Dost düşman fark etmeksizin birçok ülkenin merakla beklediği ABD Başkanlık seçimleri bugün başladı. Mevcut Başkan Donald Trump ile Demokrat rakibi Joe Biden arasındaki seçimi, ABD’nin en tehlikeli düşman olarak belirlediği İran İslam Cumhuriyeti, Rusya, Çin ve son süreçte ilişkileri gerginleşen Türk devletinin yanı sıra İsrail, körfezdeki Arap ülkeleri ve Avrupa ülkeleri de bu seçimin sonuçlarını merakla bekliyor.
İngiliz dış politika araştırma merkezi Chatham House’a göre son dört yıl, tüm dünyaya ABD’nin kararlarının uluslararası siyasette ne kadar önemli bir etkisi olduğunu gösterdi.
Chatham House, “3 Kasım seçiminin galibi Amerika’nın diplomatik, ekonomik ve askeri kaynaklarının nasıl kullanıldığını belirleyecek ve özellikle ABD’nin var olan ortaklıklarla çokuluslu kurumlara bağlılığını şekillendirecek” değerlendirmesinde bulunuyor.
Başkanın kim olacağı müttefikleri kadar ABD’nin rakiplerini de etkileyecek. Ancak bazıları çok fazla değişim olmayacağı görüşünde.
İran rejimi
Seçim sonuçlarını en çok merak eden devletlerin başında İran rejimi geliyor. Eski Başkan Barack Obama döneminde imzalanan nükleer anlaşma ile özellikle Kürtlere karşı uyguladığı ağır insan hakları ihlalleri, bölgesel terör gruplarına sağladığı destek ve nükleer silah üretimi konularında nispeten Batı ile belli bir uyum yakalandığı zannedilen İran rejimi, Donald Trump’ın başkanlık koltuğuna oturması ardından büyük bir ekonomik çöküşün içine girdi.
Trump, Obama’nın desteklediği nükleer anlaşmadan ABD’yi tek taraflı çekerek İran rejimine yönelik ağır ekonomik yaptırımları devreye koydu. Petrol, gıda ve bir çok alana yönelik ABD yaptırımları, Birleşmiş Milletler’in Ekim ayında süresi biten silah ambargosunun resmen kalkmasına rağmen, İran rejimini tarihinin en büyük ekonomik kriziyle baş başa bıraktı.
Yaşadığı bu büyük krizden dolayı İran rejimi, bölgedeki kendisine bağlı terör yapılanmalarına finans desteği aktarımına da darbe vururken, rejim ayakta kalabilmek için İran ve Doğu Kürdistan’da (Rojhelat) halk hareketlerine karşı katı bir güvenlik politikası yürüttü.
Körfez’de de İran rejiminin saldırganlaşmasını beraberinde getiren bu ekonomik yaptırımlardan kurtulmak için İran rejiminin Trump’ın kazanmaması için kendi bilgisayar korsanları aracılığıyla ABD seçimlerine müdahale girişimleriyle suçlandı.
Rusya
Rus uzmanlar, kim kazanırsa kazansın Moskova-Washington ilişkilerinde çok az ilerleme beklediklerini söylüyor.
Merkezi Moskova’da bulunan araştırma merkezi Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi’nden Andrey Kortunov, “Putin ve çevresindekiler kendi dünya görüşleriyle uyumlu olduğu için Trump’ı daha fazla beğeniyor olabilir. Trump’ın çok uluslu kurumlarla ilgili şüpheci yaklaşımı ve diplomatik yollardan çok ikili ilişkiler üzerinden ilerleyen yaklaşımı bunda rol oynuyor,” diyor.
Kortunov, ABD’de başkan kim olursa olsun Moskova’nın gelecek aylarda politikasını değiştirmesini beklemediğini söyledi ve ‘‘husumetin’’ devam edeceğini belirtti.
Kortunov, Rus politikacıların, uzun zamandan bu yana Moskova’nın dış politikasındaki değişikliklerin Batı tarafından bir zayıflık göstergesi olarak algılandığı görüşünde olduklarını söylüyor. Uzman, Rus siyasetçilerin bu değişikliklerin Rusya’ya baskı uygulamaya davetiye çıkartacak bir adım olarak görüldüğüne inandıklarını söyledi.
Eski Rus yetkililer VOA’ya son aylarda yaptıkları açıklamalarda ABD ve Avrupa’yla ilişkilerdeki husumetin devam etmesini beklediklerini söylediler ve bunun ABD liderliğinde Rusya’nın etkisini kırmak için yürütülen gizli bir anlaşmadan kaynaklandığını belirttiler.
2016 seçimlerine giden süreçte yaşanan tartışmalara yakından tanık olan üst düzey bir danışmana göre, Kremlin’deki bazı isimler ilişkilerin Donald Trump’la farklı olmasını ummuştu. Rus yetkili şimdiki durumun da 2016’dakine benzediği görüşünde.
Ancak ne Ruslar ne de dünyanın geri kalanı ABD seçimlerinin sonuçlarının küresel düzeyde büyük etkileri olacağından şüphe duymuyor.
Dünya insanlarının oy hakkı
İngiliz Sky News televizyonunun muhabiri ABD seçimlerinin uluslararası etkisi nedeniyle, dünyanın da seçimde oy hakkı olması gerektiğini iddia etti ve ‘‘Bu sadece ulusal bir seçim değil, aynı zamanda küresel bir seçim’’ dedi.
Dünya genelinde milyonlarca kişinin seçim partileri yaparak sabaha kadar seçimleri takip edeceği sanılıyor. Bazılarıysa mesailerine ara vererek sonuçları takip edeceklerini söylüyor. Bazı kentler seçim sonuçlarını dev ekranlardan yayınlamayı planlıyor.
ABD siyasetine duyulan merakın yanı sıra yabancı hükümetler seçimleri kendi stratejik çıkarlarının süzgecinden geçiriyor. Guardian gazetesine yazdığı yazıda Georgia Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Cas Mudde, ‘‘ABD Başkanlığı bazılarının sandığı kadar güçlü bir mevki olmasa da hem içeride hem de dışarıda dünyanın seçimle gelinen en güçlü makamı. Şu anda bütün dünya seçimleri büyük kaygı ve beklentiyle izliyor’’ dedi.
Şu an Trump ya da Biden’dan yana olsalar da dünya hükümetleri benzer bir kaygıyı paylaşıyorlar. 2016’da kamuoyu yoklamalarının yanıltıcı sonuçlar vermesi deniz aşırı ülkelerin liderlerinin bu seçimin nasıl sonuçlanacağından da emin olamamalarına neden oluyor.
Başkan Trump’la yakın ilişkiler içinde olan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ya da Hindistan Başbakanı Narendra Modi verecekleri tam desteğin seçimi kazanması halinde Biden yönetimiyle ilişkilerini olumsuz etkileyebileceği için Trump’ı övmeye temkinli yaklaşıyor.
Küresel kamuoyu yoklamaları
Trump görev süresi boyunca Avrupa kıtasında fazla destek görmezken bu durum kıtanın batısında kendisini daha çok gösterdi. Pew Araştırma Merkezi’ne göre Trump’ın uluslararası ilişkilerde doğru adımları atacağını düşünen Almanlar’ın oranı yüzde 13, İsveçliler’in oranı yüzde 18, Fransızlar’ın oranı ise yüzde 20. Bu rakamlar Trump’ın selefi olan Barack Obama’nın görevdeki son yılında çok daha yüksekti.
Kamuoyu yoklamalarının sonuçları Avrupa’nın milliyetçi partilerinin yoğunlukta olduğu doğu kesimlerine doğru gidildikçe daha farklılaşıyor. Bu ülkeler özellikle göç politikaları konusunda Trump’ı müttefikleri olarak görüyor. Pew araştırma merkezine göre Polonyalılar’ın yüzde 51’i Trump’ın uluslararası ilişkilerde doğru hareket edeceği görüşünde.
Uzmanlara göre kıtanın batısında ise hem hükümetler hem de liderler Trump döneminin sona ermesini tercih ediyor ve daha öngörülebilir, Avrupa ile ilişkilerinde daha geleneksel siyasete dönülmesini arzu ediyor.
Brezilya’dan Mısır’a farklı beklentiler
George Soros’un kaynak sağladığı düşünce kuruluşu Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nin Başkanı ve George Soros’un oğlu Alex Soros, Biden’ın her zaman okyanus ötesi ilişkilere büyük önem atfettiğini, uzun siyasi kariyeri boyunca Almanya Başbakanı Angela Merkel, gibi Avrupalı liderlerle iyi ilişkiler kurduğunu söyledi.
Avrupalı yetkililer Biden ile ilişkilerin Trump’la olduğundan daha yumuşak ve öngörülebilir şekilde ilerleyeceği görüşünde. ABD Senatosu’nda 34 yıl, Obama yönetiminde ise sekiz yıl görev yapan Biden Avrupa’da iyi tanınıyor. Biden’ın her zaman olduğu gibi yine ortaklıklar oluşturmaya çalışması, uluslararası sahada çok taraflılık için uğraşması, dış politikasının da Batı Avrupalılar’ın ortak liberal değerlerini paylaşması bekleniyor. Ancak yine de Batı Avrupalılar ilişkilerin Trump’ın ‘‘Önce Amerika’’ yaklaşımı öncesindeki haline tamamen geri dönmesini beklemiyor.
Trump’ın zafer kazanması halinde Avrupa dışındaki yerlerin kazananlarından biri kendisi de muhafazakar milliyetçi olan Brezilya Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro olacak. Bolsonaro’nun yardımcıları Trump’ın kaybetmesi halinde Brezilya’nın uluslararası alanda daha çok tecrit edileceği görüşünde.
Ortadoğu’da ise Obama yönetimiyle arası kötü olan Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sissi’nin ve Trump’la iyi ilişkiler geliştiren Körfez ülkelerinin Biden’ın seçimi kazanması halinde memnun olmayacakları görüşü hakim.