Skip to main content

Cemil Bayık Washington Post'a yazdı, Ankara çok sinirlendi

Cemil Bayık Washington Post'a yazdı, Ankara çok sinirlendi
The Washington Post’un Cemil Bayık’ın “Şimdi Kürtlerle Türk devleti arasında barış zamanı. Bunu heba etmeyelim” başlıklı makalesini yayınlamasının yankıları sürüyor. Türk devlet yetkilileri, içine düştüğü çelişkinin farkında olmadan olayı “skandal” olarak nitelendirdi.
posted onJuly 4, 2019
nocomment

Amerikan The Washington Post gazetesinin Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın “Şimdi Kürtlerle Türk devleti arasında barış zamanı. Bunu heba etmeyelim” başlıklı makalesini yayınlamasının yankıları sürüyor.

İktidardaki AKP’li yetkililer gazetenin Bayık’ın makalesini yayınlamasına tepki gösterirken, sosyal medyada iki hafta önce Türk devletinin yayın organı TRT’nin eski Kürdistan İşçi Partisi (PKK) yöneticilerinden ve PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan ile gerçekleştirdiği röportaj örneklendirilerek, bu durumun AKP’nin çıkarcı, değişken tutumunun yansıması şeklinde yorumlarla doldu taştı.

The Washington Post gazetesinin Cemil Bayık’ın makalesini yayınlamasına tepki gösteren Türkiye Dışişleri Bakanı Meclüt Çavuşoğlu, Bayık’ın makalesini yayımlayan gezeteyi terör propagandası yapmakla suçlarken, bu durumun ifade özgürlüğü çerçevesinde ele alınamayacağını iddia etti. Çavuşoğlu, ABD’nin terör listesinde yer alan bir organizasyonun yöneticisinin makalesinin yayınlanmasının ifade özgürlüğü değil, terör propagandası olacağını ifade etti.

Cumhurbaşanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ise makalesinde Türk devleti ve Kürtler arasındaki ihtilafın uzun zamandır devam ettiğini vurgulayarak, "Bu durumu kalıcı bir barışa dönüştürmek için bir fırsatımız var. Bu fırsatı heba edersek, bir kuşak daha yakalayamayabiliriz" ifadelerini kullanan Cemil Bayık ve makalesini yayımlayan The Washington Post gazetesine sert tepki gösterdi.

Makalenin yayınlanmasını “skandal” olarak nitelendiren Kalın, The Washington Post’un açıkça terör propagandası yaptığını ve bu durumun ifade özgürlüğü ile izah edilemeyeceğini iddia etti. Kalın, Cemil Bayık’ın Kürtlerin temsilcisi gibi gösterilmesinin her şeyden önce Kürtlere yapılmış bir hakaret olduğu ima etti.

Cemil Bayık’ın The Washington Post’ta yayınlanan makalesinden satır başlıkları:

"Silahlı mücadeleye başvurmaktan başka çaremiz kalmadı"

"Türkiye Cumhuriyeti, 1923'te kurulduğundan bu yana, Kürtler vatandaşlık haklarının tanınması için mücadele etti. Siyasi sistemde ilerleme kaydetmek için sonuçsuz kalan 50 yıllık çaba neticesinde silahlı mücadeleye başvurmaktan başka çaremiz kalmadı. PKK 1978'de doğdu ve 1984'te gerilla savaşı başlattı.Türk devleti bu mücadelemizi bastırmak için milliyetçiliği ve siyasi İslam'ı kullanmaya çalışırken, partimiz başından beri tüm etnik inançlara özgürlük istedi."

" Şubat 2015'te Kürt halkı ve Türk devletinin temsilcileri ile barış için ortak umutlarımızı ifade eden bir anlaşmaya varıldı. Ancak Erdoğan yapılan görüşmelerin, seçim sürecinde AKP'ye yaramayacağını gördüğünde bir kez daha çatışmayı tercih etti."

"Savaş, öncekinden daha şiddetli bir şekilde yeniden başladı"

"Türkiye devletinin temsilcileri ile liderimiz Öcalan arasında gerçekleşen düzenli toplantılar sona erdirildi. Savaş, öncekinden daha şiddetli bir şekilde yeniden başladı. Tank ve savaş jetleri 10 Kürt kentini dümdüz etti. Bir kez daha, devlet Kürt halkına ölümcül bir darbe indirmeye çalıştı."

" Mevcut sorunları ele alırken biz de hatalar yaptık. Kürt sorununun Erdoğan'ın partisi ile sadece diyalog yoluyla çözülebileceğini düşünecek kadar naiftik. Böylesine karmaşık ve iç içe geçmiş sorunları çözmeye çabalarken, Türkiye'nin tüm demokratik güçlerini dahil etme konusunda biz de daha fazla çalışabilirdik."

"Türkiye ile müzakere etme taahhüdümüzü bir kez daha ilan ediyoruz"

"Türkiye sınırları içinde, Kürt sorununun politik çözümünü müzakere etme taahhüdümüzü bir kez daha ilan ediyoruz. Daha önce söylediğimizi tekrarlıyoruz: Öcalan bizim müzakerecimizdir. Öcalan'la son süreçte kurulan irtibat yoluyla değindiği tüm noktalara katılıyoruz ve kendisinin özgürce çalışabilmesi, sürece katkı sunabilmesinin gerekliliğini vurguluyoruz. Daha net konuşmak gerekirse, İmralı hapishanesinden ev hapsine alınması gerektiğini söylüyoruz."

"Türkiye Kürt sorununu çözerek Orta Doğu'da barışı sağlamada belirleyici bir rol oynayabilir"

"Dünyanın da hedeflerimizi desteklediğini görüyoruz. Bugün Türkiye'deki kriz, özünde politik bir krizdir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin yüz yıllık Kürt politikasının iflasından kaynaklanmakta ve sorunun merkezinde, Türkiye'nin halihazırda karşılaştığı iç, bölgesel ve küresel zorluklar bulunmakta. Bu açıdan, Türkiye'nin, farklı etnik ve kültürel kimliklere alan açtığı yeni bir 'ulus' anlayışına çaresizce ihtiyacı var.

"Kürt meselesini çözerek, Türkiye Orta Doğu'da demokrasiyi, istikrarı ve barışı ilerletmede belirleyici bir rol oynayabilir. Oysa Türk devleti bunu yapmayı reddediyor. Öte yandan, Orta Doğu’nun demokratikleşmesi için Türkiye’nin demokratikleşmesi yoluyla çaba göstermeye devam ediyoruz.”