Ana içeriğe atla

Türk devleti ‘İdlib’ten Libya’ya cihatçı transfer edecek’ iddiası

Türk devleti ‘İdlib’ten Libya’ya cihatçı transfer edecek’ iddiası
Rusya’nın desteğiyle Suriye rejim güçlerinin İdlib’te Türk devleti destekli cihatçı gruplara karşı ilerlemeye başlaması ardından Türk devletinin Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne destek amacıyla İdlib’teki cihatçıları Libya’ya transfer edeceği iddia edildi.
posted onDecember 24, 2019
noyorum

Türk devletinin Suriye’nin İdlib kentinde sıkışan cihatçıları, Libya’daki General Hafter güçlerine karşı başkent Trablus’u elinde tutan Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne destek amacıyla bu ülkeye transfer edeceği iddia edildi.

Türk devleti, Doğu Akdeniz’de yasadışı sondaj faaliyetleri nedeniyle Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve Avrupa Birliği (AB) ile yaşadığı gerilimi Libya ile imzaladığı deniz alanlarını sınırlandırma mutabakatıyla yeni bir boyuta taşıdı. Hemen akabinde Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle yaptığı askerî ve güvenlik anlaşmasıyla da Türk devleti yeni bir uluslararası krizi tetikledi.

General Halife Hafter’e destek veren ABD ve Rusya başta olmak üzere, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi bölge ülkelerinin de sert tepki gösterdiği anlaşmanın yanı sıra Türk devletinin Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne destek için bu ülkeye asker göndermeyi gündemine alması bardağı taşıran son damla oldu.

Bir taraftan bu gelişmeler yaşanırken ortaya atılan yeni bir iddiaya göre Türk devleti, Suriye’den Libya’ya silah ve cihatçı transferi yapacak.

Musa Özuğurlu: Libya-Suriye cihatçı transferi tersine yaşanıyor

Musa

 

Türkiye’de yayın yapan Gazete Duvar’ın deneyimli gazetecilerinden Musa Özuğurlu, "Suriye'den Libya'ya cihatçı siyaset" başlıklı yazısında Libya’nın daha önce en önemli cihatçı merkezlerden biri olduğunu belirtiyor ve “ABD, 2011’den itibaren Suriye’ye Libya’dan (gemi ile) çok sayıda silah ve cihatçı sevkiyatı yaptı. Silah gemilerinin İskenderun limanına yanaştığı ve silahların buradan karayolu ile Suriye’ye nakledildiği iddia edildi. Bugünlerde ise cihatçı transferinin ‘tersine’ yaşandığı iddia ediliyor” diyor.

“Hafter, cihatçı ve silah araması için Türk gemilerini durduruyor”

“Türkiye’nin desteklediği Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne yardım için İdlib’ten Libya’ya cihatçı transferi yapılıyor mu?” sorusunu yönelten Özuğurlu, şu ifadeleri kullanıyor:

“(Libya’daki) General Hafter liderliğindeki Ulusal Ordu’nun bazı (Türk) gemileri durdurması cihatçı ve silah araması için yapılıyor. Elbette başka boyutları da var meselenin. Doğu Akdeniz’de Batı ile karşı karşıya gelen Türkiye, Libya hamlesi ile birlikte Arap dünyasına karşı da cephe açmış oldu. Türkiye’nin Doğu Akdeniz hamlesi Mısır (ve diğerleri için) belki de sadece Doğu Akdeniz sorunu olarak kalacaktı. Ancak Libya ile yapılan anlaşma Türkiye ile bölgesel rekabet yaşayan Arap ülkeleri açısından meseleyi bir başka boyuta taşıyor.”

“Türkiye Libya’ya asker gönderirse, Mısır da bu hakkı kendinde görür”

Türkiye’nin birçok sorun yaşadığı BAE ve Suudi Arabistan ile şimdi bu cephede de savaşacağını belirten Özuğurlu “Ama özellikle Mısır’a dikkat etmek lazım. Erdoğan’ın ulusal güvenlik gerekçesi ile Suriye’ye düzenlediği operasyon örnekleri ortada dururken Türkiye Libya’ya asker gönderirse sınır komşusu Mısır da bu hakkı kendisinde görür, Suudi Arabistan da. Üstelik bu ülkeler bunu Hafter için değil Türkiye’ye alan tanımamak için yaparlar” diyor.

“Cihatçılarla baş başa kalma”

Türk mürettebatlı geminin alıkonulmasının da gelecekle ilgili kötü senaryolara ilk örnek teşkil ettiğini ifade eden Özuğurlu, şöyle devam ediyor:

“Ulusal Ordu’nun gemi ile ilgili istihbarat almadan bu operasyonu yapmış olması çok da mümkün görünmüyor. Bu da ‘başka ülkelerin de’ devrede olduğunu gösteriyor.

Türkiye’nin Libya sahasında attığı somut adım ya da bundan sonra yapacakları ne? Daha önce Suriye’ye olan cihatçı akınını Libya’ya mı yönlendirmek? Ya da Libya’da yeni Haratiler, Belhaclar mı bulmak?”

Türk devletinin izlediği siyasetin sonunu “cihatçılarla baş başa kalma” olarak değerlendiren Özuğurlu, Bu siyasetin bir benzerinin Suriye ve Rojava’da görüldüğünü, Türk devletinin bölgedeki her ülke ile cihatçılar ya da Müslüman Kardeşler örgütü ve ideolojik sebeplerle savaş halinde olduğunu ifade etti. Musa Özuğurlu, “Oysa dış politikayı ‘cihatçı seviye’ yerine diplomatik seviyede sürdürmek hiç de zor değildi” dedi.