8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Türkiye’den yansıyan görüntü hiç de iç açıcı değil. İstihdam fırsatları ve çalışma koşulları özellikle kadın işçiler için son derece elverişsiz.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre kadınlarda istihdam oranı yüzde 28.9. Aynı oran erkek nüfusta ise yüzde 65.6. Dolayısıyla kadınların istihdamı katılımı erkeklerin yarısından bile az. İşsizlik, kadınlar açısından çok daha büyük bir sorun.
Yine TÜİK verilerine göre çalışan kadınların yüzde 41’i kayıtdışı olarak istihdam ediliyor. Yani her 10 kadın işçiden dördü, sigortasız ve dolayısıyla kaçak çalıştırılıyor. Bu durumdaki kadın işçi sayısı 3 milyon 671 bin kişi. Erkeklerde kayıtdışı istihdam oranı ise yüzde 30. Kadın çalışanlar kayıtdışı istihdama bağlı olarak daha olumsuz koşullarda ve düşük ücretle çalıştırılıyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından iki yılda bir hazırlanan Küresel Ücret Raporu’na göre de 70 ülke arasında anne işçiler açısından en olumsuz koşullar Türkiye’de. Bir başka ifade ile anne olmanın en ağır bedelini Türk kadın işçi ödüyor.
2018-2019 yıllarını kapsayan rapor, “cinsiyete dayalı ücret farklılıklarını anlamak” teması ile bir süre önce yayınlandı. İki ana bölümden oluşan rapor, küresel ücretlerde kaydedilen gelişmeleri ve cinsiyete dayalı ücret farklılıklarını inceledi.
Dünyada 70 ülke ve ücretli çalışan dünya nüfusunun yüzde 80’ini kapsayan araştırmaya göre; anne olan ve olmayan çalışan kadınlar arasındaki derin bir ücret farkı söz konusu. Bu farkın en belirgin olduğu ülke ise Türkiye. Anne olan Türk kadını, anne olmayan bir kadına göre yaklaşık yüzde 30 daha az ücret alıyor.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, cinsiyete dayalı ücret eşitsizliğinin nedenlerinden birinin “annelik ücret farkı” olduğunu gösteriyor. Anne olan ve olmayan kadınlar arasındaki ücret farklılıklarını ifade eden bu gösterge, baba olan ve olmayanlar arasındaki ücret farklarını ifade eden “babalık ücret farkı” ile birlikte değerlendirildiğinde çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor.
Anneler, çalışma hayatının kesintiye uğraması, çalışma saatlerinin azalması, kısmi süreli çalışma, işe alınma ve yükselmede karşı karşıya kalınan ayrımcılık gibi nedenlerle anne olmayan kadınlara göre daha az kazanıyor.
Rapora göre Türkiye, yüzde 29.6 ile hem üst, hem de orta ve alt gelir grubundaki ülkeler arasında annelik ücret farkının en yüksek olduğu ülke olarak bu alanda en olumsuz koşullara sahip.
Babalar ise, baba olmalarına bağlı olarak sunulan ek ücretler sayesinde, baba olmayan erkeklere göre daha yüksek ücret seviyeleri ile ödüllendiriliyor. Bir başka ifade ile, kadınlar anne oldukları için ücret yönünden cezalandırılırken, babalar ödüllendiriliyor.
Annelik, çalışma hayatının kesintiye uğramasına ve kadının kalıcı olarak işgücü piyasasının dışına savrulmasına da neden oluyor.
ILO’nun raporuna göre; cinsiyete dayalı ücret farklılıkları da dikkat çekiyor. Kadınlar daha az kazanmaya devam ediyor. Yani anne olan kadınlarla anne olmayan kadınlar arasında ciddi ücret farklılıkları görüldüğü gibi, erkeklerle kadınlar arasında da cinsiyete dayalı eşitsizlik söz konusu.
Öte yandan TÜİK verileri incelendiğinde kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görülüyor. Okuryazar olmayan kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 15.9, lise altı eğitimli kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 27.7, lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 34.3, mesleki veya teknik lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 42.6 iken yükseköğretim mezunu kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 72.7 oldu.