Worldometers verilerine göre dünyada yeni tip Coronavirüs (Covid-19) salgınında vaka sayısı 4 milyon 750 bin 64, can kaybı ise 313 bin 794’e yükselirken ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Coronavirüsün hiçbir zaman yok olmayabileceği uyarısını yapmasına rağmen ülkeler salgın önlemlerini gevşetmeye başladı.
Ancak ikinci dalga endişeleri bir yana üçüncü dalga endişesi de dillendirilmeye başlandı.
İki hafta öncesine kadar, yaşadığımız karantina önlemlerinin çok daha uzun süreceği, en azından yaz tatilinin sonuna kadar devam edeceği tahmin ediliyordu. Ancak birden hava değişti.
Alınan kısıtlama önlemleri Almanya, İspanya ve Yunanistan gibi ülkelerde gevşetildi. Avrupa’da Coronavirüse bağlı vaka sayısının ve ölümün en fazla olduğu Birleşik Krallık’ta bile üst düzey bazı yetkililer geçtiğimiz günlerde “ekonomiyi yeniden açmayı” düşündüklerini söyledi.
Hindistan’da ise, Avrupa’nın aksine alınan karantina önlemleri iki hafta daha genişletildi. Ülkelerin kısıtlama önlemlerini çok erken gevşettiğinde dünyada ikinci bir dalganın yayılabileceği endişeleri büyürken, ikinci dalga öyle ya da böyle kaçınılmaz gibi gözüküyor.
WHO: Coronavirüs endemiye dönüşebilir
WHO’nun Acil Durum Programı Direktörü Dr. Mike Ryan 13 Mayıs’ta yaptığı basın toplantısında “Bu virüs toplumda bir endemiye dönüşebilir” diyerek şu uyarıda bulundu: “Virüs asla yok olmayabilir.”
Ryan örnek olarak AIDS hastalığına yol açan HIV virüsü gibi birçok virüsün yok olmadığına işaret etti. Ancak zaman içinde virüsün vücuda olan etkisini yok eden ilaçlar geliştirildi ve toplum bununla yaşamayı bir şekilde öğrendi. Aslında ölüme sebebiyet verebilen virüslerden yalnızca çok azı, örneğin çiçek hastalığına yol açan çiçek virüsü, şimdiye değin yok edilebildi.
Diğerleriyse halen hayatımızın içinde. Bunlardan bazıları, verem hastalığı gibi yeniden toplumlarda nüksedebiliyor ve tarih bize pandeminin ikinci dalgasının ilkinden çok daha kötü olabileceğini gösteriyor. Aynısı 1918’de başlayıp 1920’ye kadar dalgalar halinde toplumları vuran İspanyol gribi için de geçerli.
WHO Sözcüsü Christian Lindmeier, ikinci dalganın sınırları belirlenmiş bir teknik terim olmadığına dikkat çekerek, “Bu terim aslında vakaların düşmesinin ardından salgının yeniden baş göstermesine işaret ediyor. Dolayısıyla bu üçüncü dalga için de geçerli” diye belirtiyor.
Uzmanlar uyarıyor: Çok geç olabilir
Münih'te bulunan Ludwig Maximilian Üniversitesi'nden Eva Grill ve Halle-Wittenberg'deki Martin Luther Üniversitesi'nden Rafael Mikolajczyk gibi Almanya'da bulunan çok sayıda araştırmacı, her 100 bin kişiye 50 vaka belirlemesinin sağlık sisteminin kapasitesini zorlaması açısından çok yüksek olduğunu ve bu sayıya ulaşılması halinde yine salgının önüne geçmek için çok geç olabileceğini ifade etti.
Eğer bu bahsedilen değerlere ulaşılırsa, insanlar hem bir panik havasına girecek hem de şehirler yeniden kısıtlama uygulamalarına geri dönecek. Eğitimin yeniden okullarda sürdürülmesi, ekonominin işleyişine devam etmesi tekrardan rafa kaldırılacak ve herkes tekrar evine kapanacak. Yani yeniden nüksettiğinde yeniden çaresizlikle vakaların tekrar düşmesini ve kısıtlamaların bir kez daha kalkmasını bekleyeceğiz.
Bu klasik bir döngü ancak bununla yaşamayı öğrenmek zorundayız. “Eğer hastalık ülkelerde düşük seviyelerde seyrederse ve kümelenmeyi araştırma ve belirlemeye yönelik kapasite yoksa” diyor WHO'dan Mike Ryan, “işte o zaman, çok sayıda insanın yaşadığı büyük şehirlerde, sığınmacı kamplarında ve sosyal mesafe önlemlerini kapsamlı bir şekilde uygulama imkânı olmayan diğer noktalarda, hastalığın yeniden baş göstermesi riski doğacaktır.”
Virüsler her zaman mutasyona uğrayıp nüksediyor
1918’deki influenza (İspanyol gribi) salgınına bakıldığında üç büyük dalga görüldü: Mart ayında ilk dalga, ardından yıl sonuna doğru ikinci dalga. İkinci dalgada virüs mutasyona uğrayarak ilkinden daha güçlü bir şekilde karşımıza çıktı. ABD’deki Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’ne (CDC) göre ülkedeki ölümlerin çoğu ikinci dalgada gerçekleşti.
Üçüncü dalga ise, yine CDC’nin verilerine göre, 1919’un başında geldi ve yıl ortasına kadar sürdü ve İspanyol gribi olarak da bilinen hastalık “sona erdi.” Ancak muhtemelen hiçbir zaman tümüyle kaybolmadı.
Bazı virologlar virüslerin geçirdiği mutasyonlarla zayıfladığını belirtiyor. Böylece insanlar için daha az ölümcül bir hale geliyorlar. Bunun sebebi yalnızca insanların virüse karşı bağışıklık üretmesi değil, aynı zamanda virüsün yaşaması için canlı bir organizmaya ihtiyaç duyması ve buna uygun koşullara adapte olması. Böylece toplum içinde varlığını sürdürebilir.
2006’da yapılan bir çalışmaya göre, kuşları ve memelileri etkileyen tipteki influenza A virüsünün yol açtığı 1918’den beri yaşanan tüm vakalar, İspanyol gribinin türevleri sebebiyle gerçekleşti.
Belki şu an gördüğümüz ikinci dalga olabilir. Çin’de Rusya’da hatta birinci dalgayı çok iyi yönettiği söylenen Güney Kore’de bile yeni vakalar var.
Kuzey Yarımküre yaza girerken, Yunanistan ve İspanya gibi ülkeler virüse rağmen turist sezonu için gün sayarken bilim dergisi Lancet’in nisan ayındaki bir makalesinde işaret ettiği gibi ikinci dalgayı er ya da geç göreceğiz.
WHO'dan Mike Ryan’a göre asıl soru, “Vaka kümelerini tespit edip bunları yayılmadan bastırmayı başarabildiğimiz, geniş çapta toplum sağlığı önlemlerinin alındığı bir noktaya erişebilir miyiz?”
Worldometers verileri
Dünya genelinde Coronavirüs ile ilgili verilerin derlendiği Worldometers verilerine göre belli başlı ülkelerin Coronavirüs vaka sayısı, can kayıpları ve diğer istatistiki bilgileri şu şekilde: