تجاوز إلى المحتوى الرئيسي

ABD’de S-400’lerle ilgili Türkiye’ye büyük tepki var

ABD’de S-400’lerle ilgili Türkiye’ye büyük tepki var
Türkiye ile başta ABD olmak üzere NATO ülkeleri arasında sorun yaratan Rus yapımı S-400 hava savunma sisteminin ilk parti sevkiyatının başlaması ABD’de büyük tepkiye neden oldu. Kongre, yönetim ve basında büyük bir tepkiye yol açan ilk sevkiyatıyla ilgili hakim görüş, ABD’nin Türkiye’ye karşı ilk etapta CATSA yaptırımlarını devreye koyacağı ardından yaptırımların daha da genişleyebileceği şeklinde.
posted onJuly 13, 2019
noتعليق


Türkiye ile başta ABD olmak üzere NATO ülkeleri arasında sorun yaratan Rus yapımı S-400 hava savunma sisteminin ilk parti sevkiyatının başlaması ABD’de büyük tepkiye neden oldu. Kongre, yönetim ve basında büyük bir tepkiye yol açan ilk sevkiyatıyla ilgili hakim görüş, ABD’nin Türkiye’ye karşı ilk etapta CATSA yaptırımlarını devreye koyacağı ardından yaptırımların daha da genişleyebileceği şeklinde.

ABD Senatosu’nun iki etkili komisyonunun liderleri, Türkiye’ye Rusya’dan S-400 füze savunma sistemini teslim almaya başlamasından dolayı sert tepki gösterdi. Senato Silahlı Hizmetler Komisyonu ile Dış İlişkiler Komisyonu’nun başkan ve kıdemli üyelerinden oluşan 4 senatör ortak açıklama yaptı.

Silahlı Hizmetler Komisyonu Başkanı Cumhuriyetçi Jim Inhofe ve Kıdemli Demokrat üye Jack Reed ile Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Cumhuriyetçi Jim Risch ve Kıdemli Demokrat üye Bob Menendez’in imzası bulunan açıklamada, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, S-400’leri Rusya’dan kabul ederek, Türkiye’nin güvenliği, ekonomik refahı ve NATO ittifakının bütünlüğü pahasına Putin’le tehlikeli bir ortaklığı seçti” ifadesi kullanıldı. Açıklamada şunlar kaydedildi:

“Kongre iki partiyi de kapsayan güçlü bir temelde şunu açıkça ortaya koydu: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanlış yönlendirilmiş biçimde S-400 alımının sonuçları olmalı. Bu alım, Putin’in Rusya’sıyla stratejik işbirliğini öngören rahatsız edici işaretler verirken, F-35 programına da bir tehdit niteliğinde. Bunun neticesinde, Başkan Trump’ı CAATSA kapsamındaki yaptırımları yasanın gerektirdiği şekilde tam olarak uygulamaya çağırıyoruz. Savunma Bakanlığı’na da, tüm F-35 materyallerinin (Türkiye’ye) teslimatı halen askıya alınmış olsa da, Türkiyee’nin F-35 programına katılımını sona erdirmeye yönelik işlemi hayata geçirmesi çağrısında bulunuyoruz.”

"Stratejik ilişkileri muhafaza girişimimiz reddedildi"

Senatörler ortak açıklamada, “İşler bu noktaya gelmek zorunda değildi. Ancak maalesef Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin Türkiye’ye hava sahasını F-35 uçakları ve Patriot hava savunma sistemiyle koruma imkanı tanımak suretiyle, stratejik ilişkilerimizi muhafaza etme yönündeki çok sayıda girişimini reddetti” dedi.

Türkiye’nin önemli bir NATO müttefiki olduğuna işaret eden 4 senatör, “Umarız ki ABD ve Türkiye arasındaki stratejik ilişki, (ilişkilerdeki) bu gerilemeye üstün gelir. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin ekonomik refahı ve NATO ittifakının güvenliği pahasına Vladimir Putin’le bağlarını derinleştirmekte ısrar etmeyi sürdürmesi halinde, işbirliğimizin kalıcı şekilde ilerletilmesi mümkün değildir” değerlendirmesinde bulundu.

Acil yaptırım çağrısı

Demokrat Parti Maryland Senatörü Chris Van Hollen da Twitter’da yaptığı açıklamada, Türkiye’nin bir müttefikin yapmayacağı çok kötü bir tercih yaptığını belirtmişti. Van Hollen, Ankara bu adımından vazgeçmediği takdirde F-35 uçaklarını teslim almayacağını ve S-400’lerin devreye girmesiyle ilgili olarak atılacak her türlü adıma Amerikan yasaları uyarınca acil yaptırımlarla yanıt verileceğini belirtti.

"Erdoğan sert sonuçlarla karşı karşıya kalmalı"

Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Eliot Engel ve kıdemli üye Michael McCaul da ortak bir açıklama yayımlayarak Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon'a Türkiye'nin F-35 programına katılımını sonlandırması çağrısı yapıldı.

Açıklamada "Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı defalarca Rus S-400 hava savunma sistemini teslim almasının Türk-Amerikan ilişkileri açısından ciddi sonuçlarının olacağı konusunda uyarmıştık. S-400 sisteminin alınmasının yaptırımları tetikleyeceği konusunda uyarıda bulunduk. Yönetim olarak Türkiye'nin hava ve füze savunma gereksinimlerini karşılamak üzere Patriot sistemi satma teklifine destek verdik. Erdoğan'a çok net bir seçenek sunuldu. Ne yazık ki yanlış tercihi yaptı. Bir NATO müttefikinin Rusya ve Vladimir Putin'i ABD ile yakın işbirliği ve ittifakına tercih etmesini anlamak zor. Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı'na Türkiye'nin F-35 programına katılımına son vermeye ve Rus savunma sektörüyle iş yapan Türk şahıslara yasa uyarınca yapılması gerektiği gibi yaptırım uygulamaya çağırıyoruz. Türkiye ve Erdoğan bu kararın sert sonuçlarıyla karşı karşıya kalmalı" denildi.

Teslimat basında da geniş yer buldu

New York Times gazetesi bunun ABD’nin yaptırımlarını tetikleyebilecek ve Ankara’nın NATO ittifakını sınayacak bir süreç olduğu yorumunu yapıyor.

Haberde Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD’nin ekonomik yaptırım tehdidi ve tüm uyarılarına rağmen NATO üyesi Türkiye’nin ABD’den F-35 savaş uçağı satın alımının iptal edilmesi pahasına S-400 satın alınması konusundaki ısrarına karşın ABD’nin de Türkiye’nin S-400 satın almasına karşı çıkmayı ısrarla sürdürdüğü belirtildi. NYT haberinde Türkiye’nin hem F-35 hem de S400’e sahip olmasının Rusya’ya radardan kendisini gizleme özelliğine sahip Amerikan savaş uçaklarının teknolojisine erişme fırsatı verebileceği ifade edildi.

Haberde S-400 teslimatının Başkan Trump ile Erdoğan arasında Japonya’da yapılan görüşme sırasında verilen dostane mesajlara karşın halihazırda gergin olan Türk-Amerikan ilişkilerini daha da gerileceği yorumu yapıldı. Haberde S-400 teslimatının NATO ittifakına nifak sokmayı başaran Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin için de bir başarı olduğu yorumu yapılıyor.

Washington Post gazetesi ise Türkiye'nin bu hamlesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya'yla işbirliği konusunda gittikçe artan isteğini gösterdiğini belirtirken ABD tarafından verilecek karşılık konusundaysa farklı sinyaller geldiğini söylüyor.

Haberde Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun da dahil olduğu yetkililerin Türkiye'nin F-35 programından çıkarılması, ekonomik yaptırımların da olduğu bir dizi önlemle karşılaşma olasılığına vurgu yaptığı belirtilerek, 2017 tarihli, Rus savunma sanayisiyle önemli anlaşmalar yapan ülkelere yaptırım uygulanmasını öngören CAATSA yasasına vurgu yapılıyor. Bu kapsamda Trump'ın 12 yaptırımdan en az beşini seçmesi gerekiyor. Bunlar arasında ABD ve uluslararası finans kurumlarından kredi verilmesinin kesilmesi ve devlet yetkilileriyle şirket yöneticilerine verilen ABD vizelerinin durdurulması da var.

“Trump yönetimi aslında blöf yapmıyordu”

Washington Post'ta "ABD-Türkiye ilişkilerinde karar anı geldi" başlıklı Josh Rogin imzalı yazıda ise şu ifadelere yer veriliyor: "ABD, neredeyse iki yıldır Türk hükümetini Rusya'dan hava savunma sistemi almaması konusunda uyarıyor. Washington bunun olması halinde Türkiye ekonomisini daha da zora sokacak yaptırımları uygulamak, Türkiye'nin NATO'daki rolünü kısıtlamak ve ABD Türkiye ilişkilerinin seyrini değiştirmekten başka seçeneği kalmayacağı konusunda son derece açık oldu. Bu hafta Türkiye blöfümüzü gördü ve Rus askeri malzemeleri Türkiye'ye gönderildi. Türkiye için sorun şu: Trump yönetimi aslında blöf yapmıyordu."

Görüş yazısında Erdoğan'ın S-400 savunma sistemi alma konusunda uyarılara kulak asmamasının sadece ABD ve Türkiye'yle ilgili olmadığı, ancak Trump yönetiminin Rusya savunma sanayisiyle anlaşma yapan ülkelere yaptırım uygulama sözünü sınayarak ABD'nin yaptırım politikasının dünya genelindeki inandırıcılığını tehdit ettiği belirtiliyor. Bu nedenle Trump yönetiminin yaptırımlar konusunda taviz vermeyeceği vurgulanıyor.

Ancak Merkezi Moskova’da bulunan düşünce kuruluşu Strateji ve Teknoloji Analizleri Merkezi Başkanı Ruslan Pukhov’a göre kararın öne çıkan yönlerinden biri de siyasi boyutu. Pukhov, S-400 satın alımının Erdoğan ve Putin’in Batı hegamonyasına direnme sembolü haline geldiğini de söyledi.

Haberde “S-400’ler Rusya’yla Türkiye arasında Akkuyu Nükleer Santrali’nin inşaatı ve Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesiyle gelişen işbirliği atmosferinin bir yansıması. Uzmanlar Moskova’nın S-400 satışını Türkiye’yle daha büyük savunma ortaklıklarının önünü açabileceğini, Ankara’yla diğer NATO üyeleri arasında bir uçurum oluşturabileceğini ve Moskova’nın kendisini güvenilir bir askeri ortak olarak pazarlamasına neden olacağını söylüyor” ifadeleri kullanılıyor.

 

Hoffman: Ankara realiteden koptu

 

Düşünce kuruluşu Amerikan İlerleme Merkezi’nden Max Hoffman, Rus yapımı S-400 hava savunma sisteminin ilk parti sevkiyatının Türkiye’ye ulaşmasını VOA Türkçe’ye değerlendirdi. Hoffmann, gelişmeyi, Türk – Amerikan ilişkilerinde gerçek bir dönüm noktası olarak niteledi. Ankara’nın realiteden koptuğunu savunan Hoffman, ABD’ninse yıkıcı yaptırımlar uygulamayacağı görüşünde.

Merkezi Washington’da bulunan Center for American Progress’in Ulusal Güvenlik ve Uluslararası Politika bölümü müdür yardımcısı Max Hoffman, ‘’Türk – Amerikan ilişkilerinde gerçek bir dönüm noktasına geldik. İki tarafın da haliazırdaki krizi tırmanmasını engelleme ve krizi parçalara ayırmaya çalışması beklenir ancak Amerikalı yetkilile daha uzun yıllar Türkiye’ye aynı gözle bakmayacaktır. Ankara’nın bir NATO üyesi olaraktemel güvenilirliği sarsılmıştır” dedi.

Bundan sonra beklentisinin, ‘’ABD siyasetini belirleyenlerin bölgede güvenlik mimarisinde değişiklikleri hızlandırmaları ve Türkiye’ye itimati azaltması’’ olduğunu söyleyen Türkiye uzmanı Hoffman,“Kısa vadede Kongre, Ulusal Savunma Yetki Yasası çerçevesinde Türkiye’yi F-35 programından çıkarma tehdidini yerine getirecektir. Türkiye’ye savaş uçağı gönderilmesini ve sistemde görevli Türk askeri personelinin eğitimini yasaklayacaktır. Bu da Türk askeri kapasitesine ve stratejik ağırlığına büyk darbe olur. Trump da bu konuda, anayasal bir krizi körüklemeden hiçbir şey yapamaz” diye konuştu.

ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası CAATSA yaptırımlarıyla ilgili de, Türkiye’nin Trump’ı ulusal güvenlik bürokrasisinden uzaklaştırma stratejisinin işe yarayabilecepşnş belirten Mx Hoffman, “Tahminim Trump en zayıf yaptrım seçeneğini tercih edecek ve o seçeneğin uygulanmasına da ayak direyebilir. Ancak Trump aceleci ve öngörülemez bir Başkan, o nedenle emin olamayız’’ ifadelerini kullandı.

Hoffman ABD’nin bundan sonra atabileceği adımları da sıraladı. Zayıf CAATSA yaptırımı seçeneğinin, muhtemelen belli vize kızıtlamaları, ithalat-ihracat kredilerinin yasaklanması ve uluslararası mali örgütlere girişin engellenmesini kapsayacağını belirten Hoffman, “Ancak bu bile, yatırımcı güveninin kırılgan, döviz kurunun hassas olduğu Türkiye için hasar verici olacaktır. ‘’Nükleer opsiyon’’ ise Türk kurumlarını, Amerikan maliye araçlarından dışlamak, silah ihracatı izni verilmesini yasaklamak ve Amerikan mali kurumlarından yararlanmalarını engellemek şeklinde bir karma yapı olabilir” uyarısında bulundu.

Hoffman, “Böyle güçlü bir yanıt, Türk savunma sanayi için yıkıcı olabilir ve Türk ekonomisine büyük hasar verir. Türk lirasında değer kaybı ve ödemeler dengesinde krizi tetikliyebilir.Ancak bu seçenek sadece Türkiye için değil bağlantılı tüm ülkeler için kötü olacaktır. ABD’nin Türk ekonomisini batırmak gibi bir arzusu yok, Avrupa bankaları Türk ekonomisine açık durumda. Bu nedenle bunun olmasını beklemiyorum. Ancak hasmane bir hükümettenalınanbaşarısı ispatlanmamış bir sistem için böyle bir riske girmek, Ankara’nın realiteden koptuğunun göstergesi” şeklinde konuştu.

CAATSA nedir ve neyi dayatıyor?

ABD Kongresi’nin Türkiye’ye S-400 füze savunma sistemi alımı sebebiyle yaptırım uygulanması ısrarının arkasında kısa adıyla CAATSA (Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası) olarak bilinen yasa var.

2 Ağustos 2017’de Başkan Trump’ın imzasıyla yürürlüğe giren CAATSA İran, Kuzey Kore ve Rusya’ya uygulanan yaptırımların da dayanağı.

CAATSA, “Rusya Federasyonu’nun savunma ya da istihbarat sektörleriyle ya da bunlar adına çalışan kurum ve kişilerle önemli düzeyde alışverişte bulunan kişi ve kurumlara yaptırım uygulanmasını" öngörüyor. Türkiye’ye Rus yapımı S-400 füze savunma sistemi sebebiyle yaptırım uygulanmasını öngören madde de bu.

ABD Başkanı Trump yasa gereği 70 sayfalık CAATSA metninde listelenen 12 yaptırım kaleminden en az beşini seçmek zorunda. Bu kalemler şöyle sıralanıyor:

  • Yaptırım kapsamına alınan kişi ve kurumlara ihracat-ithalat bankası desteğinin kesilmesi,
  • Mal ve teknoloji ihracatı ruhsatı verilmemesi,
  • ABD mali kuruluşlarından kredi tedarik edilmemesi,
  • Uluslararası mali kuruluşlardan kredi verilmemesi,
  • Mali kurumlara ABD Merkez Bankası ile doğrudan alışveriş yapma izni verilmemesi,
  • Yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumlarla ihale ya da sözleşme yapılmaması,
  • Döviz üzerinden işlem yapılmasının yasaklanması,
  • Mali kurumlar ve bankalar arasında ödeme ya da kredi transferlerinin yasaklanması,
  • Yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumların ABD topraklarında gayrimenkul sahibi olmasının yasaklanması,
  • ABD kişi ve kurumlarının yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumlardan sermaye ya da borç alışverişinin yasaklanması,
  • Yaptırım kapsamına alınan kişilere ABD’ye giriş yasağı,
  • Yaptırım kapsamına alınan kişi ve kurumlara benzer işlevi olan üst düzey görevlilere de yaptırım uygulanması.

Başkan hangi koşullarda muafiyet tanıyabilir?

  • ABD Başkanı yasa gereği en fazla 180 gün (6 ay) boyunca yaptırımlardan muafiyet tanıyabiliyor. Muafiyet, süresinin sona ermesinden en geç 15 gün öncesinde yine 180 günlüğüne yenilenebiliyor.
  • CAATSA Başkan’ın yaptırımlardan muafiyet tanıma kararı vermesi halinde bunu Kongre’nin değerlendirmesine sunmasını şart koşuyor. Başkan’ın Kongre’nin ilgili komisyonuna muafiyet talebini gönderirken yaptırımlardan muafiyet verilmesinin ABD’nin ulusal güvenlik çıkarı için hayati önem taşıdığını, ABD’nin ilgili hükümetle yaptırıma konu olan meselede işbirliği sağlamak adına gösterdiği çabaları ayrıntılı bir şekilde anlatması gerekiyor.

Yaptırım süreci nasıl işliyor?

  • Türkiye’nin S-400’leri teslim alması halinde öncelikle ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye’nin Rus savunma ya da istihbarat sektörüyle önemli düzeyde bir alışveriş yapıp yapmadığını belirlemek üzere toplanacak.
  • Ulusal Güvenlik Konseyi’nin bu anlamda eşiğin aşıldığına kanaat getirmesi halinde, ABD Maliye Bakanlığı olası yaptırım seçeneklerini ve etkilerini değerlendirecek ve Başkan’a hangi yaptırımların uygulanması gerektiği konusunda tavsiyede bulunacak.
  • Bunun üzerine yaptırım öngören bir başkanlık kararnamesi hazırlanacak. Başkan kararnameye imzasını attığı anda yaptırımlar yürürlüğe girecek.
  • Başkan’ın kararnameyi ne zaman imzalayacağı dolayısıyla da yaptırımları resmen yürürlüğe almasına ilişkin bir zaman sınırıysa bulunmuyor.