تجاوز إلى المحتوى الرئيسي

MSD, Türk devletinin insanlık suçlarını açıkladı

MSD, Türk devletinin insanlık suçlarını açıkladı
Demokratik Suriye Meclisi ve ona bağlı kurumların yöneticileri, Türk devletinin ordusu ve ona bağlı cihatçı çetelerle Rojava’ya yönelik 9 Ekim’de başlattığı işgal saldırılarından bu yana işlediği insanlık suçlarına ilişkin basın açıklaması yaptı.
posted onOctober 20, 2019
noتعليق

Demokratik Suriye Meclisi (MSD), Türk devletinin ordusu ve ona bağlı cihatçı çetelerle Batı Kürdistan’a (Rojava) yönelik 9 Ekim’de başlattığı işgal saldırılarında işlediği insanlık suçlarına ilişkin basın açıklaması yaptı.

Qamişlo’daki Parka Xwendinê’de gerçekleşen basın açıklamasına MSD’ye bağlı kurumların üyelerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.

Katılımcılar, Türk ordusu ve çeteleri tarafından katledilen Suriye Gelecek Partisi Sekreteri Hevrin Xelef ile Türk devletinin kullandığı kimyasal silah sonucu yaralananların posterlerini taşıdı.

Açıklamada, "17 Ekim günü saat 22.00’de ABD arabuluculuğuyla Demokratik Suriye Güçleri (HSD) ve Türk devleti arasında 120 saatlik ateşkes ilan edildi. HSD tarafından ateşkes ilan edilmesine rağmen işgalci Türk devleti Serêkaniyê ve Grê Sipî’de saldırılarını durdurmadı. Serêkaniyê’yi kuşatarak yaralıların hastaneye götürülmesini engelledi” denildi.

“Türk devleti 235 sivili katletti”

MSD, 9 Ekim’de Rojava’ya işgal saldırısı başlatan Türk devletinin bölge halkını göçerterek demografik değişim yapmak istediği belirtti. Türk devletinin saldırıları sebebiyle aralarında 22 çocuğun da olduğu 235 sivilin şehit düştüğünü hatırlatan MSD, işgalcilerin kentlerde sivil yerleşim alanlarını hedef aldığını ve bölgeyi yoğun bir şekilde bombaladığını aktardı. Açıklamada şunlar da kaydedildi:

“300 bin kişi göç yerinden oldu”

“Şimdiye kadar yaklaşık 300 bin sivil evlerini terk edip göç etmek zorunda kaldı. Türk devletinin saldırılarıyla birlikte uluslararası örgütler tüm personellerini bölgeden çekti. Uluslararası Af Örgütü, 18 Ekim 2019 tarihinde yaptığı açıklamada Türk devletinin savaş suçu işlediğini belirtmişti.

“İnsanlık suçlarına ilişkin belgeler”

MSD, Türk devletinin işlediği insanlık suçlarına ilişkin bazı belgeleri de şöyle açıkladı:

"-10 Ekim’de Qamişlo’nun Qidur Beq mahallesinde Sara Husên adlı çocuk Türk ordusu tarafından yapılan topçu atışı sonucu ayaklarını kaybetti.

-10 Ekim’de Qamişlo’nun Qidur Beg mahallesine yapılan top atışı sonucu Sara Husên’in erkek kardeşi Mihemed Yûsiv Husên, şehit düştü.

-15 Ekim’de Serêkaniyê’de Mihemed Hemîd Umer (13) adlı çocuk kullanımı yasak silahla yaralandı.

-16 Ekim’de Serêkaniyê’nin Zirganê köyü bombalandı.

-18 Ekim’de Serêkaniyê’nin Mişrafê köyü Türk devletine ait savaş uçakları ile bombalandı. Cenazeler enkazdan çıkarıldı.

-16 Ekim’de Serêkaniyê’de bir çocuk kullanımı yasak olan silahla vurularak yakıldı.

Uluslararası kamuoyuna çağrı

Açıklamada, dünya kamuoyuna, uluslararası devletlere ve bu düşmanlığa karşı duran herkese teşekkür edilirken, uluslararası kamuoyuna ve insan hakları örgütlerine şu çağrı yapıldı:

"Uluslararası kamuoyu ve kurumlar bu insanlık dışı uygulamalara karşı görevlerini yerine getirsinler ve Türk işgalinin sona ermesi için çalışsınlar.

-Uluslararası güçler geçici ateşkesi takip etmek için bir heyet göndermeli. Türk devletinin işlediği insanlık suçları ve yıkımların yerinde takip edilmesi gerekir.

-Uluslararası Af Örgütü’nün raporunda yayınlanan suçların belgelenmesi için bir heyetin gönderilmesi gerekir.

-Siyasetçi Hevrin Xelef ve diğer sivilleri katledenlerin ortaya çıkarılması, bu suçluların uluslararası mahkemelerde yargılanması gerekir. Suç görüntüleri ve belgeleri basında da yer alıyor.

-Serêkaniyê’de insani koridorun daimi olarak açılması gerekir.

-Uluslararası örgütlere çağrımız görevlilerini yeniden göndersinler ve bu görevliler 300 göçmenden sorumlu olsun."

“Direnişi selamlıyoruz”

MSD, açıklamasının sonunda ise "Savaş cephelerinde işgale karşı direnen kahramanların direnişini selamlıyoruz. Suriye toprakları Türk devletinden tamamen temizleninceye kadar direnişteki kararlılıklarını sürdüreceklerine inanıyoruz" denildi.