Skip to main content

15 Temmuz’un gizlenen belgeleri ortaya çıktı

15 Temmuz’un gizlenen belgeleri ortaya çıktı
Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümünde dava klasörlerinde unutturulmaya çalışılan Yurtta Sulh Konseyi ile ilgili Genelkurmay bilgisayarlarında çıkan ve bilirkişi incelemesi yapılmış ‘gizli’ ibareli word belgelerinde darbenin ilk saatlerinde askeri birliklere ve bakanlıklara yollanmak üzere hazırlanan mesajlarda Hulusi Akar’ın imzası bulunuyor.
posted onJuly 15, 2019
nocomment


Türkiye’de 2016’da gerçekleşen 15 Temmuz darbe girişiminin yıldönümünde dava klasörlerinde unutturulmaya çalışılan Yurtta Sulh Konseyi ile ilgili çarpıcı belgeler ortaya çıktı.

Genelkurmay Başkanlığı bilgisayarlarında çıkan ve bilirkişi incelemesi yapılmış ‘gizli’ ibareli word belgelerinde darbenin ilk saatlerinde askeri birliklere ve bakanlıklara yollanmak üzere hazırlanan mesajlarda Hulusi Akar’ın da imzası bulunuyor.

15 Temmuz akşamı 22:15’te birliklere ve bakanlıklara yollanan ilk mesaj olan sıkıyönetim direktifinin imza kısmında (İmzalıdır) (Yurtta Sulh Konseyi Başkanı) ibaresi yer alıyor. Mesajın ekinde yer alan yeni görevlendirmelerde Genelkurmay başkanlığında ve kuvvet komutanlıklarında bir değişiklik yapılmıyor. Hulusi Akar‘n genelkurmay başkanlığı görevine devam ettiği bildiriliyor.

Nordic Monitor’de Abdullah Bozkurt imzasıyla yer alan haberde, kritik bir ayrıntıya daha dikkat çekiliyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’n darbecilerin elinde rehin ve dış dünya ile temasının kesik olduğu iddia edilen saatlerde, darbecilerin harekâtın emir-komuta içerisinde yapıldığı tartışmalarına son verecek ve bütün orduyu harekete geçirecek bir şekilde Hulusi Akar imzalı mesajı neden birliklere yollamadıkları belirsizliğini koruyor.

Sıkı Yönetim Direktifi - 1 ve 2

Türk Ordusu teamüllerinde atamaları tebliğ eden mesajlarda mesajı kaleme alan subayın rütbesi tebliğ yapılanların astı olmuyor. Darbecilerin bütün subayların bildiği bu basit hatayı nasıl yaptıkları üç yıl geçmiş olmasına rağmen açıklığa kavuşmadı. Tebliği alan komutanlıkların mesajı teyit etmek için aradıkları Genelkurmay’da kimsenin telefonlara cevap vermediği de dava tutanaklarında yer almıştı.

İmza: Hulusi Akar

15 Temmuz gecesi darbe başladıktan sonra yollanmak üzere hazırlanan diğer direktif ve emirlerde Hulusi Akar’ın imzası açıkça görülüyor. Bu çelişkiyi ortadan kaldırmak için 2017 yılında iktidara yakın gazetelerde darbeciler Akar’ı ikna edemeyince imzaları değiştirdiler türü haberler çıkmıştı.

Hulusi Akar imzalı Yurtta Sulh Konseyi Direktifi ve iddianamede gizlenen belge


Kimlerden oluştuğu bilinmeyen Yurtta Sulh Konseyi’ne üye oldukları iddiası ile 20 kişi yargılanmış ancak Yurtta Sulh Konseyi belgelerinde adı geçen Hulusi Akar ile ilgili bir soruşturma yapılmamıştı.

Yine cevap bekleyen bir diğer soru da bu kadar önemli belgelerden Yurtta Sulh Konseyi ve Çatı davaları iddianamelerinde hiç bahsedilmemiş olması. Ek klasörlerde binlerce belge arasında yer alan bu tarihi belgenin Akar’ı korumak maksadıyla kamuoyundan gizlendiği tahmin ediliyor.

Uzmanlar, askeri yazışmaların içerik ve şekil şartlarının TSK için olmazsa olmaz kurallar içerdiği ve harp okullarında bunun ders olarak okutulduğunu dile getiriyor. Genelkurmay’da başkanının bilgisi ve haberi olmadan bir mesaja imzasının eklenmesinin mümkün olmadığını eğer darbeciler bunu izinsiz yapsalardı birliklere yollanan ilk mesajı Akar imzalı geçeceklerinin altı çiziliyor. Uzmanların tahmini darbe bildirisinin altına Yurtta Sulh Konseyi Başkanı ibaresinin kullanılmasının önceden ortaklaşa planlandığı yönünde.

Hakan Fidan neden kaçırılmadı?

Nordic Monitor’un haberinde ayrıca Hulusi Akar ile MİT müsteşarı Hakan Fidan’ın darbeden bir gün önce Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda gece geç saate kadar süren baş başa konuşmalarına yer veriliyor. Darbe günü Genelkurmay’a gelen Hakan Fidan’ın darbecilerin ilk hedefi olduğu ve kaçırılacağı iddiasına rağmen nasıl rahatlıkla Genelkurmay’dan ayrıldığı bilgisine de yer veriliyor.

15 Temmuz’un yıldönümünde cevap bekleyen sorulardan bir diğeri ise darbe gecesi Ankara Gölbaşı’nda bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü’ne ait Havacılık Dairesi’nin bombalanması ve 7 polisin öldürülmesi olayı.

Skandal ortaya çıktı

Olayla ilgili Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada 141 sayfalık bilirkişi raporu ve mahkeme tutanakları büyük bir skandalı ortaya çıkardı.

Nordic Monitor haberine göre pilotlar Mehmet Çetin Kaplan ve Ertan Koral’ın 8 kez müebbet hapis istemi ile yargılandığı iddianamede 15 Temmuz gecesi Havacılık Dairesi’ni bombaladığı iddia edilen 94-0110 kuyruk numaralı uçak, bilirkişi uzmanlarının uçuş kayıt bilgileri ve kara kutuları incelemesi sonucu hazırladıkları rapora göre 15 Temmuz günü hiç uçmamış. Uçağın en son 14 Temmuz günü göreve çıktığı yine ayrı bir raporda teyit ediliyor.

avatoday

 

Mahkeme sunulan bilirkişi raporunda, iddianamenin aksine bombalamayı yaptığı iddia edilen 94-1562 kuyruk numaralı uçağın Akıncılar Üssü’nden darbe gecesi 00:01’de kalkıp aynı üsse 01:56’da indiği bilgisi yer alıyor. Ancak Gölbaşı’ndaki Havacılık Dairesi’nin bombalanması resmi kayıtlara göre 23:18’de gerçekleşti.

Yani iddianameye göre bombalamayı yaptığı iddia edilen uçak o gece hiç uçmamış, bilirkişi raporuna göre bombayı attığı iddia edilen uçak ise Gölbaşı’nın bombalanmasından yaklaşık 45 dakika sonra havalanmış.

 

avatoday

 

İddianame ile bilirkişi raporları arasındaki çelişki bununla da bitmiyor. Gölbaş’ını bombaladıkları için yargılanan pilotların hangi kuyruk numaralı uçakla uçtukları henüz tespit edilemedi, pilotlar o gece havalandıkları ve üsse döndükleri iddia edilen uçakla ilgili bilirkişi incelemesine göre bir adet GBU-10 bombası yüklendiğinin ve üsse dönüldüğünde bu bombanın uçakta yüklü olarak iniş yaptıklarının yine resmi kayıtlarda yer aldığını iddia ediyor.

Pilotlar ifadelerinde, bir uçağın bomba atıp atmadığının tespitinin çok kolay olduğunu, silah ateşleyen bir elden alınan svap örneği gibi uçaklarda yapılan chartic incelemesinden ve tellerin pozisyonundan bunun tespit edilebileceğini ve raporlarda üsse dönüş yaptıklarında yer görevlilerinin hangi mühimmatla iniş yaptıklarını kayda geçirdiklerini söylediler.

avatoday

 

Pilotların ifadelerinde bombalanmanın gerçekleştiği saatlerde havada değil Akıncı Üssü’nde bulunduklarını ve kamera görüntüleri ile bunun sabit olduğunu iddia ediyor.

Bilirkişi raporunda o gece uçan uçaklarla ilgili ayrıntılı bilgilere rastlanırken bombalamayı gerçekleştirdiği iddia edilen uçakla ilgili birçok bilginin eksik olduğu göze çarpıyor.

Pilotlar telsiz konuşmaları ve dikta raporlarında kullandıkları iddia edilen Aslan-1 ve Aslan-2 çağrı kodlarını hiç kullanmadıklarını, kendilerine ait çağrı kodunun “Kurt” olduğunu yine mahkemede dile getirdiler.

 

avatoday

 

Pilotlar: Yalan ifade vermemiz için işkence ettiler

Gözaltına alındıktan yaklaşık 2 yıl sonra 14 Şubat 2018 tarihinde mahkemeye çıkarılan pilotlar yalan ifade vermeleri için ağır işkence gördüklerini, eşlerinin ve sevdiklerinin fotoğrafları gösterilerek tehdit edildiklerini iddia ettiler. Daha önce defalarca olduğu gibi Terörle Mücadele Hareketi kapsamında uçuşa çıkacakların bilgisi ile göreve çağrıldıklarını ifade eden pilotlar mahkemede, gözaltına alındıktan sonra yaşadıklarını detaylı olarak anlattılar.

Yargılanan pilotlardan sanık Mehmet Çetin Kaplan ifadesinde “16 Temmuz 2016 öğleden sonra lojman nizamiyesinde ailem ile birlikte sivil kıyafetli olarak çıkıyordum. 10:15 arasında elinde MP5 ve tabanca bulunan ve sonradan emniyet ve istihbarat mensubu olduğunu öğrendiğim kişilerce silah doğrultarak durdurulduk. Askeri kimliklerimiz istendi. Kimliklerimiz alındıktan sonra hiçbir karşı koyma hareketi yapmamama ve üzerimde silah olmamasına rağmen aniden kapıyı açtılar ve sinkaflı küfürler edilerek yere yatırıldım ters kelepçe takılarak tekmelenmeye başlandım. Suratıma kasıklarıma ve vücuduma her yere tekmeler atılıyordu. Eşimi de arabadan indirerek bir buçuk yaşındaki bebeğimizi eşimin kucağından alıp yere fırlattılar eşimi de elle taciz ediyorlardı. Sözlü olarak küfür ve hakaret ediyorlardı. Bu insanlardan duyduğum bazı sözleri sizinle paylaşacağım. Bu sözler bunların lojmanlarını yakalım. Anaları ve karıları bize helal çocuklarının kafasını keselim şeklinde sözlerdi. O gözaltına alınış esnasında ve en son hatırladığım bebeğim yerde ağlıyor eşim de yerden çocuğu almaya çalışıyordu.” sözlerine yer verdi.

Pilotlar savunmalarını hazırlamak için ihtiyaç duydukları dava dosyalarının tamamının kendilerine verilmediği ve avukatları ile görüşmelerinin sınırlandırıldığını ve bütün konuşmalarının sesli ve görsel olarak kayıt altına alındığını belirttiler.