Skip to main content

5’inci yılında Şengal soykırımı: Acısı hala dipdiri

5’inci yılında Şengal soykırımı: Acısı hala dipdiri
DAİŞ barbarlığının 3 Ağustos 2104’te 5 bini aşkın Ezdi’yi katlettiği, 10 bine yakın genç kadını kaçırıp köleleştirdiği, Ezidilerin 73. Ferman olarak kabul ettiği vahşetin 5. yıldönümünde bu trajedi Ezdilerin ve Kürtlerin yüreklerinde derinleşerek devam ediyor. Kürt Gazeteci Eyüp Burç Ezdilerin maruz kaldığı katliamları ve güncel durumlarını değerlendirdi.
posted onAugust 3, 2019
nocomment

DAİŞ barbarlığının 3 Ağustos 2104 tarihinde Şengal’i işgal edip 5 bini aşkın Ezdi’yi katlettiği, 10 bine yakın genç kadını kaçırıp köleleştirdiği, Ezidi tarihine 73. Ferman olarak geçen vahşetin 5. yıldönümünde bu trajedi Kürtlerin beyinlerinde ve yüreklerinde derinleşerek devam ediyor.

Vahşetten kaçıp Şengal Dağı’na sığınabilen Ezdiler, kavurucu sıcaklarda, onlarca çocuğunu bu yolda açlık ve susuzluktan dolayı kaybetti. Peşmergenin Şengal’i terk etmesiyle beraber buraya doluşan talancı ve tecavüzcü barbar çeteler, çocuk, yaşlı demeden en az 5 bin Ezdi’yi katletti. En az 10 bin kadını kaçırıp köleleştirdi.

Katliamdan kaçan 400 bin Ezdi’nin bir kısmı Kürdistan Bölge Yönetimi’ne bağlı şehirlere, bir kısmı Batı Kürdistan’a (Rojava) ve bir kısmı da Kuzey Kürdistan’a (Bakur) kaçmak zorunda kaldı. DAİŞ, Irak’ta bozguna uğratılmasına rağmen Ezdiler hala Şengal’e dönemiyor.

3 Ağustos 2014’te Ezdilerle bölgede yaşayan, komşu Arap aşiretleri eliyle başlayan saldırılar ve Şengal’in işgali ardından Barbar DAİŞ’in kaçırdığı çoğu kadın yedi bine yakın Ezdi ise bilinmeyen yerlere götürüldü. Kaçırılanların bir kısmı operasyonlarla kurtarılırken bir kısmı da yakınlarının topladığı paralarla fidye karşılığı serbest kaldı. Ancak halen DAİŞ’in elinde 3 bine yakın Ezdi bulunuyor. Çoğu kadın olan bu Ezdilerin nerede olduğu ise bilinmiyor.

Kendisi de Ezdi olan Bakurlu araştırmacı gazeteci Eyüp Burç, tarih boyunca DAİŞ katliamıyla beraber 73 katliama maruz kalan Ezidilerin 3 Ağustos 2014’ten sonraki durumunu, Ezidilik inancının kökenlerini, maruz kaldıkları vahşetleri ve güncel taleplerini Türkiye’de internet üzerinden yayın yapan Gazete Duvar’a değerlendirdi.

Ezidilerin kahir ekseriyetinin hâlâ Güney Kürdistan’ın Duhok, Zaxo, Beadire çevresindeki kamplarda, Süleymaniye, Erbil gibi kentlerde ve Rojava’daki Newroz kampında yaşadığını dile getiren Burç, Kuzey Kürdistan’a gelenler içinde, Midyat haricinde Türk devletinin Kürt belediyelerine el koyması ve kampları kapatması sonucu çok az Ezdi’nin burada kaldığını söyledi.

Ezdileri Araplaştırma politikaları

avatoday

 

DAİŞ katliamından önce Güney Kürdistan’da kesin olmamakla birlikte 700 bin ile 1 milyon arasında Ezdi nüfusun olduğunu, bu nüfusun büyük bir kısmının Şengal ve çevresinde yaşadığını, diktatör Saddam Hüseyin döneminde 50-60 bin nüfusluk büyük köyler oluşturulduğunu ve nüfusun önemli kısmının buralarda yaşadığını söyleyen Burç,

Saddam neden toplu köyler oluşturmuştu?” sorusuna şu yanıtı verdi:

Ezdileri Araplaştırma politikasının bir parçasıydı bu yöntem. Şengal çok önemli jeostratejik özelliği dolayısıyla ta İngiliz mandası döneminden itibaren hep büyük oyunların kurulduğu bir bölgedir. İngilizler Irak’ta, Fransızlar da Suriye’de hâkimdi. Şengal Suriye ile Irak arasındaki kilit nokta olduğu için bu iki sömürgeci devlet arasında, 1920’li yıllardan başlayıp manda yönetimi sona erene kadar da ihtilaf sebebiydi. 1916’da Sykes-Picot Anlaşması’yla çizilen yapay sınırlar toplumsal yapıyla çelişiyordu. Daha sonra Şengal bölgesi I. Dünya Savaşı sonrasında, Nisan 1920’deki San Remo Konferansı’nda da İngiliz ve Fransızlar arasında bir mesele olarak gündeme geldi ama Şengal’in nereye bağlı olacağı netleştirilemedi. Neticede İngilizlerin Lübnan sınırında Fransızlara verdiği tavize mahsuben Şengal bir bütün olarak Irak’ın içinde, İngiliz egemenliği altında kaldı.”

“Şengal, sosyolojik ve teritoryal olarak Rojava’nın devamı”

Şengal’in aslında sosyolojik ve teritoryal olarak Rojava’nın devamı olduğunu vurgulayan Eyüp Burç, “Oysa bu bölge Irak sınırı içinde bırakılınca, Arapların ortasında bir Kürt adası olarak kaldı ve Kürdistan’la bağları kopartıldı. O yüzden Ezdiler zaman zaman İngiliz yönetimine de başkaldırdı ve İngiliz kraliyetine bağlı hava kuvvetleri (RAF) tarafından bombalandılar” diye konuştu.

Burç, devamla: “Davudê Davut, Şeyh Xelef gibi liderlerin öncülüğünde, 1920’lerde başlayan isyanlar ve bastırmalar 1930’lu yıllara kadar devam etti. İsyancıların bir kısmı Fransızlar üzerinden Suriye’ye bağlanmak istiyor. Çünkü akrabaları, doğal uzantıları orada. Öte yandan Ezidiler, inançları dolayısıyla gençlerin askere alınma dayatmasını reddediyor ve bu yüzden de İngilizlerin baskısına maruz kalıyorlar” dedi.

Eyüp Burç, söylenegelen ‘Ezdilere karşı 73 katliam yapıldı’ğı bilgisinin aksine Ezdilerin 100’den fazla katliama maruz kaldıklarını, 72 ve DAİŞ’inkiyle beraber 73 katliamın sayıldığını ama tarih boyunca Ezdilerin, sırf inançları yüzünden yüzden fazla katliamdan geçtiğini söyledi.

Kürt araştırmacı ve gazeteci Eyüp Burç, Şeyh Hazan döneminde Ezdiliğin Kürdistan’ın neredeyse üçte ikisine yayıldığını ifade ederek Ezdilere karşı gerçekleştirilen katliamların esas olarak Osmanlı döneminde, ağırlıklı olarak Musul, Bağdat ve Diyarbakır paşaları, kısmen de yerel Kürt beylikleri tarafından gerçekleştirildiğini belirtti.

Nadya Murad’a cevaben: Ezdiler elbette Kürt

avatoday

 

DAİŞ tarafından kaçıran ve kurtulduktan sonra Ezidi kızlarının kurtuluşu için yürüttüğü mücadele dolayısıyla Nobel Barış Ödülü alan Nadya Murad’ın hikâyesini anlattığı The Last Girl (Son Kız) kitabında Ezdilerin Kürtlük ile ilişkisi ile ilgili sarf ettiği “Biz Kürt etnik mirasına sahip Ezdileriz” sözünü de değerlendiren Burç, şunları söyledi:

“Ezdiler elbette Kürt. Fakat Süryanilere göre Ezdiler, Asurilerden gelme bir Süryani koludur. Türklere göre Ezdiler, Şaman geleneğine sahip öz be öz Türk’tür. Araplara göre bunlar zaten Emevi sülalesinin çocukları, dolayısıyla Arap’tırlar. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Ermenistan bile resmi devlet politikası, Ezdileri ayrı bir halk olarak kabul ediyor ve Kürt olduğunu söyleyen Ezdileri sınır dışı ediyor. Nadia Murad kitabında “biz Kürt etnik mirasına sahip Ezdileriz” diyor. Yani Kürtlüğü kendi etnik kimliği olarak tariflemiyor ama o etnik mirasa sahip olduklarını söylüyor. Aslında Ezdiliği, bu inanca tabi topluluğu ayrı bir millet olarak tariflemesine yol açan koşullara bakmak lazım.

Nadya’ya karşı bazı Kürt milliyetçilerinin çok saldırgan tavırlarını görüyorum. Bu, Nadya’nın yetiştiği koşulları, onu etkileyen eski Baas sistemini hiç anlamamak demek. Oysa onun bu söyleminin arkasında, Saddam yönetimindeki Baas rejiminin 1969’dan itibaren yürüttüğü Ezdileri Araplaştırma politikası yatıyor. O yüzden irili ufaklı bütün Ezdi köylerini, tarım reformu adı altında toplu köyler halinde birleştirdi ve onlara “Ezdiliğinize bir şey demiyoruz ama siz Kürt değil, Arapsınız” dayatması yapıldı. Verilen nüfus cüzdanlarında Arap oldukları yazılıyordu. Ezdiler, inanç ve kültürleri dolayısıyla yazıya ve okula pek meyyal değiller ama Baas orada okullaşma projesi de başlattı. Ezdi ağaları satın alındı ve çocuklarına kadar tüm Ezdiler, Baas Partisi üyesi yapıldı. Baas rejimi Ezdileri köylerde toplarken, etraflarına da çok sayıda Bedevi Arap getirip yerleştirdi ve Şengal’i bu şekilde kuşattı. Ezdiler kirvelikler arası evlilik yasak olduğu için her zaman Müslüman bir aileden kirve seçerek kendilerini muhafaza etmeye çalışırlar. Baas Partisi de, Ezdi üyeyle Arap, Müslüman üyeleri birbirleriyle kirve yaptı. Ezdiler Araplaştırılmaya çalışılırken bir yandan da kendilerine sürekli “size yönelik tüm zulümlerin kaynağı Kürtlerdir” propagandası yapıldı. Toprak reformuna karşı çıktığı için İngiltere’ye kaçmış olan Mir Tahsin’i ise Saddam getirtti ve ona Bağdat’ta bir Saray verdi, bir tür ev hapsine aldı. Baas Partisi, Araplaştırma politikası yürütürken Ezdiler içinde de “Islahat” diye bir hareket oluşturdu. Bu hareket, Araplaştırma sürecinin içeriden örgütleyicisiydi. Sözümona bu Islahat hareketinin başında Mir Tahsin vardı ama aslında esas yönetici Ezdi ağalar ve Baasçılar bulunuyordu. Maalesef Nadya’nın bu Islahatçı hareket tarafından yönlendirildiğini düşünüyorum.”

Feleknaz Uca: Hala 3 bin Ezdi kadının akıbeti belli değil

avatoday

 

Halkların Demokrasi Partisi’nin (HDP) Ezdi Milletvekili Feleknas Uca halen 3 bine yakın Ezidi’nin DAİŞ terör örgütünün elinde oluğuna dikkat çekerek, uluslararası camiaya duyarlılık çağrısı yaptı.

Amerika’nın Sesi’ne (VOA) konuşan Uca, “7 bine yakın Ezidi kadın DAİŞ’in eline geçti ve esir alındı. Şimdiye kadar 4 binden fazlası kurtarıldı. Yaklaşık 3 bini hala DAİŞ’in elinde ve akıbetleri ne oldu bilmiyoruz. Bununla ilgili de birçok çalışmalar yaptık. DAİŞ’in elindekilerin kurtarılması için herkes kendi alanında çalışma yapıyor. Bununla ilgili bir çalışma var ancak bu yeterli değil. Üzerinden 5 yıl geçti ancak hala 3 bin Ezdi kadının akıbeti belli değil. Bu da basit bir şey değil. Beklentimiz bu kadınların bir an önce bulunması ve ailelerine teslim edilmesi. Bu bizim en büyük amacımızdır” diye konuştu.