Skip to main content

Türk devletinin HDP operasyonuna tepkiler artıyor

Türk devletinin HDP operasyonuna tepkiler artıyor
Türk devletinin gayrı hukuki bir şekilde 6 yıl önce gerçekleşen Kobani eylemleri nedeniyle çoğunluğu HDP üst düzey yöneticisi 82 kişiyi gözaltına almasına Bakur, Türkiye ve Avrupa’dan sert tepkiler geldi.
posted onSeptember 26, 2020
nocomment

Vahşi terör örgütü DAİŞ’in 2014’ün Ekim ayında Batı Kürdistan’nın (Rojava) Kobani kentine yönelik işgal saldırısı sırasında Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kobani düştü düşecek” lafı ardından Kuzey Kürdistan’da (Bakur) başlayan halk ayaklanması süreciyle ilgili Türk devleti, 6 yıl sonra çoğunluğu Halkların Demokrasi Partisi’nin (HDP) yönetim kadrosundan 82 kişiyi gözaltına aldı. Bu hukuksuz eyleme karşı hem Bakur hem de Türkiye gelenilende büyük tepkiler geldi.

HDP’nin eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş’ın ve Figen Yüksekdağ’ın cezaevine atılmalarına gerekçe gösterilen nedenlerden biri de “Kobani Eylemleri” olarak da adlandırılan “6-8 Ekim 2014 olayları.”

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, 82 isme yönelik gözaltı kararını “intikam operasyonu” olarak değerlendirdi. “6 yıldır uğraşmalarına rağmen partimizin sorumluluğunu ortaya koyacak hiçbir delil ortaya koyamadılar. Tam tersine o dönem uyguladıkları politikalarla, DAİŞ’in saldırılarını müjdeler gibi duyuran ve ardından sokakta şiddetin yaygınlaşmasına zemin hazırlayan siyasi iktidardır” dedi.

HDP

 

HDP’li milletvekilleriyle Ankara’da kamera karşısına geçen Sancar, “Bugün gözaltına alınan arkadaşlarımız daha önce de aynı gerekçelerle gözaltına alınmış. Serbest bırakılmıştı. Bu bir intikam operasyonudur. Operasyonlarla Kars Belediyesi Eş Başkanımız Ayhan Bilgen, eski vekillerimizden Sırrı Süreyya Önder ve çok sayıda eski milletvekilimiz gözaltına alınmıştır. Bu planlanmıştır. Yargı uzun süredir olduğu gibi burada da iktidarın sopası olarak kullanılmaktadır. Bu operasyonlar 6-8 Ekim olayları bahane edilerek yürütülmüştür. 6-8 Ekim olaylarının sorumlusu partimiz değildir. 6 yıldır uğraşmalarına rağmen bu olaylarda partimizin sorumluluğunu ortaya koyacak hiçbir delil ortaya koyamadılar. Hiçbir makul inandırıcı gerekçe ortaya koymamışlardır. 6-8 Ekim eylemlerinin sorumlusu, partimiz asla değildir. Tam tersine o dönem uyguladıkları politikalarla, DAİŞ’in saldırılarını müjdeler gibi duyuran ve ardından sokakta saldırıların yaygınlaştırmasını, şiddetin yaygınlaşmasına zemin hazırlayan siyasi iktidardır. O dönem hem Kobani’de yaşananlara karşı izlediği tutum hem de DAİŞ saldırılarına gösterilen tepkilere, yöneltilen saldırılar, 6-8 Ekim olaylarından iktidarın sorumlu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır” dedi.

AKP haksız değil çünkü ona kaybettirecek olan HDP’dir”

HDP’nin AKP iktidarını sona erdirecek siyasi yapı olduğunu bildiği için iktidarın kendilerine müdahalede bulunduğu ifade eden Sancar, bugünkü operasyonu da iktidarı koruma amaçlı gördüklerini belirterek şunları söyledi:

“İktidar da biliyor ki kendisine kaybettirecek esas aktör HDP’dir. Esasen iktidar bunda haksız değildir. HDP’den korkmakta haksız değildir. Çünkü bir seçimde daha kendilerine yenilgiyi HDP tattırmıştır. Her yenilgi iktidarın korkusunu derinleştirmektedir. 31 Mart seçim stratejisi bu iktidara nasıl kaybettireceğimizi bir kez daha gösterdi. 23 Haziran seçiminde de yine aynı politikalarla korkusunda haklı olduğunu gösterdik. O nedenle HDP’yi etkisizleştirmeye mümkünse bitirmeye azmetmişlerdir ama bu çaba nafiledir. Kaybettikçe saldırıyorlar, saldırdıkça daha fazla kaybediyorlar. Bunu en iyi bilen bu operasyonları yürütenlerdir. O imzanın sahibi savcı bizim muhatabımız değildir. Bizim muhatabımız iktidardır. Bu operasyonu başlatan savcı bilsinler ki günahlarının ve ayıplarının üstünü HDP’ye operasyon çekerek örtemezler. Özel hayatla ilgili herhangi bir değerlendirme yapmak istemem ama bu özel hayatı çok aşmaktadır. Nikahtan sonra soluğu sarayda alan savcının hangi talimatlar çerçevesinde hareket ettiğini biliyoruz.”

Bu noktada muhalefet partileri ve toplumsal muhalefet kesimlerine seslenen Sancar, “Eğer HDP susarsa iktidar rahatlayacaktır ama HDP’nin susmayacağını iktidar biliyor. Biz bir kez daha Türkiye toplumuna bu gerçeği duyuruyoruz. Bu duyuru savaşa sömürüye, talana karşı olan herkese bir çağrıdır. Mücadele şimdi daha da yükseğe çıkarılmalıdır. Bunun tam zamanıdır. Geç kalırsak yine kazanacağız ama bedeli daha fazla olacak. Eğer bir araya gelmekte geç kalırsak kazanacağımız gerçeği değişmeyecek toplum olarak ödeyeceğimiz bedeller artacak. Çağrımızın aciliyeti de burada yatıyor. Bu topluluk daha fazla bedel ödememesini sağlamak hepimizin görevi ve elindedir. Mücadeleyi birlikte yürütürsek kısa sürede bu faşizan saldırıları durduracağız” dedi.

TBMM’de çok sayıda Kobani eylemlerinde yaşananlara ilişkin Meclis Araştırması yürütülmesi için araştırma önergesi sunduklarını belirten Sancar, “Fakat bu önergelerin tamamı iktidar partisinin oylarıyla reddedildi. Çünkü hakikat ortaya çıkarsa, adil ve tarafsız bir araştırma ve soruşturma yürütülürse iktidar elindeki bu çirkin propagandayı kaybedecek. Bunun yerine partimize sistemli bir yalan kampanyası yöneltiyor, psikolojik savaş harekatı yürütüyor. Adalet bakanına defalarca sordum, ‘Kobani eylemleriyle ilgili açılmış kaç soruşturma var? Açılmış kaç dava var? Bu davaların durumu nedir?’” şeklinde konuştu.

CHP: Üzerinden 6 yıl geçti hangi yeni delil var

Türkiye’deki ana muhalefet partisi CHP ise, Meclis’teki üçüncü siyasi parti konumundaki HDP’nin hedef alınması için 6-8 ekim olayları soruşturmasında ne tür deliller elde edildiğini sorguladı.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, bugünkü operasyonu Türkiye’deki ekonomik gelişmeler yerine gündemi iç siyasetle meşgul etme çabası olarak değerlendirerek, “6-8 Ekim olaylarının üzerinden 6 yıl geçti. Hangi yeni delil var bilmek isteriz” dedi.

AB Komisyonu Sözcüsü Ana Pisonero: Türk devleti halk iradesine saldırıyor

AB komisyonu

 

Türkiye'de 'Kobani eylemleri' soruşturması kapsamında 7 ilde gerçekleşen onlarca gözaltı operasyonuna ilişkin Bakur ve Türkiye’deki sivil toplum kuruluşu ve siyasi partilerin yanı sıra Avrupa'dan tepki mesajları geldi.

AB Komisyonu Sözcüsü Ana Pisonero, Türkiye'de bu türden gelişmelerle ilk kez karşılaşmadıklarını belirterek, "Avrupa Birliği hali hazırda Türkiye'deki anti-terör yasaları ve uygulamalarına ilişkin kaygılarını birçok kez dile getirdi. Benzer endişeler devam ediyor. Son gelişmelere ilişkin olarak da daha resmi ve üst düzey bir tepki konusunda şimdilik biz de beklemedeyiz." dedi.

Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, "Türk makamları eleştirel sesleri kısarak olağanüstü hal oluşturmaya kararlı görünüyor" açıklaması yaptı.

Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen'in gözaltı kararının 'halkın iradesine saldırı" olarak niteleyen Amor, yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “HDP üyelerine yönelik 2014 yılına dayanan olaylara karıştıkları iddiasıyla ilgili bu yeni baskı kampanyasından derin endişelerimi dile getiriyorum. Bu sadece geçmişe yönelik fiili olağanüstü halin başarısız darbe girişiminden daha önceki bir döneme yansımasıdır. Türk makamları, muhalefeti ve herhangi bir eleştirel sesi daha da bastırmak için bir tür genel geriye dönük olağanüstü hal oluşturmaya kararlı görünmektedir. Eski HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş da bu olaylara benzer bir şekilde karışmakla suçlandı, AİHM kararına aykırı şekilde 6 yıldır hapiste ve hala iddianame bekliyor.”

“Türkiye'yi AB'den uzaklaştıran adım”

Avrupa Parlamentosu Sosyalist ve Demokratlar İlerici İttifakı (S&D) Başkan Yardımcısı Kati Piri de olayı Türkiye'yi AB'den uzaklaştıran bir adım olarak niteledi: “Avrupa ve uluslararası toplumdan tekrarlanan mesajlara rağmen, Türk yetkililer Kürt yanlısı siyasetçilere yönelik saldırılarını sürdürüyor. Eski milletvekilleri de dahil olmak üzere bu kişilerin tutuklanması, Türkiye'yi AB'den daha da uzaklaştıran bir başka geri adımdır. HDP, 6 milyon seçmeni temsil eden Kürt azınlığın demokratik ve barışçıl kolu S&D Grubu'nun iki kardeş partisinden biridir. Hepsi derhal serbest bırakılmalı.”