda İran'a karşı uygulanan yumuşak politikaların sonucunu da gördük. Bunlara güvenerek halka karşı daha çok saldırganlaştı ve o kazançları da bölgeyi karıştırmak, terörü desteklemek için kullandı. Elbette kimse hiç bir devlete karşı abluka uygulamaktan yana değil. Lakin böylesi hiç bir sınırı tanımayan bir devlet bu politikayı mecbur kılıyorsa. O zaman halkın da uluslararası güçlerin de bunun bir sonuca bağlanması için bu rejimi yola getirecek sonuçlara gitmesi için üzerinde düşen sorumluluğu bilmelidir. Hem dünya bir istikrara varmalı hem bu devlette artık dürüstlük ve şefaflıkla yaklaşarak buna saygı duymayı öğrenmelidir. Özelikle uluslar arası devletler üzerlerine düşeni yaparlarsa artık halkın bu işkenceyi çekmesinin bu kadar uzamasına gerek yok.

تەها یاسین

Avatoday: İran'ın geleceğini nasıl görüyorsunuz? ABD, gerçekten İran rejimini yıkmak istiyor mu? yoksa Washington'un başka planları mı var?
Taha Ali Yasin: İran ile ABD ilişkilerine baktığımızda, içinde ABD vatandaşlarını kaçırmaktan tutalım, ABD'nin içişlerine karışma, onun müttefiklerinin içişlerine karışıp karışıklık yaratma İran tarafından yapılmış temel işlerdir artık. Diğer yandan devrim italatı projesinden dolayı bir sürü insanın ülkeden çıkıp oralara göç etmesi ve İran'ın eline geçen paraları bölgedeki refahın ilerlemesi değil karıştımasında kullanıldı.

Nükleer füze geliştirme programlarındaki çekilme ve çekişmelerine de baktığımızda ABD, İran üzerinden atlayamayacağı bir sınır çizmeyi istemekte olduğunu görmekteyiz. Yani şu an bu rejimi yıkmak istemiyor. Yıkmak isteseydi bu kadar yıldır yıkmıştı. Nitekim İran rejiminin yıkılması için, ABD, güvenlik konseyi Uluslararası Güçler Koalisyonun elinde fazlasıyla bahane vermiştir. Şöyle baktığımızda yıktıkları rejimler aslında İran'ın yarısı kadar bile dünya barışı ve Güvenliğini tehdit etmemiştir. ABD ile Batı ülkelerin çıkarına zararları olmamıştır.

Avatoday: İranda yaşanan halklar azınlıklar ve inançlar bu koşullar altında nasıl savunulmalı? Yasalarla yapılmayacaksa hangi yollarla yapılmalı sizce?
Taha Ali Yasin: İran'ın sömürgesinde olan halklar azınlık değil tersine o toprakların gerçek halklarıdır. Topraklarını İran sömürgeciliğinden kurtarmak ve insanların özgürlüğü için mücadele veriyorlar. Ne yazık ki şu an Kürtlere, Ahwaz halkına, Türkümenlere Beluçlere hükmeden ve İran olarak tanımlanan Farsların kedisi azınlıkken gerçekler bu biçimiyle çarpıtılmaktadır. O yüzden bu halklarda özgürlüklerini geri kazanana dek her türlü meşru ve hukuki yollarını arayarak mücadelelerini sürdüreceklerdir.

Ne İran devleti ne de yasaları o halkları korumamakta zaten.  O yasaların tek amacı Mollaların çıkarını korumaktan başka bir şey değildir. O yüzden bu konuda uluslararası toplumlar bu halkları korumak için inisiyatif almalıdır. İran devleti diyorum çünkü bu halkların tüm problemlerinin kaynağı bu devlettir. 1935 Pehlewi tarafından bu halkların toprakları sömürüldükten sonra ve Fars ülkesini İran diye değiştirip bu siyası oluşumla yakından uzaktan alakası olmayan ve aslında aralarında hiç İrani bulunmayan bu halklara İran halkı diye bir dayatmada bulunuldu. 

Humeyni geldikten sonra da bu devam etti. O yüzden İran çözülmeden ne bu halklar nede toprakları özgürlüğe kavuşamaz. Bu zorbalık devam eder. Rejimin değişimi çözüm olmaz. Çünkü muhalefet olarak kendini sunan Racayi gibileri bile iktidara gelirse İran'ın sınılırı içinde bu halkların özgürlük ve haklarını tanımaya razı değiller. Bu nedenle tek kurtuluş özgülüğe varana kadar mücadele etmektir.

Avatoday: İran'ın geneline ve Ahwaz Arablarına bir masajınız var mı?
Taha Ali Yasin: Direnişçi Ahwaz halkıma şunu söylemek istiyorum biz hakliyiz, adilce bir konumumuz var. Bir gerçeğimiz var ve bunu savunmak tekrar özgürlüğümüzü kazanmak için hiç kimseden hele İran'ın zulmü ve zorundan hiç korkmuyoruz. Bu üstlendiğimiz görev kolay değil dayanmayı, fedakârlığı, yaramacılığı bizden istemektedir. Ta ki bizi özgür ve huzurlu günlerimize sevgili Ahwaz topraklarımıza götürene kadar.

İran'daki diğer halklara ise biz zaten insanlık tarihinin başından beri kardeşiz diye söylemek istiyorum. Gelin kardeşçe bu sömürge devleti yıkıp topraklarımızı özgürlüğe kavuşturup kardeş komşular gibi barış içinde yaşayalım. Herkesin mücadelesini tekrar tekrar kutluyorum. Rabbim şehitlerinizi cennette şad etsin. Çok yakında topraklarımıza kavuşup orda yaşayacağımıza dair umudum büyüktür.