Afganistan –Tacikistan’dan başlayan coğrafyayı hegemonyası altına alan İran, IŞİD’in Ortadoğu’da yarattığı iktidar boşluğu ile birlikte Irak, Suriye Lübnan ve Yemen’i de kapsayan “nüfuz” alanı buldu. Ortadoğu’daki Haşdi Şabi, Lübnan Hizbullahı, Husiler, Taliban, Hamas, Fatimiyyun Zeynebiyyun gibi radikal İslamcı terör örgütlerine destek veren Molla rejimi söz konusu guruplar ile kontrol altına aldığı bölgeleri birbirine bağlamayı, enerji hatlarını kontrol altına alma amaçlayan hamleler yaptı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın 2017 yılında göreve başlamasının ardında Obama döneminde İran ile imzalanan P5+1 Nükleer Anlaşması’ndan çekilmesi, İran’a yeniden ekonomik ambargolar uygulaması ve İran’ın Ortadoğu’daki en etkin “kılıcı” olan İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu terör listesine alması 40 yıldır şer ihraç eden Molla rejimi için tehlike çanlarının çalmaya başladığını gösterdi.
ABD’nin yeni Ortadoğu politikası ile birlikte uluslararası alanda da yalnızlaşan Tahran’ın son zamanlarda siyasi ve ekonomik istikrarını kaybeden Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da paramiliter terörist guruplara da destek vermesi dikkat çekiyor. Mollaların desteği ile Kuzey Kürdistan’ın 1979-1980 yıllarında Diyarbakır'da Vahdet Fidan Güngör ve Hüseyin Velioğlu tarafından kurulan Hizbullah terör örgütünü yeniden canlandırmayı amaçlıyor. 1990’lı yıllarda Kuzey Kürdistan’ın Batman, Silvan, Nusaybin, Diyarbakır, Cizre, Kızıltepe başta olmak üzere birçok kentinde binlerce yurtsever Kürt aydınlarını “kafir” oldukları gerekçesi ile katletti.1990’lı yıllarda İran’daki askeri kamplarda eğitim aldıktan sonra Kuzey Kürdistan’a gönderilen militanların, sokak ortasında binlerce insanı alıkoyup bodrumlarda “domuz bağı” denilen ip ile katletme eylemleri dönemin emniyet ve insan hakları örgütlerinin raporlarına girdi.
2000 yılında Beykoz Operasyonu’nda yakalan örgütün en etkin isimlerinin başında yer alan Abdülaziz Tunç, gazeteci Erdoğan Aktaş’ın İran rejiminin Hizbullah’a verdiği desteğine ilişkin sorusuna NTV’nin canlı yayınında şu sözler ile açıklamıştı: “1988’de Hüseyin Velioğlu ve örgütün başka elemanlarıyla İran’a gittik zaten. Gizli olarak çok sıkı ilişkileri vardı. Gittik oraya iki yıla yakın kaldık ve daha sonra geldik. Gerçek manada ilişki vardı.”
1990’lı yılların başında 2000’li yılların başına kadar Kuzey Kürdistan’da Jandarma İstihbarat Timi (JİTEM) Türkiye’de de mafya hareketleri ile birlikte hareket eden Hizbullah İstanbul'da birkaç iş adamının kaçırılması olaylarından sonra devlet tarafından süreli bir şekilde “gözden” çıkarıldı. İstanbul Beykoz ilçesinde eşzamanlı tüm Türkiye’de Hizbullah taraftarlarına karşı aramalar ve operasyonlar başladı. 17 Ocak 2000'de Beykoz'daki bir operasyon sırasında örgütün lideri Hüseyin Velioğlu öldürüldü. Örgütün ileri gelenlerinden Edip Gümüş ile Cemal Tutar gözaltına alındıktan sonra tutuklandı. Cemal Tutar’ın Hizbullah'ın askeri kanat, Edip Gümüş’ün de örgütün Hüseyin Velioğlu’ndan sonra siyasi işlerden sorumluydu.
Örgütün İstanbul’daki üst kademesinin yanı sıra Diyarbakır'da, Hizbullah üyesi olduğu ileri sürülen pek çok kişi mahkemeye sevk edildi. Türkiye ve dünya kamuoyunda Hizbullah davası olarak bilinen dava 10 Temmuz 2000'de başladı. Hizbullah militanlarının yargılandığı dava Aralık 2009'da sonuçlandı. Zanlılar çeşitli sürelerde hapis cezalarına çarptırıldı, Cemal Tutar ile Edip Gümüş’ün de aralarında bulunduğu 16 kişiye müebbet hapis cezası verildi.
Hizbullahçılar 2011 yılında Kum’a kaçtı
Militan faaliyetler yaptıkları öne sürülerek tutuklanan Hizbullah'ın 23 üyesi, Türk Ceza Kanunu'nda yapılan, mahkeme kararı olmaksızın tutuklu kalma süresini 10 yıl ile sınırlayan tasarı değişikliği doğrultusunda aralarında örgütün üst düzey liderlerinin de bulunduğu isimler “adli kontrol” şartı ile 4 Ocak 2011'de tahliye edildi. Ancak adli kontrol kapsamında karakola dönmeyen Hizbullah üyeleri kayıplara karıştı. Serbest bıraktıktan sonra örgüt üyelerini izleyen Milli İstihbarat Teşkilatı birimlerinin ulaştığı bilgilere göre, aralarında örgütün üst düzey yöneticileri Cemal Tutar ile Edip Gümüş’ün de bulunduğu Hizbullahçılar serbest bırakıldıktan 1 hafta sonra önce Van’a geçtikleri, buradan da yasa dışı yollar ile İran’a ulaştıkları belirtildi. Van’da da etkili oldukları belirtilen Hizbullahçıların, İran sınırındaki Özalp, Saray veya Başkale ilçelerinin kırsal kesiminde kaçakçıların kullandığı güzergahı kullandıkları Doğu Kürdistan’a İran Devrim Muhafızları tarafından karşılandıkları açıklandı.
Türkiye ve İran medyası İran’a yerleşen Hizbullahçıların Molların,” şer – fitne” kenti Kum’a yerleştikleri yazıldı. Yaklaşık 10 yıl Türkiye’de yargılanan ve serbest bırakıldıktan Kum’a yerleşen Hizbullahçıların isimleri şöyle:
Edip Gümüş: Gümüş, Hizbullah’ın en etkili isimlerinden birisi. Örgütün bölgeye korku saçan neredeyse tüm eylemlerinin planlayıcısı ve siyasi sorumlusu olarak bilinen Gümüş’ün, çok sayıda kişinin ölüm emrini verdiği iddia ediliyor. Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu’nun ölü olarak geçirildiği İstanbul Beykoz’daki evde, çatışmadan sonra ele geçirilen Gümüş’ün, tutuklu bulunduğu sırada da cezaevinden verdiği talimatlarla örgütü yönettiği öne sürülüyor. Gerekçeli kararda, 42 kişinin ölümünden doğrudan sorumlu gösterildi.
Cemal Tutar: Hüseyin Velioğlu’nun öldüğü Beykoz’daki çatışmada, Gümüş’le birlikte polisle saatlerce çatıştıktan sonra yakalanan Tutar, Kuzey Kürdistan’daki acımasızlığı ile tanınıyor. Örgütün kanlı eylemlerinin neredeyse tamamından sorumlu tutulan Tutar, Hizbullah ile ilgili haber yapan, bilgi sızdıran herkesin cezalandırılması talimatını veren isim olarak biliniyor.
Fuat Balca: Hizbullah arşivinde bulunan özgeçmişinde, “1989 yılında örgüte girdim. “1- birini sopayla dövdük, 2- Ben ve Musa, A. Vahap’ın aracını yaktık” gibi madde madde verdiği ifadeyle tanınıyor. Balca, zamanla, eylem talimatlarını veren bir isim haline geldi.
Abdülkerim Kaya: Örgütün tepe noktasındaki isimlerden doğrudan talimat alan tetikçilerden biri olarak biliniyor. 15 kişinin ölümünden doğrudan sorumlu tutuluyor.
Mehmet Varol: Örgütün tetikçilerinden olduğu biliniyor. Hizbullah davasında 13 kişinin ölümünden doğrudan sorumlu tutulmuştu.
Mustafa İpek: Hizbullah’ın Kuzey Kürdistan’da korku saçan adam kaçırma ve yaralama eylemlerini gerçekleştiren isimlerinden birisi. Hizbullah Davası İddianamesinde 10 kişinin ölümünden doğrudan sorumlu gösteriliyor.
Mahmut Demir: Ankara’da, Şerif Uprak, Bayram Ali Uprak ve Hüseyin Bayburt’un sorgulanarak domuz bağı yapılıp, gömülmesinden sorumlu tutuluyor. Hizbullah Davası iddianamesinde 26 kişinin ölümünün sorumlusu olarak gösterildi.
Kemal Gülşen: Örgütün, Diyarbakır ve Batman’daki silahlı eylem talimatlarını veren ve bazı eylemlere bizzat katılan isimler arasında yer alıyor. Hizbullah Davası iddianamesinde 16 kişinin ölümünden sorumlu tutuluyor.
Hizbullah internet üzerinden propagandaya başladı
AvaToday’ın güvenilirin kaynaklardan edindiği bilgilere göre Kum’da bulunan Hizbullah militanları İran’ın desteği ile Kuzey Kürdistan başta olmak üzere Türkiye’de yeniden faaliyet yürütmeye başladı. Hizbullah elemanlarının hücre yapılanmasının yanı sıra internet ve sosyal medyayı da kullanarak yayımladıkları video ve fotoğraflar ile İran rejiminin propagandasını yaptıkları, Kürt liderlerine de hakaret ettikleri öğrenildi. Türkiye’de kurulan ve Türkçe, İngilizce, Kürtçe yayım yapan “islamidavet.com.” isimli haber sitesinde IŞİD ile mücadele eden Kürt güçlerine, Mela Mistefa Barzani’ye Mesud Barzani’ye İsrail ile ilişkide bulundukları iddiasıyla hakaret ettikleri görülüyor.
Diğer yandan söz konusu sitenin Kürtlerin dini ve ulusal değerlerini istismar etmek amacıyla Ruhullah Musavi Hümeyni, Ali Hamaney ve Saidi Kurdî’nin fotoğraflarını da yan yana kullanması dikkat çekiyor. 1990’lı yıllarda “Davet” isimli yayım organında bir yandan İran rejiminin propagandası diğer yandan Kürler arasında kin ve nefreti kusan Hizbullah’ın yine aynı söylemi kullandığı görülüyor.
Dolayısıyla, 2015 yılından bu yana Kürdistan Bölgesi siyasi partilerini birbirine düşüren, 16 Ekim 2017’de Kerkük ve Kürdistan Bölgesi idaresi dışında bulunan diğer Kürt kentlerinin Haşdi Şabi terör örgütü tarafından işgal edilmesinde rol oynayan, siyasi partilerin yeni hükümeti kurma girişimlerini tıkayan, Doğu Kürdistan’dan hemen hemen her gün Kürt gençleri idam eden, Beşar Esed rejiminin sırtını sıvazlayarak her defasında Batı Kürdistanlı siyasetçilere tehditler savuran eli kanlı İran Molla rejiminin Kuzey Kürdistan’da da Kürtler arasında yeni bir “birakujî” çatışması çıkarmak ve Hizbullah’ı sahaya sürmek için fırsat kolladığı görülüyor.
Kürdistan’daki tüm siyasi güçlerin, Ortadoğu’daki diktatör rejimlerin akıbetini yaşayacak İran’ın Molla rejiminin kirli oyunlarına karşı tedbir almanın yanı sıra, İran rejimi sonrası için yol haritaları üzerinde çalışmaları gerekmektedir.
Molla rejimi tarafından Hizbullah lideri H. Velioğlu’na verilen kimlik
Hizbullah liderlerinden Abdullaziz Tunç’un İran- Hizbullah ilişkilerine ilişkin sözleri
“İslamidavet.com” isimli internet sitesinin Kürt liderlerine yönelik saldırıları