Amerikan The Hill dergisi, “Demokratlar neden İran teokrasisini kurtarmak istiyor?” başlığıyla yayınladığı makalede ABD’li demokratların İran ve Doğu Kürdistan’da (Rojhelat) ABD’nin uyguladığı ağır ekonomik yaptırımlar nedeniyle zayıflamış olan mola rejimini, yaptırımların hafifletilmesini isteyerek kurtarmak istediği eleştirisinde bulundu.
İran ve Rojhelat’taki baskıcı totaliter rejimin içeriden giderek artan bir baskı altına girdiği ve iktidarda kalma gücünün her gün test edildiği bir dönemde Demokratların, rejimin gücünü ve kontrolünü artıracak yaptırımları hafifletip yardım planları talepleri ile acele ettiklerinin altının çizildiği makalede Demokratlar, ‘cahillik, saflık ve çarpık bir öncelik duygusu’ gibi nitelemelerle eleştirildi.
Derginin yazarlarından A.J. Caschetta tarafından kaleme alınan makalede, geçtiğimiz yılın sonbaharından bu yana İran'daki protestoların beklenmedik bir şekilde arttığı ve artık İran sokaklarında “Amerika'ya Ölüm!” sloganları yerine Tahran'daki imamlara karşı “Diktatöre ölüm” ve “Ayetullahları istemiyoruz” sloganlarını yükselmesinin, halkın İran rejimine olan tepkisinin yansıması olduğu ifade edildi.
“İran rejimi Coronavirüsten ölümleri araç olarak kullanıyor”
İran rejimi dini lideri Ali Hameney ve diğer yetkililerin İran ve Rojhelat’ta yeni tip Coronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle yaşanan ölümleri kendilerini yaşatmak için bir araç olarak kullandığının ifade edildiği makalede, demokrat senatörlerden Christopher Murphy, Tom Carper, Patrick Leahy, Brian Schatz, Richard Blumenthal, Chris Van Hollen, Tim Kaine, Tom Udall, Sherrod Brown ve Jeffrey Merkley’in ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Hazine Bakanı Steven Mnuchin’den İran rejimi ve Venezuella’ya uygulanan ABD yaptırımlarının ihtiyaç duyulan tıbbi ve insani yardım malzemelerinin serbest akışını engellediği, durumu daha da kötüleştirdiği ve her ülkede anti-Amerikancılığı arttırdığı iddialarından hareketle yaptırımların hafifletilmesi çağrısında bulunmalarının utanç verici ve basit bir yaklaşım olduğu vurgulandı.
“Demokrat senatörlerin paranın kaybolduğunu bilmiyorlar”
Bu utanç verici ve basit görüşün, her iki ülkedeki rejim karşıtı duyguların Amerikan karşıtı duygulardan daha güçlü olduğu gerçeğini görmezden geldiğinin altının çizildiği makalede her iki rejimin de halkın karşı çıkmasına rağmen iktidarı elinde bulundurduğu belirtildi.
Senatörlerin, 2003’te İran'da meydana gelen depremde 26 bin insanın ölümüne dikkati çekerek argümanlarını daha da azalttıklarının ifade edildiği makalede ABD yönetiminin bu ve 2012’deki depremde İran’a ekonomik yardımlarda bulunup yaptırımları hafifletmesine rağmen İran rejimi ve taraftarlarının Amerikan karşıtlığını azaltmadığı ve İran rejimi din adamlarının ABD’yi “Büyük şeytan” olarak zikretmeye devam ettiğinin altı çizildi.
Makale şu şekilde devam etti:
“Kusursuz Demokratlar, yardım paralarının İran rejiminin eline geçtikten sonra nasıl ortadan kaybolduğunun belgelendiği gerçeği bilmiyorlar. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Coronavirüs salgınına karşı 23 Mart tarihinde İran rejimine verilen 1 milyar Euro para desteğinin kaybolduğunu ve İran hastanelerine bağışlanan kişisel koruma ekipmanlarının çoğunun karaborsada satıldığını açıkladı.
Pompeo, İran rejimi Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin ABD yaptırımlarını kaldırılmasıyla ilgili talebinin, Coronavirüs salgınıyla mücadele etmekle ilgili olmadığını, rejimin nakit para ihtiyacı ile ilgili olduğunu söyledi.
Abdul Azar’ın hırsızlık raporu Ruhani tarafından kınandı
İran rejiminin ekonomi baş denetçisi Abdul Azar bile 14 Nisan'da, 4.8 milyar doların ülke bütçesinden kaybolduğunu ve bazı hükümet çalışanlarının “astronomik maaşlar” aldığını ortaya çıkaran bir rapoır yayınladı. Rapor, yaşanan hırsızlık ve yolsuzluğu ortaya çıkardığı için Ruhani tarafından kınandı.
Tahmin edileceği üzere, Obama'nın eski başkan yardımcısı Joe Biden, Trump'ın İran rejimi ile imzalanan nükleer anlaşmadan çekilerek “maksimum baskı” stratejisini devreye koymasının kötü bir şekilde geri teptiğini ve İran rejimini daha da agresif olmaya teşvik ettiğinden şikayet ediyor. Ancak Biden, Nükleer Anlaşmanın esasını oluşturan Ortak Kapsamlı Eylem Planın (JCPOA) İran rejiminin saldırganlığını engellemek için hiçbir sonuç doğurmadığını unutmuş gibi. Ziran anlaşma imzalandıktan sadece aylar sonra Ocak 2016'da, İran rejimi Devrim Muhafızları (Pasdaran) uluslararası sularda 10 ABD Donanması mensubu askerini alıkoydu ve o dönemki Dışişleri Bakanı John Kerry’nin İran reijimine şükranlarını bildirmesine kadar bu askerler esir kaldı. Joe Biden başkan olursa aynı durumun daha beterini bekleyin. Muhtemelen John Kerry’yi de sekreteri yapacak.”
“İran rejimi elde ettiği paralarla ABD’yi vuran teröristleri besleyecek”
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun İran rejimine verildiğini duyurduğu 1 milyar Euro yardım ve İran rejiminin Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) 5 milyar dolar talep ettiğinin hatırlatıldığı makalede, İran rejiminin bu paralarla ne yapacağı sıralandı.
Makale şu şekilde devam ediyor:
“İran rejimi, yaptırımların hafifletilmesi yoluyla ve elde edeceği para desteğiyle ne yapacaktı? Irak'ta Amerikan kuvvetlerine saldıran terörist grup Keta’ib Hizbullah (Irak Hizbullahı) da dahil olmak üzere terörist grup mensuplarının maaşlarını ödeyecekti . Dünyadaki Şii milis vekillerine; Yemen'deki Huti isyancılarından Gazze'deki Hamas teröristlerine füze tedarik edecekti. Bir füze araştırmasını ve testlerini bir “uzay programı” kisvesi altında finanse edecekti. Uluslararası sulardaki ABD gemilerini taciz etmek için silah göndermeye devam edecekti . Şu anda ABD büyükelçiliklerini bombalamak ve Orta Doğu'daki Amerikan kuvvetlerini vurmakla tehdit eden terörist gruplara ek olarak daha fazla terör örgütü bile oluşturabilir.”