Türk devletinin Suriye politikasını değerlendiren PKK Yürütme Konseyi Üyesi Murat Karayılan, Türk devletinin stratejik amacının Kürtleri statüsüz bırakmak olduğunu söyledi.
Bölgede yaşanan savaşı 3. Dünya Savaşı olarak adlandırdıklarını ve herkesin bu savaştan sonra bölgenin yeniden dizayn edileceğini düşündüğünü belirten Karayılan’ın Fırat Haber Ajansı’na (ANF) verdiği mülakattan öne çıkanlar şöyle:
“Türk devleti, bölgenin yeniden dizaynında Kürtlerin yer almasını istemiyor”
“Yeni dizaynda Kürtlerin de yer alma ihtimali çok yüksektir. Türk devleti kendi açısından bu süreçten yararlanmak için önüne iki stratejik hedef koymuştur: Bunlardan birincisi; Kürtlerin yeni dizaynda yer almamasıdır. Türk devletinin birinci stratejik amacı budur. Bunun için kendisine belirlediği bir konsept var. Bu konsept temelinde Misak-ı Milliyi işgal etmek, Türkiye sınırları dışında savaş yürüterek Kürtlerin statü sahibi olmasını engellemek istiyor. Bu, aslında Türk devletinin genel stratejisidir. İkinci amacı da; Ortadoğu bölgesinde İhvan-ı Müslimin iktidarının kurulması ve desteklenmesidir. Esasen AKP-MHP iktidarının amacıdır fakat Türk devleti de bunu kabul etmiştir, çünkü birlikte ittifak halindedirler. İşte Suriye’de, Libya’da, Mısır’da İhvan-ı Müslimin iktidarını destekleyip bu ülkelerde hâkim hale gelmesini istiyorlar. Esas stratejileri bu iki amacı gerçekleştirmektir.
Şimdi İdlib’de gerçekleşen savaş bu temelde gelişmektedir. Türkiye esasen Suriye’ye müdahale etmiştir. Erdoğan daha bundan dokuz yıl önce ‘Şam’a gidip Emevi Camii’nde namaz kılacağız’ diyordu. Bahçeli dün yine çıkıp ‘halkımız Şam’a girmeye hazır olsun’ dedi. Bundan dokuz yıl önce de aynısını söylüyorlardı. Bunların amacı Suriye rejimini parçalayıp Suriye’yi kendi himayeleri altına almaktır. Zaten Erdoğan kendisini İhvan-ı Müslim'nin önderi gibi gördüğü için İhvan-ı Müslim'i diğer Arap ülkelerinde iktidar haline getirerek oralarda kendini iktidar sahibi kılmak istiyor. Bunun için Katar ile birlikte onlara para, maaş ve silah veriyor. Katar’ın parası olduğu için çoğunlukla bunları o karşılıyor. Bu şekilde İhvan-ı Müslim'i her yerde destekleyerek yarın onların iktidar olacağı yerde kendisinin iktidar olacağını hesap ediyor.
“Erdoğan, İhvan’ı Müslimin üzerinden Arap ülkelerini işgal etmek istiyor”
Libya’da Serrac hükümeti diye bir şey kalmamıştır. Erdoğan oraya güç gönderip, destek vererek Serrac’ı ayakta tutmaya çalışıyor. Eğer Serrac hükümeti Libya’nın bir kesimi üzerinde hâkim hale gelirse o zaman orası Kıbrıs’ın kuzeyi gibi Türkiye’nin bir parçası olur. Zaten Erdoğan oranın petrolüne göz dikmiştir. Türk devletinin planı böyledir. Bu şekilde Arap halkının iradesine dönük müdahalede bulunuyor. Libya’ya asker göndermesi, İdlib’de savaşması, Suriye güçlerine dönük geliştirilen saldırılar esasen T.C.’nin Araplara karşı geliştirdiği bir savaştır. Osmanlı hayalleri çerçevesinde İhvan-ı Müslimin’i buralarda hâkim hale getirerek Arap ülkelerini işgal etmek istiyor. Aslında Araplara karşı geliştirilen bir savaştır, çünkü Arap toprakları üzerinde Türk devletinin derin hesapları vardır.
Bu işte başat rolü oynayan bilindiği gibi Rusya’dır. İdlib’de şimdi yürütülen savaş esasen Rusya’ya, Rusya’nın politikasına karşıdır. Erdoğan Putin’in bazı hesaplarından faydalanmak, Suriye ve diğer Arap ülkeleri üzerindeki amaçlarını gerçekleştirmek istedi. Putin de gerçekten buna yol verdi. Türk devletinin önce Cerablus’a, sonra Afrin’e, Serêkaniyê ve hatta İdlib’e girmesinin önünü açan Rusya’dır. Sonra ortaya Astana platformu diye bir şey attılar. Astana platformu ne yapabilir ki? Şimdi de Erdoğan’ın kendisi diyor ki, Soçi ve Astana platformları dağılmış, boşa çıkmıştır. Oysa asıl amacı Rusya’yı kandırıp istifade etmekti. Ama Erdoğan’ın yürüttüğü siyaset bugün tıkandı, Rusya ile karşı karşıya geldi. Fakat böyle olması Türk devleti ve Rusya’nın direkt birbiriyle savaşacağı anlamına gelmez. Zaten Türk devletinin böyle bir savaşa girmeye takati yoktur. 3. Dünya savaşının önemli bir karakteristik özelliği de güçlerin açıktan birbiriyle savaşmamasıdır. Direkt değil, dolaylı olarak savaşmaktadırlar.
“İdlib’deki sivillerini sayısını çok göstererek propaganda yapıyor”
Türk devleti ile Suriye rejimi arasında uzun zamandır süren bir savaş var. Fakat 3 Şubat’ta ve iki gün önce gerçekleşen olaylarda Türk askerlerinin öldüğü Türk devletince duyuruldu. Şimdi dikkatle bakın, Türk devleti iki gündür NATO’ya, Birleşmiş Milletler’e (BM) seslenerek Şam, Moskova ve Tahran’ın saldırılarının durdurulmasını istiyor. Bu şekilde çağrılarda bulunarak feryat figan ediyor. Bunun için İdlib’de bulunanların sayısını abartıyor, bazen 2 milyon, bazen 4 milyon kişi var diyor. Halbuki hiç de öyle değildir, İdlib’de kimse kalmamıştır. Ancak 100 bin kişi kalmıştır. Ama sayıyı abartıp, ‘bu kadar mülteci bize doğru geliyor’ diyor. İdlib’den gidenler zaten gitmişler, orada kalan fazla kimse yok. Bu şekilde sayıyı abartıp Avrupa’nın da gözünü korkutmak istiyor ki, saldırıları durdursunlar.
Türk devleti İdlib’de bela olmuş ve ‘ben buradan çıkmayacağım’ diyor. Türk devletinin daha önce alanda kurduğu gözlem noktaları ne içindi? Orada Suriye devleti ve çeteler arasında savaş vardı. Ama şu an çeteler oradan çıkmıştır. Türk devleti hala neden oradadır? İşte bu Türk devletinin bir usulüdür nereye asker gönderse, oradan çıkmaz. Şimdi de İdlib’e girmiş güvenlik ve gözlem noktaları adı altında alandan çıkmıyor. Peki neden Türk devleti hala oradadır? Öyle görünüyor ki, bu büyük bir sorun olacak ve bölgede savaş daha da kızgınlaşacak. Bu anlamda Türk devleti bölgede resmen bir bela haline gelmiştir. Oysa şu anda Türk devleti Suriye ve Libya’dan çekilse-çıkarılırsa bu sorunların çoğu çözülür. Bu anlamda asıl sorun, Türk devletinin bu bölgelerde varlığıdır. Evet, bunu herkes dillendirmiyor ama böyle olduğu açıktır ve herkes de bunu biliyor. Türk devletinin Suriye devleti üzerinde hesapları var yine Kürtler üzerinde hesabı var ve bunun için Suriye topraklarını kendine göre dizayn etmek istiyor. Kürtlerin olduğu ve statüye kavuştuğu bir Suriye değil, İhvan-ı Müslim zihniyetinin hakim olduğu bir Suriye istiyor. Türk devletinin asıl amacı budur. Bunun için de Erdoğan risk göze almış ve Ergenekoncuları da yanında sürükleyerek bu savaşa girmiş durumdadır.
“Kürtler söz konusu olunca herkes ittifak kuruyor”
Aslında Ergenekoncular, Avrasyacılar bu savaşa pek katılmak istemiyor, bu anlamda Erdoğan ve Avrasyacılar arasında şu anda çelişki olduğunu da biliyoruz. Tabi bize yani Kürtlere karşı birlik halindeler, maalesef söz konusu Kürtler olunca herkes ittifak kurup birlik oluyor. Fakat şu an Erdoğan’ın Suriye’ye yönelik geliştirdiği politikaya Avrasyacılar yani Ergenekoncuların bir kısmı katılmıyor. Ama Erdoğan onları da bu politikanın içine çekip bu savaşa sürüklüyor ki, Suriye üzerindeki hesaplarının tamamını gerçekleştirebilsin. Bu anlamda Erdoğan İhvan-ı Müslim’i orada güç haline getirip onları hakim gele getirmeye çalışarak, ideolojik bir savaş yürütüyor.”