Türk Anayasa Mahkemesi, Kuzey Kürdistan’ın (Bakur) Şırnak ili Uludere ilçsine bağlı Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin 1994’te Türk savaş uçakları tarafından bombalandığına, yaşamını yitiren 38 kişi ile yaralananların ve yakınlarının yaşam haklarının ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verdi.
Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 2014’te katliamla ilgili verdiği ağır ihlal kararına rağmen, soruşturmada gerekli özenin gösterilmediğini, bu nedenle sorumlular cezalandırılmadan dosyanın zamanaşımı nedeniyle takipsizlikle kapatıldığını da belirledi.
Mahkeme, bu durumun, benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesi açısından yargıya ait rolün zarar görmesine yol açtığına hükmetti. Kürt köylülerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele ile karşılaştıklarını belirten mahkeme, zamanaşımı nedeniyle söz konusu ihlallerin ancak manevi tazminatla giderilebileceğini belirtti.
Türk devletinin savaş uçaklarıyla 35 Bakurlu Kolberi katlettiği Roboski dosyasında, gerekli sürede başvuru yapılmaması nedeniyle dosyayı usulden reddeden mahkeme, böylece ilk kez Türk savaş uçaklarıyla sivil köylerin vurulduğunu ve bunun ağır bir yaşam hakkı ihlali olduğunu karar altına almış oldu.
1994 Katliamı
26 Mart 1994’te, Türk ordusuna ait savaş uçakların bombalaması sonucunda Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Kuşkonar köyünde 25, Koçağılı köyünde ise 13 Kürt köylü katledilmişti. Köylerdeki tüm yerleşim birimleri yıklmış, köylüler ölülerini kendileri bulup defnetmek zorunda kalmıştı. Katliamın ardından katliamdan kurtulan Kürt köylüler ev ve arazilerini bırakarak göç etmek zorunda bırakılmışlardı.
Katliam PKK’ye mal edilmeye çalışılmıştı
Katliamın Türk savaş uçakları tarafından gerçekleştirildiği bilinmesine rağmen dönemin Şırnak Başsavcılığı, katliamı PKK’nin yaptığını iddia ederek dosyayı Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahmekemesi’ne (DGM) göndermiş, DGME ise bu yönde delil bulunmadığını belirterek dosyayı Diyarbakır Başsavcılığı’na iletmişti. Dönemin Diyarbakır Başsavcılığı da PKK iddiasında ısrarcı olarak dosyayı yeniden DGM’ye göndermiş, soruşturmada ilk kez 2 yıl sonra tanıklar dinlenmişti. Tanıklar, köyün savaş uçakları ile vurulduğunu açık biçimde anlatmıştı.
Tahir Elçi katliamın peşini bırakmadı
Dosya ile ilgili 1997’den 2004’e kadar hiçbir işlem yapılmadı. Türk derin devletinin katlettiği Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, o dönemde dosyanın takipçisi oldu ve eylemi PKK’nın yaptığına yönelik hala kanıt bulunamadığını belirten savcılıklara yaptığı başvurular sonucunda, soruşturmanın askeri savcılığın görev alanında olduğunu kabul ettirdi. Dosya, Diyarbakır 2. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’na gönderildi.
Dosya durmadan dolaştı
Askeri savcılık, hava kuvvetlerinden, olay tarihinde, 10.00-12.00 arasında uçuş yapılıp yapılmadığını sordu. Gelen yanıtta, herhangi bir uçuş faaliyeti yapılmadığı bildirildi. Askeri Savcılık, bunun üzerine dosyayı yeniden sivil savcılığa gönderdi.
Elçi’ye o dönem talep etmesine rağmen dosya verilmedi ve sadece görevsizlik kararının örneği iletildi. Sivil savcılık, yeniden kendisine gelen dosya kapsamında jandarmadan uçuş bilgilerini talep etti ancak jandarma da kayıt olmadığı yanıtını verdi. Savcılık, daha sonra, ısrarla uçakların köyün üzerinde dolaşıp bomba attığını söyleyen tanıkların ifadelerini aldı.
Savcılık, dosyayı yeniden DGM’nin yerine kurulan Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı’na gönderdi ve iddianın çok ciddi olduğunu, araştırılması gerektiğini bildirdi.
Meger uçuş varmış
Tüm engellemelere karşın Tahir Elçi tarafından yine çeşitli komutanlıklardan uçuş bilgileri talep edildi. Tüm komutanlıklardan bu tarihlerde uçuş kaydı olmadığı yanıtı geldi.
Israrlı talepler üzerine savcılık, 2011 yılında Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nden kayıt sordu. 2012’de gelen gizli yanıtlar, Hava Kuvvetleri’nin olay günü bölgede iki ayrı uçuş yaptığını ortaya koydu. Uçakların bombalarla havalandığı da yazıda yer aldı.
AİHM’den gizlenen kayıt
Tahir Elçi, olayda yaralanan 41 köylü adına, 2006’da AİHM’ye başvuru yapmış, soruşturmanın etkisiz biçimde yürütüldüğünü bildirmişti. Bu başvuru da 2014’te karar aşamasına geldi. Türk hükümeti, olayın üzerinden 20 yıl geçtikten sonra bir karar verilmesinin adil olmadığını bildirdi ve başvurucuları suçladı. AİHM ise bunun normal olduğunu belirterek dosyayı esastan inceledi. Bu aşamada AİHM, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’ndeki uçuş kaydının hükümet tarafından bildirilmediğini tespit etti. Belgenin avukatlar tarafından kendisine ulaştırıldığını not eden AİHM, hükümetin, belge sunma yükümlülüğünü ihlal ettiği sonucuna vardı.
AİHM, sivil savcılıkların, köylerin bombalandığını 2004’teki soruşturmada tespit ederek dosyayı askeri savcılığa ilettiğini, buna rağmen kolluk tarafından alınan yetersiz tanık ifadeleriyle eylemin PKK tarafından gerçekleştirildiği sonucuna varıldığını belirledi.
AİHM: Türk savaş uçakları bombaladı
AİHM, ölümlerin askeri makamların uyguladığı güç sonucunda gerçekleştirildiği sonucuna vararak, yaşam hakkının ihlal edildiği kararını verdi. Karara, gizlenen belgelerle, tarafsız tanıkların, “masa kadar büyük bombalar atıldı” iddialarının birbirini doğruladığı gerekçe gösterildi.
AİHM, hiçbir askeri personelin ifadesinin alınmaması, cesetlere otopsi bile yapılmaması, iki yıl hareketsiz kalındıktan sonra eylemin PKK tarafından yapıldığına karar verilmesi gibi eksik soruşturma unsurlarına da dikkati çekti. AİHM, bombalamaya dair birçok kanıt bulunmasına rağmen sorumluların cezalandırılmadığını belirterek, usul yönünden de yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
“İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele”
AİHM, köylülerin cenazelerini komşu köylere defnetmeleri, hiçbir yardım almamaları, köylerini terk etmek zorunda kalmaları, evlerinin nedensiz tahrip edilmesi gibi olguların da insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele sayılacak asgari eşiğe ulaştığı sonucuna vardı.
AİHM, hem sorumluların cezalandırılmasını istedi hem de yakınlarını kaybedenlere 135 bin Euro ile 20 bin Euro arasında değişen oranlarda tazminat ödenmesine hükmetti.
Türk devleti AİHM kararına rağmen gizlendi
AİHM, kararından sonra Türk Genelkurmay Başkanlığı’ndan uçuş bilgileri ve sorumlular hakkında bilgi istendi. Uçuş bilgileri gönderilmesine rağmen görevli personele ilişkin bilgi bulunmadığı belirtilerek, sorumlular yine gizlendi. Avukatların dosyayı inceleme talepleri de karara rağmen yine kısıtlandı.
Kaynak: T24