Ana içeriğe atla

Süleymani’nin ölümü sonrası yeni durum Kürtler için risk mi, fırsat mı?

Süleymani’nin ölümü sonrası yeni durum Kürtler için risk mi, fırsat mı?
İran rejiminin en önemli askeri aktörü Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesi ve Bağdat yönetiminin Irak’taki ABD askerlerinin çekilmesini dillendirmesi ardından ortaya çıkan yeni durum, Kürtler için fırsat veya risk olduğu tartışmalarını da beraberinde getirdi.
posted onJanuary 12, 2020
noyorum

Kasım Süleymani’nin ABD tarafından öldürülmesi sonrası Ortadoğu’da hissedilir derecede artan gerilimli durum devam ederken Kürtlerin alacağı tutum merak konusu.

Kürtler, Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin ABD Başkanı Donald Trump’ın daveti üzerine Washington’a yapacağı muhtemel ziyaret öncesinde İran İslam Cumhuriyeti’nin en etkili askeri stratejisti Kasım Süleymani’nin ölümü ardından ortaya çıkan fırsatları ve tehlikeleri Al-Monitor’adeğerlendiriyor.

Kürdistan’ın bağımsızlığı için bir fırsat

Irak Parlamentosu’nun 5 Ocak’ta onayladığı yasa, ülkenin bir nevi hamisi olan ABD’nin Irak topraklarında konuşlu 5 binden fazla askerini Irak’tan çekmesini öngörüyor. Bir kısım Kürt ise hâlihazırdaki belirsizliğe yeni bir katman ekleyen bu adımı, uzun zamandır hayalini kurdukları bağımsızlık için ABD’nin desteğini kazanabilecekleri bir fırsat olarak görüyorlar.

ABD Dışişleri Bakanı Mark Esper, Tuğamiral William Seely’nin Irak Savunma Bakanlığı’na gönderdiği mektubun basına sızması üzerine bir açıklama yaparak Amerikan güçlerinin Irak’tan çekileceği haberlerini yalanladı. Amerikalı amiral mektubunda Amerikan güçlerinin “Irak Cumhuriyeti’nin egemenliğine saygı ve Irak Parlamentosu ile Başbakanı’nın talepleri doğrultusunda” harekete geçeceklerinden bahsetmişti.

ABD yönetiminden Al-Monitor’a bilgi veren kaynaklara göre Amerikan güçlerinin ülkeden çekilmesi gerçekten de olası. Bunun altında, Irak Hükümeti’nin Washington’a karşı benimsediği (İran rejiminin baskısıyla da olsa) keskin düşmanca dil  ve Tahran’dan yükselen intikam çağrıları karşısında ABD askerinin korunmasına dair endişeler yatıyor.

ABD Kürtlerin kapısını çalar mı?

Peki Washington, Irak’taki bölgelerinden çekeceği askerleri Irak ve Suriye’deki DAİŞ’e karşı Uluslararası Koalisyon kapsamında hâlihazırda büyük bir varlık gösterdiği Kürdistan Bölgesi'ne kaydırmak için Kürtlerin kapısını çalar mı? Çalarsa Kürdistan Bölgesi Hükümeti bu talebi kabul eder mi?

Kürdistan Bölgesi içindeki kaynakların Al-Monitor’a verdiği bilgiye göre Amerikan güçlerinin Bağdat tarafından resmi olarak ülkeden çıkarılması durumunda yönetim ancak bazı şartlar karşılığında bu güçlerin Kürdistan Bölgesi'ne kaydırılmasına izin verecek: Bağımsız Kürt devletinin tanınması ve ABD’nin herhangi bir saldırı karşısında Kürdistan Bölgesi'ni koruyacağını yazılı olarak taahhüt etmesi.

Pollack: ABD’nin birliklerini Kürdistan’a çekmesi Kürt bağımsızlığının tanınması olur

American Enterprise Institute isimli düşünce kuruluşundan eski CIA görevlisi Kenneth M. Pollack şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Bu (Kürtler için) büyük bir fırsat olarak görülüyor. Ancak ben bunu, örneğin 2014’teki DAİŞ saldırısından ya da ABD’nin Kürdistan Bölgesi’ne yöneldiği diğer durumlardan tamamen farklı bir gelişme olarak görmek gerektiğine inanıyorum. Süleymani’nin öldürülmesinin ardından kimse ABD’nin müttefiki gibi görünmek istemiyor. Kürtler bunu avantaja çevirmeye kalkışırlarsa korkarım toplu bir sopa yerler.”

ABD birliklerini Irak Hükümeti’nin izni olmadan Kürdistan Bölgesi'ne kaydırmanın uluslararası hukuka aykırı olacağını ve bunun, Kürt bağımsızlığının fiilen tanınması anlamına geleceğini belirten Pollack böylesi bir hamlenin Kürdistan Bölgesi'ni ve Amerikan güçlerini Irak ve İran içinden muhtelif saldırılara açık hâle getireceğini kaydetti. Dahası, İran rejimi, Irak, Suriye ve Türk devletinin Kürdistan Bölgesi'ni abluka altına alarak hava sahalarını Kürdistan Bölgesi uçuşlarına kapatabileceğini belirten Pollack’a göre bu, “Kürdistan Bölgesi üzerinde büyük bir ekonomik baskı yaratır ve ABD’nin Kürdistan Bölgesi’ndeki birliklerine destek göndermesini engeller.”

İran rejimi, Kürdistan Demokrat Parti (PDK) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) arasındaki ihtilafı yeniden tetiklemeye de çalışabilir. Tahran, 1996’daki Kürt iç savaşı sırasında Barzanileri Süleymaniye’den çıkarmak için YNK'ye destek vermişti.

Irak’ın çöküşü kaçınılmaz

Kürdistan Bölgesi yetkilileri ise şu an için İran rejiminden Kürdistan Bölgesi’ne yönelen yakın bir tehdit hissetmediklerini söylüyorlar. İran rejimi, ABD ile hesabını Irak topraklarında görmek istemez çünkü bu, Irak halkına zarar verir ve Iraklı Şiilerin İran rejimine desteğini zayıflatacak bir Amerikan misillemesine yol açabilir. Amerikan yaptırımlarının etkisi giderek artarken Irak, İran rejimi için ekonomik bir can simidine dönüşmüş durumda.

Bazı uzmanlar ise Irak devletinin çöküşünün giderek daha kaçınılmaz bir son olduğu görüşünde. Bu, DAİŞ’in yeniden toparlanmasına imkan vereceği için ABD’yi Kürdistan Bölgesi'ndeki askeri varlığını korumaya sevk edebilir. Böylesi bir kaos durumunda örneğin Türk devleti, Kürdistan Bölgesi'nin bağımsızlığına ilişkin itirazını geri çekebilir. Karşılığında da tarihsel hak iddia ettiği Musul’u ilhak, Pentagon ile Halk Savunma Birlikleri (YPG) arasındaki işbirliğinin kesilmesi ve PKK ile mücadelede destek gibi şartlar öne sürebilir.

PKK: Irak dağılırsa Türk devleti Güney Kürdistan’ı işgal eder

Öte yandan PKK içinden bir kaynağa göre Irak devletinin dağılması durumunda Türk devletinin Kürdistan Bölgesi'nin bağımsızlığını engellemek için bölgeyi işgal etmesi daha yüksek bir olasılık. Türk devletinin hâlihazırda Kürdistan Bölgesi'nde binlerce asker bulundurduğunu hatırlatan kaynak, “Iraklı Kürtler, Türk devletinin herhangi bir yerde bağımsız Kürt devletine izin vereceğini düşünüyorlarsa hayal görüyorlar.” dedi.

Erbil’de bulunan Batılı bir diplomata göre ise Amerikan birliklerinin ülkeden çekilmesi Kürtler için her hâlükârda yıkıcı olur. Diplomat, “Kürdistan Bölgesi kalmalarını istiyor ama onlar bunu istiyor mu? Bu yönetim iktidarda olduğu müddetçe bir öngörüde bulunmak zor.” diye konuştu.

Remzi Mardini: Erbil’in Washington’a yaklaşması büyük bir kumar

Chicago Üniversitesi’nde Kürtler üzerine araştırmalar yapan Remzi Mardini’nin değerlendirmesi ise şöyle:

“Kürt liderlerin ABD’nin değişken, öngörülemez ve güvenilmez dış politikasına bel bağlayacaklarını sanmıyorum, bilhassa da stratejik menfaatler ve tehditler söz konusuyken. Erbil’in, Bağdat ve Tahran’dan uzaklaşarak Washington’a doğru bir adım atması büyük bir kumar olur. Tarafsız bir dış politika izlemek daha mantıklı ve Kürtlerin muhtelif taraflarla sürdürdüğü stratejik ilişkilerindeki dengeyi korumak adına daha makul bir yaklaşım olur. Böylelikle bölgede gerginlik yeniden tırmandığında Kürtler için arabuluculuk yapma imkânı ortaya çıkar.”

Neçirvan Barzani – Trump görüşmesi

Kürt liderler farklı seçenekleri tartarken Kürt yönetimi, hem İran rejimi hem de ABD’nin yoğun baskısı altında. Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin bu ay Beyaz Saray’da Trump ile bir araya gelmesi bekleniyordu ancak ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence’in geçen kasımdaki sürpriz ziyareti sırasında Erbil’e ilettiği davetin hâlen geçerli olup olmadığı bir muamma. Nitekim Trump yönetiminden bir yetkili ziyaretin “yakın bir zamanda gerçekleşmesinin” beklenmediğini söyledi. Gecikmenin Kasım Süleymani’nin ölümünden ziyade Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi’nin Kasım ayı sonundaki istifasından kaynaklandığı belirtiliyor. Öte yandan Barzani’nin bu ay sonu İsviçre’nin Davos kentinde düzenlenecek zirve marjında bir dizi ABD’li yetkiliyle görüşmesi planlanıyor.

Türk devletinin karşı çıkışı Mazlum Kobani’nin Beyaz Saray’da ağırlanmasına engel oldu

Beyaz Saray’dan gelen davetin asıl amacı Trump’ın, Türk devletinin 9 Ekim’de Batı Kürdistan’a (Rojava) karşı başlattığı işgal harekâtına yeşil ışık yakmasına duyulan tepkiyi yatıştırmaktı. Aslında Demokratik Suriye Güçleri (HSD) Komutanı General Mazlum Kobani’nin Washington’da ağırlanması düşünülmüştü ancak Türk devletinin karşı çıkışı buna mani oldu. Trump yönetiminin iç istişarelerine vakıf kaynaklar bunun üzerine zevahiri kurtarmak için Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile iyi ilişkilere sahip Barzani’nin isminin öne çıktığını söylediler.

Mesud Barzani: Biz hiçbir vekalet savaşının parçası olmayız

Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani ile Başbakan Mesrur Barzani, Tahran ile Washington arasındaki gerginliğin doruk noktasına ulaştığı son ayda hem İran rejiimini kışkırtmayacak hem de Washington’ı memnun edecek bir orta yol politikası izlemeye çalıştılar.

Ardından, geçmiş dönem Başkanı ve PDK lideri Mesud Barzani de bir tweet ile sürece dahil oldu ve Kürdistan Bölgesi'nin tarafsız kalması gerektiğini belirterek şöyle yazdı: “Orta Doğu’daki mevcut sorunlar akıl ve mantık yoluyla çözülecekse elbette işbirliğine hazırız. Ancak biz hiçbir vekalet savaşının parçası olamayız.”

ABD, Kerkük’ün işgalinde Süleymani’nin rol oynamasına göz yumdu

Washington’ın baskıları yeni değil. ABD, Kasım Süleymani 3 Ocak’taki saldırıda öldürülmeden önce, Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği’ni kuşatan İran rejimi destekli Şii milislerin kınanması için geçen ay da Kürdistan Bölgesi'ni sıkıştırmıştı. Konuya vakıf kaynaklara göre bu doğrultuda Kürdistan Bölgesi'ndeki yetkililere bir taslak metin bile gönderildi. Kaynaklara göre bu girişimin başını ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Yakındoğu’dan sorumlu Bakan Yardımcısı David Schenker ile Yakındoğu Dairesi Başkan Yardımcısı Joey Hood çekti. Trump tarafından atanan Schenker’in Kürdistan Bölgesi’nin açıklama yapmakta gecikmesi ve açıklamada kullanılan zayıf ifadeler karşısında öfkelendiği belirtiliyor. Amerikalı yetkililer, Kürtlere Iraklı güçlerin Eylül 2017’de düzenlenen bağımsızlık referandumuna misilleme olarak petrol zengini Kerkük’ü Kürtlerin elinden almasında Süleymani’nin oynadığı rolü hatırlatmışlar. Kürtler de buna cevaben Washington’ın Erbil’in yardım çağrılarını görmezden geldiğini ve duruma seyirci kaldığını anımsatmışlar.

Kürt vekiller El Mühendis’in tehdidine rağmen ABD karşıtı oturumu boykot etti

Yine de Kürt milletvekilleri Amerikan birliklerinin ülkeden çıkarılması için Irak Parlamentosu’nda Pazar günü yapılan oturumu boykot ettiler. Oturuma katılan tek Kürt vekil protokol gereği mecliste bulunması gereken meclis başkan yardımcısı idi. Kürt vekiller, Sünni muhataplarını da oturuma katılmama konusunda ikna ettiler ve bu sefer Washington’dan tenkit değil takdir aldılar.

Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nden Bilal Wahab, Kürt vekillerin oylama konusunda Şii milislerden tehdit mektupları aldıklarını belirterek  “Kürt parlamenterler meclisteki oylamaya katılmayarak büyük bir cesaret sergilediler.” dedi. Tehdit mektubu gönderenler arasında Süleymani ile birlikte öldürülen Ebu Mehdi El Mühendis’in liderlik ettiği Ketaib Hizbullah da yer alıyor.

Barzaniler, Kasım Süleymani’nin anı defterini imzalamadı

İran rejiminin rahatsızlığının ilk sinyalleri de çok geçmeden Kürtlere ulaştı. Tahran’ın Erbil’deki adamı Nasrullah Raşnudi hoşnutsuzluğu Rudaw’a verdiği röportajda dile getirdi. Süleymani’nin ölümüne verilen tepkinin hayal kırıklığı yarattığını belirten İran rejimi konsolosu, “Böylesi bir terör eylemi karşısında daha fazlasını bekliyorduk. Olayın açıkça ve yüksek sesle kınanmasını bekliyorduk.” dedi.

İran rejimini hayal kırıklığına uğratan nedenlerden biri de Erbil Başkonsolosluğu’nda Kasım Süleymani adına açılan anı defterini imzalamaya Barzani ailesinden bir isim yerine Dışişleri Bakanı Sefin Dizayi ve diğer Kürdistan Demokratik Partisi yetkililerinin gönderilmiş olması olabilir.

Önde gelen İran gazetelerinin Kasım Süleymani’nin öldürülmesi operasyonuyla ilgili Kürtleri ABD ile işbirliği yapmakla suçlayan manşetleri, tepkinin bir diğer göstergesi. Hatta Kürtlerin suikastın ardından ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya teşekkür ettiği bile iddia edildi.