Ana içeriğe atla

İran rejiminin Suriye stratejisi – Yabancı Şii milislere vatandaşlık

İran rejiminin Suriye stratejisi – Yabancı Şii milislere vatandaşlık
İran rejimi, Suriye’de savaştırdığı Şii milisler eliyle Suriye’de kalıcılaşma hamleleri gerçekleştirirken, bu milislerden yabancı olanların bir kısmını İran’a getirip vatandaşlık veriyor. AVATODAY, sizin için İran rejiminin Suriye’deki hedefleri ve bu uğurda kaybettiği veya ABD yaptırımlarına rağmen kazandığı mevzilerle ilgili bir derleme analiz hazırladı.
posted onDecember 18, 2019
noyorum

Suriye’de iç savaşın patlak vermesi ardından ilkin 2012’de Lübnan Hizbullahı’nı Suriye rejimine destek sunması için Suriye’ye çağıran İran İslam Cumhuriyeti, iç savaşın devam ettiği yıllarda Suriye’de çeşitli adlar altında kendisine bağlı milis grupların sayısını 15’e çıkartarak bu grupları kendi stratejik hedeflerine uygun bir şekilde kullandı.

İran rejimi Irak, Lübnan, Bahreyn ve Yemen’de Hizbullah, Haşdi Şabi, Husiler ve benzeri örgüt ve gruplar üzerinden etkinliğini artırırken, Suriye’de de benzer bir şekilde hem Hizbullah, hem de ideolojik olarak İran rejimine bağlı Afganlardan oluşturduğu Fatimiyyum ve Pakistanlılardan oluşturduğu Zeynebiyyum grupları ve diğer bazı gruplar üzerinden etkinliğini artırmaya başlamıştı.

Suriye’de bulunan İran rejimine bağlı gruplar

Suriye’de yabancı Şii savaşçıların çoğunluğunu Irak ve Lübnanlılar oluşturmakla birlikte, dünyanın birçok bölge ve ülkesinden Suriye’de Şam yönetimi saflarında savaşmak üzere giden gönüllü Şiiler mevcut. Arap olmayanlar arasından en büyük katılımı Şii Afganların oluşturduğu Fatimiyyum Tugayları oluşturuyor. Bunun dışında Suudi Arabistan Şiilerinin kurduğu Hicaz Hizbullahı’na bağlı milisler, Yemen’den Şii Husilerle bağlantılı Zeydiler, Pakistanlı Şiilerin oluşturduğu Zeynebiyyum Tugayı hatta Hindistan’daki Şiiler ile Somali ve Fildişi Sahili gibi Afrika ülkelerinde yaşayan Şii nüfus içinden gönüllüler de Suriye’de savaşıyor. Bunların dışında Suriye’deki Şii milisler arasında ABD ve Kanada vatandaşı olan Arap kökenli Şiiler de bulunmakta.

Bu grupların çatısı altında savaşan milislerin kesin sayıları konusunda, çelişkili ifadeler mevcuttur. Fakat 150-200 bin milisin rejim saflarında Suriye’de savaşmakta oldukları tahmin edilmektedir ve bunlardan yalnızca 20-25 bininin Suriye hükümetinin doğrudan kontrolü alında olduğu belirtilmektedir. Diğerleri ise doğrudan Devrim Muhafızları Ordusu’na (Pasdaran) bağlı Dış Operasyonlar Birimi olan Kudüs Gücü tarafından yönetiliyor. Daha çok Şam kırsalı, Halep ve İdlib bölgesinde operasyonlara katılan doğrudan Esad’a bağlı milis gruplardan bazıları ise Kalamun Kalkanı, Ulusal Savunma Gücü, Anavatan Kalkanı ve Suriye Halk Ordusu’dur.

İran rejiminin Suriye’deki kazanımları ve kayıpları

Iran ve Surye

 

İran rejimi, Suriye’de Şii milisler eliyle müttefiki Esad’ı ayakta tutmakla kalmamış, aynı zamanda bölgede mezhepsel ideolojisi vasıtasıyla nüfuzunu arttırmasını ve bölgesel meselelerde söz sahibi olmasını sağladı. 30 Haziran 2012 ile 22 Ocak 2014 tarihlerinde İsviçre’nin Cenevre kentinde Suriye’nin geleceği hakkında yapılan görüşmelere çağırılmayan İran rejimi, güdümündeki milislerin sahada kaydettikleri ilerleme sayesinde Kasım 2015’de gerçekleşen Viyana toplantısına davet edilmişti. Tahran yönetimi ayrıca, 18 Aralık 2015’te BM Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen Suriye’de çözüme yönelik geçiş süreci için oluşturulan ateşkes ve yol haritası üzerinde de etkili olmuştu.

İran rejimi, İran’da yaşayan Afgan sığınmacılar ve Şii nüfusuna sahip diğer ülkelerden topladığı Şii milisleri, Kasım Süleymani komutasındaki Kudüs Güçleri tarafından örgütleyerek Beşar Esad safında savaşmak üzere Suriye’ye göndermesi, Suriye’deki iç savaşın gidişatını Beşar Esad lehine değiştirdi. İran rejimi tarafından geliştirilen bu vekâlet savaşı stratejisi Şam yönetiminin ömrünü uzatırken, Şam’ı sistemli bir şekilde İran rejimine daha bağımlı hale getirdi. İran rejimi Şam’ı kendisine bağımlı hale getirene kadar 800 ile 1200 milisini Suriye’de kaybetti. Bu insan kaybının yanı sıra İran rejimi Suriye’de iç savaşın başlamasından bu yana yıllık 6 ile 17 milyar dolar arasında bir mali desteği Şam yönetimine sundu. İran rejiminin sadece Lübnan Hizbullahı'na sağladığı yıllık mali destek 800 milyon dolar civarındadır.

Yabancı Şii milislere Suriye ve İran’da vatandaşlık

İran rejimi ve Şam yönetimi, Suriye’de savaşan Şii milis güçlere silah desteği veriyor. Bu gruplara bağlı Şii milisler, İran’da ve Irak’taki Haşdi Şabi askeri kamplarında eğitilerek, Irak üzerinden kurulan ağ ile Suriye’ye aktarılıyor.

Suriye’de Şii nüfusun Sünni nüfusa göre nispeten da az olmasına karşın İran rejimi, Şam yönetimi üzerindeki baskısıyla ülkeye gönderdiği yabancı milisler ve ailelerine Suriye rejiminin anti demokratik anayasasını bile çiğneterek Suriye’de vatandaşlık almalarını sağlayarak Suriye’deki demografik yapıyı Şiiler lehine yeniden şekillendiriyor.

ABD’nin İran rejimi ile imzalanan Nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi ardından İran rejimine ağır yaptırımlar uygulamaya başlaması ve  rejimin uluslararası terör ağlarını yöneten kişi, kurum ve şirketleri yaptırım listesine dahil etmesi, rejimin büyük bir ekonomik krizle yüz yüze kalmasına yol açtı. Yaşanan ekonomik krizin faturasını İran ve Doğu Kürdistan (Rojhelat) halkına ödetmek isteyen İran rejimine karşı İran ve Rojhelat’ta büyük bir başkaldırı başladı. İran ve Rojhelat’ın neredeyse bütün kentlerine yayılan rejime karşı protesto gösterilerinde yüzlerce banka şubesi, güvenlik noktası, petrol tesisi ateşe verildi. Uluslararası Af Örgütü, İran rejim güçlerinin gösterilere gayri insani sert müdahalesi sonucu 300’den fazla göstericinin öldürüldüğünü, binlercesinin yaralandığını ve binlercesinin de gözaltına alındığını duyurdu. Af Örgütü, öldürülen gösterici sayısının açıklanandan daha fazla olduğuyla ilgili endişesini de vurguladı.

iran pasdaran

 

İran rejiminin bütçesinin büyük bir kısmını uluslararası askeri faaliyetlere ayırması iç güvenlikte açıkların yaşanmasına neden oldu. İran ve Rojhelat’ta gerçekleşen büyük gösterilere karşı  güvenlik zaafı yaşadığını düşünen İran rejimi, Suriye’de bulunan Zeynebiyyum ve Fatimiyyum Şii gruplarına bağlı milisleri İran’a getirerek iç güvenlik açığını gidermeye çalıştığı, bununla birlikte bu gruplara bağlı milisler ve ailelerine İran rejimi vatandaşlığı verdiği kaydedildi.

İran rejimi Fatimiyyun ve Zeynebiyyum tugayları çatısı altında Suriye’de Suriye rejim güçleri saflarında savaşan milislere savaşmaları karşılığında para ve İran vatandaşlığı gibi vaatlerde bulunduğu bilinmektedir.

İran rejiminin bölgedeki stratejik hedefleri

1979 İslam Devrimi’nden günümüze Şiiliği devrim ideolojisi ile araçsallaştıran ve dönemsel olarak değişen “devrim ihracı” ya da “direniş ekseni” gibi söylemlerle öne çıkan İran rejimi, bölgede kendi Şii yayılmacılığı ile güç temerküz etme politikası gütmektedir. Şii kutsal mekanlarını koruma, DAİŞ’le mücadele gibi söylemleri Suriye’deki varlığını meşrulaştırmak için kullanan İran rejiminin öncelikli hedefi müttefiki Beşar Esad’ın ayakta kalmasını sağlamaktır.

Şii Hilali

Suriye’deki İran rejimine bağlı Şii milis gruplar, Şam yönetiminin çıkarlarını korumaktan ziyade, Tahran’ın çıkarlarına göre hareket etmektedir. İran rejiminin Suriye’deki en önemli stratejik hedeflerinden biri İran ile Lübnan arasında ‘Şii Hilali’ diye tabir edilen güvenli bir koridor oluşturmaktır. Bu nedenle ülkenin güney kısmında konuşlanan Şii milis gruplar, ele geçirdikleri yerleri rejime teslim etmek yerine kendi kontrollerinde tutmaktadır. Bu bölgelerde konuşlanan İran rejimine bağlı grupların Hizbullah’ın Lübnan’da uyguladığı, ekonomik, sosyal ve askeri kanatları olan siyasi bir partiye evrilme yöntemini hayata geçirmeye başlamaları, bu grupların bölgede uzun yıllar kalmak için hazırlandıklarını göstermektedir. Diğer taraftan İran rejiiminin Suriye rejimiyle uzun vadeli güçlü ekonomik ilişkiler geliştirme adı altında bölgede önemli yatırımlar yaptığı, bu amaçla geniş toprak parçaları satın aldığı iddia ediliyor.

ABD yaptırımları

ABD

 

İran rejiminin yukarda bahsini ettiğimiz Suriye’deki faaliyetlerinin yanı sıra, Irak’ta Haşdi Şabi üzerinden, Yemen’de Husiler üzerinden ve Lübnan’da Hizbullah üzerinden uyguladığı yayılmacı faaliyet ve politikalara karşı ABD yönetimi, şimdilik yaptırımlarla cevap verme meylinde.

Washington, Türkiye, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) 25 kişi ve şirketi, İran rejimi Pasdaranlarına milyarlarca dolar ve euro tutarında para aktardıkları gerekçesiyle yaptırım listesine aldığını duyurmuştu.
ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi, Türkiye, İran ve BAE’deki paravan şirketler aracılığıyla İran rejimi Savunma Bakanlığı ve Pasdaranlara milyarlarca dolar aktarıldığı, ayrıca İran rejimi Silahlı Kuvvetler Lojistik Bakanlığı adına milyonlarca dolar değerinde askeri araç satın alımı yapıldığını belirterek bu kişi ve şirketlerin yaptırım listesine alındığını açıklamıştı.
ABD’nin yaptırım listesine aldığı Pasdaranların finanse ettiği Ansar Bankası, Pasdaranların İran dışındaki vekalet savaşlarında kullandığı yabancı milislere maaşların ödenmesinden sorumlu tutulmuştu. Bu kapsamda Suriye’de Fatimiyyun ve Zeynebiyyun tugaylarındaki Afgan ve Pakistanlı milislerin maaşları Ansar Bankası tarafından ödendiği belirtilmişti.

Fars Haber Ajansı’nı da finanse ediyor

Ayrıca İran rejiminin yarı resmi Fars Haber Ajansı ve Cevan Gazetesi de Ansar Bankası tarafından finanse edilen yayın kuruluşları arasında yer aldığı belirtilmişti.

ABD’nin söz konusu şirketleri yaptırım listesine alması, Pasdaranlar ve İran hükümeti arasındaki gerilimin iyice tırmandığı bir döneme denk gelmişti.

ABD Hazine Bakanlığı, 2017’de de İran rejiminie balistik füze programı ve terör örgütlerine yardım gerekçesiyle ekonomik yaptırımlar uygulamıştı. Söz konusu balistik füzeler, İran rejimi destekli Husi milisleri tarafından Yemen’de sivillere karşı kullanılıyor.