Suriye ve Batı Kürdistan’da (Rojava) yaşanan insani krize ilişkin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) brifing veren BM İnsani Yardım Acil Durum Koordinatörü Ursula Mueller, Türk devletinin Rojava’ya yönelik işgal harekatının bölgede insani krizi derinleştirdiğini söyledi.
Öte yandan Avrupa Parlamentosu’ndan 40 parlamenter ise Türk devletinin Kuzey Kürdistan hem de Rojava’da Kürtlere karşı gerçekleştirdiği saldırılarını durdurmasını isteyen bir mektup kaleme aldı.
BM İnsani Yardım Acil Durum Koordinatörü Meller, “Türk devleti ve ona bağlı silahlı grupların Kuzey Doğu Suriye’ye dönük başlattığı operasyonlardan kaynaklı, 200 binden fazla insan yerini terk etmek zorunda kaldı” dedi ve ekledi:
“Son dönemde çatışmalar azalsa bile, bu bölgede ciddi insani kriz yaşanmaya devam ediyor. Yerinden edilmiş 70 binden fazla insan hala Rakka, Heseke ve Halep çevresine ve 17 binden fazla insan Irak’a gitmek zorunda kaldı.”
"Çatışmalar Yardımı Engelliyor"
Rojava’da 1.8 milyon insanın hala insani yardıma ihtiyaç duyduğunu belirten Mueller, çatışmalardan kaynaklı birçok bölgeye yardım ulaştırmakta büyük zorluk yaşandığına dikkat çekti.
Mueller, Türk devleti ve çetelerinin Rojava’ya yönelik saldırılarının hedefinde olan M4 karayolu ve çeşitli sınır geçişlerinin insani yardımların geçmesi için güvenli olması gerektiğini söyledi.
Türk devletinin saldırılarının insani yardımların bölgeye ulaştırılmasını zorlaştırdığının altını çizen Mueller, saldırılardan dolayı Rojava'da insani durumun daha da kötüleştiğine vurgu yaptı.
Mueller, “Sınır ötesi operasyon olmasaydı, insani durum bu kadar ağırlaşmayacaktı. 9 yıldır yaşanan savaşın mağduru olan bu insanlar yeniden açlık, hastalık, ölüm ve yerinden edilmelerle karşı karşıya kalmayacaktı” ifadelerini kullandı.
DAİŞ’lilerin ailelerinin kaldığı Hol kampına da değinen Mueller, “Bu kampta yüzde 94’ü kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık 68.400 kişi kalıyor. Devletlerin buradaki vatandaşlarını alması gerekir” dedi.
Mueller, verdiği brifingde aynı zamanda İdlib’de yaşanan insani krizde dikkat çekti.
AP: Türk devletinin Kürtlere karşı yürüttüğü saldırılarını durdurun
Öte yandan Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 40 parlamenteri, Türk devletinin hem Kuzey Kürdistan hem de Rojava'da Kürtlere yönelik saldırılarının derhal durdurulması için Avrupa Komisyonu’na çağrıda bulundu.
40 parlamenterin imzasını taşıyan mektup, Cuma günü Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve AB’nin dış ilişkiler ve güvenlik politikası yüksek temsilcisi Josep Borell’e gönderildi.
Türkiye’de başta Kürtler ve HDP olmak üzere demokratik siyasi muhalefete yönelik baskılara dikkat çeken parlamenterler, aynı zamanda “Kürtler ve Hristiyan Asurilerin yaşadığı Rojava bölgeleri başta olmak üzere Kuzey Suriye’ye yönelik saldırıları hatırlattı.
“AKP kademeli olarak otoriter bir sistem inşa etti”
Türkiye'de iktidardaki AKP’nin son dört yıl içerisinde “kademeli olarak son derece otoriter siyasi bir sistem inşa ettiğini” kaydeden parlamenterler, “Bu süreçte başta siyasi yöneticiler, parlamenterler, seçilmiş Kürt belediye başkanları, yüzlerce gazeteci, akademisyen, doktor, sivil toplum temsilcileri, insan hakları savunucuları ve başka kişiler olmak üzere 80 bini aşkın kişi terörizmle bağlantılı suçlamalarla tutuklandı” dedi. Hükümetin, başta Kürt politikası olmak üzere kendisini eleştiren herkesi terörist, ihanetçi ve devlet düşmanı olmakla suçladığını belirten parlamenterler, özellikle HDP’ye yönelik saldırılara vurgu yaptı.
“Türk hükümeti HDP’yi tamamen yok etmek istiyor”
Mektupta, “Türk hükümeti HDP’yi tamamen yok etmek istiyor” denildi. 2015’ten bu yana 15 bin 300 HDP’linin gözaltına alındığını hatırlatan parlamenterler, “Türk hükümeti özellikle HDP’nin yönettiği Kürt belediyelere karşı son derece saldırgan bir tutum içerisinde” tepkisinde bulundu.
HDP'li başkanların görevden alınarak kayyum atanan belediyeler ve tutuklanan belediye başkanlarını hatırlatan parlamenterler, toplamda 34 belediyeye “illegal” bir şekilde el konulduğunu belirtti. Henüz görevden alınmamış olanların da ağır bir siyasi ve mali baskı altına alındığına işaret eden parlamenterler, bunların da her an görevden alınabileceğini kaydetti.
Hasta tutsakların durumuna da dikkat çeken parlamenterler, İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2018 verilerine dayanarak 1025 hasta tutsağın bulunduğunu ve bunlardan 357’sinin durumunun ağır olduğunu vurguladı. Mektupta, hasta tutsaklar için “derhal serbest bırakılmalı ya da donanımlı hastanelerde tedavi edilmeli” denildi.
“Tüm baskılar, Rojava’nın işgaliyle paralel yürütülüyor”
Tüm bu baskıların, Türk devletinin Rojava'ya yönelik işgal harekatına paralel olarak yürütüldüğünü belirten parlamenterler, Türk devleti ve çoğu El Kaide eski üyeleri ve DAİŞ bağlantılı gruplardan oluşan aşırılıkçı vekalet güçlerinin 2018'in başında Afrin'e saldırdığı ve 150 bin dolayında kişinin Türkiye'nin saldırıları karşısında evlerini terk etmek zorunda kaldıkları ve evlerine geri dönemedikleri belirtildi.
Türk devletinin Kürtlerde boşalttığı yerlere başkalarını yerleştirdiğini ve sistematik olarak demografik değişime uğrattığını ifade eden parlamenterler bunun “uluslararası hukukun ağır ihlali” olduğunu kaydetti.
Kalanlara yönelik de şiddet ve baskı uygulandığını belirten parlamenterler, harekatın yapıldığı bölgelerdeki Türkleştirme politikalarına da dikkat çekti.
Türkiye'nin son olarak 9 Ekim’de Rojava'ya harekat başlattığını hatırlatan parlamenterler, “Bu işgal uluslararası hukuku ihlal ediyor ve sivillere karşı sayısız vahşet ve insanlığa karşı suçlar işliyor” diye vurguladı.
"Uluslararası Toplumun Gözleri Önünde İnsanlığa Karşı Suç İşleniyor"
Saldırıların ateşkese rağmen devam ettiğini de belirten parlamenterler, Türk devletinin “terörizmle mücadeleyi” bahane gösterdiğini ifade ederek, şöyle dedi:
“Bizim açımızdan, Türk devletinin gerçek amacının Suriye yerel nüfusunun özerk yönetim ihtimalini yok etmek, Kürtleri, Asuri-Süryanileri ve Ermenileri Türk-Suriye sınırından göçertmek, Türk ve Arap nüfus ile kendi cihatçı gruplarının ailelerini Kürt topraklarına yerleştirmek olduğu açıktır.”
Kürtler ve Hristiyanların göçertilerek Arap nüfusun buralara yerleştirilmesinin demografik değişim ve etnik temizlik gibi insanlığa karşı iki suç olduğunu kaydeden parlamenterler, “Türkiye, bir NATO üyesi, Avrupa Konseyi üyesi ve AB’ye aday bir üye olarak uluslararası toplumun gözleri önünde bu suçları işliyor” diye belirtti.
AB'ye Kürt ve Hristiyan nüfusa karşı etnik temizliğe, Türkiye'nin bölgedeki saldırılarına karşı durulması çağrısının yapıldığı mektupta,"Türkiye’ye silah satışına karşı tam bir ambargo, ekonomik yaptırımlar ve Türk hükümetinin bir çok üyesine karşı hedefli yaptırımlar içeren AB’nin ortak bir tutumu ile birlikte Türkiye’nin Suriye’yi terk etmesi sağlanabilir." denildi.
Türkiye'nin Rojava'ya yönelik harekatı nedeniyle yerlerinden göç etmek zorunda olanlara da insani destek olunmasını isteyen parlamenterler, son olarak Kürtlerin dünyanın bu parçasında barış ve istikrar sağlanması için gelecekteki tartışmalara dahil edilmesini istedi.