Ana içeriğe atla

AKP’ye yakın İbrahim Uslu: AKP için iktidar şuan mümkün görünmüyor

AKP’ye yakın İbrahim Uslu: AKP için iktidar şuan mümkün görünmüyor
Geçmişte Türkiye’deki ANAR Araştırma Şirketi’nin başkanlığını yapan Prof. Dr. İbrahim Uslu, AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın 2023’teki seçimleri kazanma ihtimalinin “şu anki duruma bakılarak mümkün olmadığını” söyledi.
posted onMarch 17, 2020
noyorum

Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başında bulunduğu AKP’ye yakınlığıyla bilinen ve geçmişte ANAR Araştırma Şirketi’nin başkanlığını yapan Prof. Dr. İbrahim Uslu, AKP ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın 2023’teki seçimleri kazanma ihtimalinin “şu anki duruma bakılarak mümkün olmadığını” söyledi.

İbrahim Uslu’ya göre AKP-MHP bloğunun oluşturduğu iktidar 2015’ten beri düzenli olarak destek kaybediyor ve bu trend ilerleyen süreçte de devam edecek.

“Erdoğan, dünyadaki popülist lider trendindi ürünü”

Nispeten iktidara yakın Karar gazetesinden milliyetçi tutumuyla tanınan Taha Akyol’a değerlendirmelerde bulunan Uslu, 2023 seçiminde AKP’nin ilk turda tekrar iktidar olup olamayacağı sorusuna şu yanıtı verdi:

"Şu anki kamuoyu desteğine göre bu mümkün görünmüyor. Tabii ülkenin hangi koşullarda ve hangi zamanlama ile seçime gideceğini şu andan öngörmek çok da kolay değil. Ayrıca iktidar kadar muhalefetin önümüzdeki süreçte nasıl performans göstereceği de sizin sorunuzun cevabı açısından önemli. Dünyada popülist/karizmatik liderlerin yükselmeye başlaması, 2008 küresel ekonomik krizi ve arkasından başlayan göçmenler gibi diğer global sorunlar nedeniyle toplumların sığınılacak güçlü aktörlere ihtiyaç duymasından kaynaklanmıştı. Dünyanın şu anki gidişatına bakıldığında, önümüzdeki süreçte de seçmenlerin aynı ihtiyacı hissetmesi beklenebilir. Bu nedenle Erdoğan’ın siyasi başarısını belirleyecek temel diyalektiğin, yeni seçmen profili ile sığınılacak güçlü lider arayan seçmen profili arasındaki çelişki ve dengeler tarafından şekilleneceğini düşünüyorum."

“2015’ten beri destek kaybeden AKP, kaybetmeye devam edecek”

Türkiye’de kendisi her ne kadar kabul etmese de Kuzey Kürdistanlıların ve hatta Türklerin de ‘Kürt partisi’ olarak gördüğü Halkların Demokrasi Partisi (HDP) de dahil muhalefet partilerinin blok oluşturma ihtimalinin Erdoğan’ın iktidarda kalıp kalmayacağının da belirleyici olacağını ifade eden Uslu, şöyle devam etti:

“Tabii muhalefet partilerinin ne ölçüde bir blok olarak hareket edebilecekleri, kendi içlerinde sorun yaşayıp birden fazla parçaya bölünüp bölünmeyecekleri de bir başka önemli faktör. Bu kadar çok bilinmeyenli bir siyasi denklemde sağlıklı tahmin yapmak mümkün değildir. Şu an söyleyebileceğimiz şey, iktidarın 2015 Kasım’ından bu yana düzenli olarak destek kaybettiği ve bu trendin önümüzdeki süreçte devam etmesinin beklenebileceğidir. Ancak her an travmatik gelişmelerin yaşandığı bir dünyada trendlerin kesintiye uğraması veya yeni trendlerin ortaya çıkması da olasılıklar dahlindedir."

Türkiye’de dört seçmenden birinin kendini bağlı hissettiği bir partisinin olmadığını; şehirleşme, eğitim, internet kullanımı ve kadın faktörünün güçlenmesinin bağlılığı azalttığını söyleyen Uslu, bu kesimin iktidarlara tepki eğiliminin de yüksek olduğunu ve bu durumun dindarlık-siyaset ilişkisini iyice zayıflatacağını söyledi.

“CHP, Kürtler ulaşmaya çalışıyor”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu süreci rasyonelleştirdiğini ve  kapsamını genişlettiğini ifade eden Uslu şöyle devam etti:

“CHP, kurulduğundan beri iletişim kurmakta zorlandığı iki kesime; muhafazakârlara ve Kürtlere ulaşmaya çalışıyor. Başarılı oldu diyemeyiz ama doğru yolda... Kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili duyarlılık arttıkça milliyetçi-muhafazakâr partilere oy verme eğilimi azalıyor. Seçmenlerin yarısını oluşturan ve gün geçtikçe bilinçlenen kadınlar sağ partiler için büyük bir problematik alan. Tüm dünya gibi Türkiye de değişiyor. Erdoğan’ın AK Parti’si kendini ‘Muhafazakar Demokrat’ olarak isimlendirdi ama 2014’ten itibaren daha çok Milliyetçi-Muhafazakar bir çizgiye oturdu. Tüm gücüne ve tarihsel üstünlüğüne rağmen Milliyetçi-Muhafazakar siyaset, Gezi Olayları ile artık görünür hale gelen ve küreselleşmenin yanı sıra internet ve iletişim devrimlerinin tetiklediği yeni sosyolojik gelişmeler nedeniyle bir kriz yaşamaktadır. 2017 Anayasa Referandumu bu sosyolojik gelişmelerin siyaseti etkilemeye başladığı ilk oylama olarak dikkat çekicidir. O günden sonra yaşanan tüm seçimlerde siyaset sosyolojisindeki dönüşümlerin etkisi net bir biçimde hissedildi.”