Joe Biden’ın 3 Kasım seçimlerinde ABD'nin 46. Başkanı seçilmesi ardından göreve geldikten sonra İran İslam Cumhuriyeti ile imzalanan nükleer anlaşmadan çekilip Molla rejimine ağır ekonomik yaptırımlara başlayan Donald Trump’ın bu politikasına karşılık Joe Biden’ın İran rejimine yönelik nasıl bir politika izleyeceği merak konusu oldu.
Joe Biden’in başkan seçilmesi ardından başta Trump ile sorunlu bir dönem geçiren Avrupalı ülkeler olmak üzere, Trump ile gizli ilişkiler geliştiren Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’si dışındaki birçok ülke rahat bir nefes alırken İran rejim yetkilileri de ılımlı mesajlar vermeye başladı.
Joe Biden’ın İran rejimine yönelik nasıl bir politika izleyeceğiyle ilgili uzman görüşlere de başvurarak değerlendirmelerde bulunan BBC Diplomasi Muhabiri Paul Adams, Biden'ın planları arasında 2015'te İran rejimiyle yapılan nükleer anlaşmaya yeniden dahil olmanın da olduğunu belirtiyor. Ancak Donald Trump’ın iki yıldır İran rejimine uyguladığı yaptırımları, devam ettirmek istemesi durumunda, bunun Biden'a birçok olanak sağlayabileceğini de belirtiyor.
“Geriye dönüş olamaz”
Adams’ın analiz haberinde öne çıkan değerlendirmeler şu şekilde:
Londra merkezli savunma ve güvenlik araştırmaları merkezi RUSI'den Aniesh Bassiri Tabrizi, “Strateji çok net. Ama kolay olmayacak” diyor.
Bu konuda birçok zorluk olduğunu söylemek gerek.
Biden, Trump’ın iki yıldır İran rejimine yönelik uyguladığı ağır ekonomik yaptırımları kullanmak isterse bu Biden'a birçok olanak sağlayabilir. Şimdiye dek Biden sadece İran rejiminin nükleer anlaşma hükümlerine uymasıyla ilgili ifadeler kullandı.
Biden Ocak ayında yazdığı makalede, Tahran'ın anlaşmaya uymasından söz etmişti. Ancak Trump'ın anlaşmadan çekilmesi üzerine İran rejiminin de kendi yükümlülüklerinden geri adım atmaya başlaması bunu zorlaştırıyor.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) son raporunda, İran rejiminin anlaşmada izin verilen düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyum miktarının 12 katını depoladığı belirtiliyordu.
Ayrıca anlaşmada izin verilen yüzde 3.67 saflıkta uranyum zenginleştirme düzeyini de aşmaya başladı.
Düşük düzeyde zenginleştirilmiş uranyum nükleer enerji üretimi gibi sivil amaçla kullanılıyor; en yüksek saflık derecesinde uranyum ise nükleer bomba yapımında kullanıldığı için endişe kaynağı olarak görülüyor.
İran rejim yetkilileri, anlaşma hükümlerine uymama politikasından geri dönülebileceğini ifade etse de, nükleer alandaki araştırma ve geliştirme çalışmalarında kaydedilen ilerlemeler ortadan kalkmış olmayacak.
Ruhani’ye siyasi baskı
Trump’ın baskılarından kurtulduğunu düşünen İran rejim yetkililerinin de kendi talepleri var diyen Yetkililer, yaptırımların kaldırılmasının tek başına yeterli olmayacağını söylüyor. İran rejimi, iki buçuk yıldır uygulanan yaptırımların yol açtığı ekonomik zararının giderilmesini istiyor.
Gelecek yıl Haziran'da İran ve Doğu Kürdistan’da (Rojhelat) da cumhurbaşkanlığı seçimleri olacak ve bu seçimlere yönelik reformcular ile muhafazakarlar arasında çekişmeli bir yarış var.
İran rejiminin ekonomisi kötüye gittikçe rejimin Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'ye kamuoyu desteği de azalıyor. Joe Biden, yaptırımları gevşeterek Ruhani'nin şansını artırma ihtiyacı duyar mı?
Avrupa da anlaşmanın eski haline dönüşün mümkün olmayabileceğinin farkında
İran'la yapılan nükleer anlaşma sadece ABD ile İran rejimi arasında değildi. Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya'nın yanı sıra Avrupa Birliği (AB) de anlaşmanın tarafları.
Avrupa ülkeleri, Washington'ın yeniden anlaşmanın başarılı olması için çaba gösterdiğini görmek istiyor. İngiltere, Fransa ve Almanya (E3), Trump yönetimi sırasında anlaşmayı canlı tutmaya çalıştı ve şimdi de Washington'ın anlaşmaya geri dönmesi müzakerelerinde rol oynayabilirler.
Fakat bu üç ülke de aradan geçen süre içinde dünyanın değiştiğinin ve anlaşmanın orijinal haline dönüşün mümkün olmayabileceğinin farkında.
RUSI adlı düşünce merkezinden Aniesh Bassiri Tabrizi “E3 ülkeleri bile nükleer anlaşmaya müteakip yeni bir anlaşmadan söz ediyor” diyor.
Böylesi bir anlaşmanın, İran rejiminin bölgesel faaliyetlerini ve balistik füze geliştirmesini kapsamayı, aynı zamanda nükleer anlaşma maddelerinin geçerlilik süresinin dolması halinde İran rejiminin nükleer faaliyetlerini sınırlamayı hedeflediğini belirtiyor.
Nükleer anlaşmaya karşı çıkmış ve Trump'ın destek ve teşvikiyle bir süre önce ilişkilerini normalleştirme anlaşması imzalamış İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn gibi bölge ülkeleri ise kendi çıkarlarını daha güçlü bir şekilde dayatacaktır.
BAE'nin Washington Büyükelçisi Yousef al-Otaiba, "Bölgemizdeki güvenliği müzakere edeceksek bizim de müzakerelerde olmamız lazım" diyor.
Tel Aviv Üniversitesi'ndeki Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen seminerde konuşan Otaiba'nın bu görüşünü, Enstitü yöneticisi Amos Yadlin de destekleyerek “İsrail de Orta Doğu'daki müttefikleriyle birlikte masada olmak istiyor” diyor.
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz el-Suud ise İran rejimine karşı uluslararası toplumdan kararlı bir duruş sergilemesi çağrısında bulunuyor.
İran rejimiyle nükleer anlaşmayı yeniden canlandırıp aynı zamanda bu anlaşmaya karşı olanların çıkarlarını dengelemek Biden açısından zorlu bir diplomasi görevi olacak. Ayrıca Trump'ın da henüz görevinin sona ermediğini hatırlamak gerek.
Trump, İran rejiminin nükleer tesisini vurmak itsemişti
ABD medyası, Trump'ın geçen hafta üst düzey danışmanlarına, İran rejiminin nükleer merkezlerinden birine saldırma seçeneğini gündeme getirdiğini duyurmuştu.
Seçim yenilgisinden beri Trump, İran rejimine yeni yaptırım tehditleriyle baskı yapmaya devam ediyor.