Ana içeriğe atla

HSD Sözcüsü Bali: Türk devletinin algı operasyonu işe yaramadı, dünya aptal değil

HSD Sözcüsü Bali: Türk devletinin algı operasyonu işe yaramadı, dünya aptal değil
HSD Basın Sözcüsü Mustafa Bali, Türk devletinin HSD’yi terörist olarak etiketlemeye çalıştığını ancak başarılı olmadığını vurgulayarak, “Dünya ülkeleri aptal değil” dedi. Bali, Şam ile sınır güvenliği dışında herhangi bir anlaşma yapmadıklarını ve Şam’ın hiçbir kurumunun Rojava’da olmayacağını söyledi.
posted onDecember 9, 2019
noyorum

Demokratik Suriye Güçleri (HSD) Basın Sözcüsü Mustafa Bali, Türk devletinin uluslararası düzeyde HSD’ye karşı başlattığı algı operasyonunda müttefiklerini ikna edemediğini dile getirerek, “DAİŞ’e karşı mücadele etmiş ve içerisinde Kürtler, Araplar, Asurlar ve Türkmenlerin de yer aldığı Demokratik Suriye Güçleri’ni terörist olarak etiketlemeye çalışıyorlar. Dünya ülkeleri aptal değil” dedi.

Rusya garantörlüğünde Suriye hükümeti ile HSD arasında yapılan müzakereler ışığında Esad’ın Batı Kürdistan (Rojava) topraklarına tekrar dönme ihtimaline ilişkin de konuşan Bali, “Sınır güvenliğini sağlama dışında Suriye ile herhangi bir anlaşma yok. Hiçbir devlet kurumu bizim bölgemizde (Rojava’da) olmayacaktır” ifadelerini kullandı.

Türk devletine bağlı cihatçı çetelerin ateşkes kararına rağmen Rojava’da ihlallerini sürdürdüğünü ve ‘ateşkes mutabakatından bu yana 80 köyün işgal edildiğini’ ifade eden HSD Sözcüsü, “Şu ana kadar, ateşkes bölgeleri dışındaki yerleşim yerlerine 200’den fazla saldırı düzenlediler. Konfuli köyünde katliam yaptılar. Konfuli Serê Kaniyê ya da Grê Spi’de bulunan bir köy değil Kobani'de bulunan bir köydür. Sırf Kürt oldukları için, savaş uçakları ile saldırı düzenlediler katliam yaptılar” diye konuştu.

Her zaman Türk halkı için barışı umuyoruz diyen HSD Basın Sözcüsü Mustafa Bali Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.

“ŞAM İLE SINIR GÖVENLİĞİ DIŞINDA BİR GÖRÜŞME YOK”

Rojava’daki mevcut durum hakkında Rusya’nın garantörlüğünde HSD ile Suriye yönetimi arasında görüşmeler olduğu yönünde bilgiler var. Görüşmelerde hangi aşamadasınız?

Meselenin anlaşması için öncelikle şunu izah edeyim, Suriye ile doğrudan bir görüşme söz konusu değil. Rusya’nın garantörlüğünde, onların aracılığıyla Suriye hükümeti ile iletişim halindeyiz ve bu şekilde devam ediliyor. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi askeri anlamda bir anlaşma ve bunun dışında Suriye ile herhangi bir anlaşma yok. Soçi mutabakatından sonra Suriye güçleri sınır bölgeleri yani Dicle ile Fırat suyu arasındaki sınırı savunmak için bölgeye geçti, bunun dışında yeni bir görüşme yok.

“ŞAM İLE SİYASİ ANLAŞMADA TÜM KÜRT PARTİLERİ YER ALMALI”

Rusya’nın desteğiyle Suriye hükümeti bir kez daha ülkede toparlanmaya başladı, bu durumda Esad giderek güçleniyor. Şam yönetimi ile yeniden görüşmeler yapılıyor, Esad’a bu konuda güveniyor musunuz?

Belirttiğim gibi sınır güvenliğini sağlama dışında Suriye ile her hangi bir anlaşma yok. Bunun dışında Özerk Yönetim, içişleri ve güvenlik meseleleri, kurumlarımız ve eğitim sistemlerimizde her hangi bir değişiklik olmayacaktır. Şu anlamda değişim olmayacaktır, hiçbir devlet kurumu bizim bölgemizde olmayacaktır. İleride buna yönelik bir değişim olursa da bu askeri değil siyasi anlaşma ile olmalıdır. Rusya garantör olarak Kürtler ile Suriye arasında siyasi bir süreç başlatacağına dair bize bir söz verdi. Söz konusu diyalog da sadece HSD ile Suriye hükümeti arasında olmayacak, bütün Rojava Özerk Yönetimi ve Kürt partilerinin de yer aldığı bir süreç olacak. Çünkü bu bir siyasi süreçtir askeri değil. Bu konuda askeri bir çözüm asla sonuç vermeyecektir. Bu nedenle siyasi bir diyalog olmalıdır. Böyle bir süreç daha başlamadı yani şu ana kadar Suriye’nin her hangi bir kurumun Rojava Özerk yönetiminin kontrolü altındaki bölgelerde bulunmuyor. Her hangi bir ittifak olmadan gelmeleri de mümkün değildir.

“ABD’NİN İHANET ET ETTİĞİ ŞEKLİNDEKİ SÖYLEMLER DOĞRU DEĞİL”

 Şam'la aranızda arabuluculuk yapma konusunda Rusya'ya güveniyor musunuz? ABD Başkanı Donald Trump’ın Rojava’dan çekilme kararının ardından Moskova ile görüşmelere başlandı. ABD’nin tekrar Rojava’ya dönmesinden sonra HSD ile Rusya arasında karşılıklı olarak bir eleştiri hamlesi başladı en azından medyaya yansıyan o. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Siyasette işler güven veya niyetler üzerine yürümez. Politika karışlıklı çıkarlar üzerine sorunların ortak çözümü üzerine olur. Sizin de dediğiniz gibi, Amerika askerlerini geri çekme konusunda bir karar verdi. Tabi ki bu karar umutsuzluk yarattı. Ama ABD'nin ihanet ettiği yönünde söylemler doğru değil, ABD hala bölgede varlığını sürdürüyor. Şu ana kadar garantör olarak bölgede. ABD birlikleri Rimelan ve Qamişlo, Dêrik ve Rojava’nın yanı sıra Dêrezor’da da varlığını sürdürüyor. Amerika'yı ve Rusya'yı sıradan iki devlet olarak değil, küresel ilişkiler yürüten iki ülke olarak görüyoruz. Dolayısıyla, bu bir güvenme ya da güvenmeme meselesi değildir. Fakat onların bölgede gelişen olaylar ve kargaşaların karşısında çözüm esaslı rol almaları gerekiyor. Belki sundukları çözüm bizim tam arzuladığımız gibi olamayabilir. Rejimin istediği gibi de olmayabilir. Ama sonuçta siyasi bir çözümün olmasını istiyoruz. Biz istikrarın sağlanacağına inanıyoruz, bölgede istikrar sağlanırsa siyasi bir çözüm bulunması da kaçınılmaz olur. Kuşkusuz bu sürecin garantörleri Rusya ve Amerika ya da Birleşmiş Milletler (BM) olacaktır.

“GÜNEY’DE YPG YOKTU AMA ERDOĞAN REFERANDUMDA DA TEHDİTLER SAVURDU”

Ayrıca şunu da sormak istiyorum: Türkiye, uzun zamandır uluslararası toplumda HSD ve YPG'yi (Kürt Halk Savunma Birlikleri) “terörist” olarak tanıtmaya çalışıyor. Londra'daki son NATO toplantılarında bu konuyu gündeme getirdi ancak sonuca baktığımızda bu girişimleri karşılıksız kaldı. Kendinizi uluslararası platformlarda meşrulaştırmak ve Türkiye'nin bu konudaki tutumunu değiştirmek için neler yapıyorsunuz?

Maalesef, Türkiye, Kürtlere karşı düşmanca bir tavır takınıyor. Bu tutumunu sadece PYD'ye (Demeokratik Birlik Partisi) veya YPG'ye karşı sergilemiyor, Güney’e (Kürdistan Bölge Yönetimi) karşı da düşmanca davrandılar. Güney’de Kürtler referandum yapmaya karar verdiğinde Erdoğan’ın konuşmalarını hatırlıyorsunuz. Referandum, dünyanın herhangi bir ülkesinde yapılacak en sıradan ve doğal bir hak. Burada referandum yapıldı ve halka ‘ne istiyorsunuz?’ diye soruldu. Erdoğan çıktı ve sınırlarımızı kapatacağız, onları açlıktan öldüreceğiz diye tehditler savurdu. Orada da PYD ve YPG mi vardı?  Ne yazık ki, bu bir çözüm değil. Bu yaklaşım Türk milleti içinde de çözüm getirmiyor. Sonuç itibariyle tarihten beridir bizler komşuyuz.

Türk ve Kürt halkının yüzyıllara dayanan bir komşuluk tarihi var. Türk devletinin hâlihazırda izlediği politikalar, Türklerle Kürtler arasında düşmanlık yaratıyor ve asla bir araya gelmelerini istemiyor. AKP, bütün dünyanın gözleri önünde 6 yıl boyunca DAİŞ’i destekledi. Bütün havalimanları DAİŞ’in hizmetindeydi. Gelmiş, DAİŞ’e karşı mücadele eden Kürtler, Araplar, Asurlar, Türkmenlerin de yer aldığı HSD’yi terörist olarak etiketlemeye çalışıyor. Dünya ülkeleri aptal değil! Dünya ülkeleri AKP ittifakı için bu gerçeği görmemezlikten gelmeyecektir.

DAİŞ’e karşı uluslararası koalisyon güçleri 81 ülkeden oluşuyor. Bunun içinde Amerika var, Almanya var, Fransa var. Birçok ülke koalisyon içerinde yer alıyor. Bütün bu ülkeler, DAİŞ ile mücadelede HSD ile ittifak halindeydi, YPG ve YPJ ile DAİŞ’e karşı mücadele ettiler. Türkiye’nin uluslararası koalisyon ülkelerini 6 yıldır ortaklık ettikleri bir gücü terör listesine alınması ve terörist gibi etiketlemesi için ikna edebilmesi mümkün değil.

Bununla birlikte Kürt siyasi partileri de, Rojava Özerk Yönetimi, Kürdistan Bölgesi ve diğer bütün siyasi taraflar bu gerçeği görmeli. Diplomasi çabalarını ortaya koyarak Türkiye'nin HSD’yi terörist olarak tanıtmasının önüne geçmeye çalışmalıdır.

“SERÊKANIYÊ VE GRÊ SPİ İŞGAL EDİLDİ; TEK BİR KÜRT, SÜRYANİ VEYA EZİDİ KALMADI”

Türkiye'nin ve desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) gruplarının kontrolündeki Serê Kaniyê ve Gre Spi'de son durum nedir?

Serê Kaniyê ve Grê Spi'de işgal edildi. Yeni bir soykırım gerçekleştirildi. Demografik değişim yaptılar. Bölgede tek bir Kürt, Süryani veya Ezidi kalmadı. Türkiye’nin işgalini kabul etmeyen çok sayıda Arap vatandaş da evlerini terk etmek zorunda kaldı. Serêkaniyê ve Grê Spi’den yaklaşık 400 bin kişi yerinden edildi ve bunlar şu an Kobani, Rakka, Heseki ve Qamişlo’da okullarda hayatta kalma mücadelesini veriyor. Bu bir soykırım ve çok tehlikeli bir demografik değişimdir.

Biliyorsunuz geçtiğimiz ayın 17'sinde bir ateşkes ilan edildi. Rusya ve ABD garantörlüğünde yapılan ateşkesin yine kendileri tarafından yönetilmesini umuyorduk. Fakat ne yazık ki, Türkiye şu ana kadar kararı uygulamıyor. Ateşkesin belirlendiği bölgeler dışında saldırılar gerçekleştiriyor. Şu ana kadar, ateşkes bölgeleri dışındaki yerleşim yerlerine 200’den fazla saldırı düzenlediler. Konfuli köyünde katliam yaptılar. Konfuli Serêkaniyê ya da Grê Spi’de bulunan bir köy değil Kobani'de bulunan bir köydür. Sırf Kürt oldukları için, savaş uçakları ile saldırı düzenlediler katliam yaptılar.

Ateşkes mutabakatının başlatılmasından bu yana 80 köy işgal edildi. Uluslararası düzeyde bu gerçeğin görülmesi gerekiyor. Türkiye'nin Kürt halkına karşı kin ve nefret seviyesini görmelidirler. Öte yandan ateşkes garantörlerinin de bu gerçeği görmelerini istiyoruz. ABD ve Rusya’nın olan bitenleri görüp buna göre bir çözüm bulmaları gerekiyor.

“AKP’NİN UYGULADIĞI PROJE EL-KAİDE-MÜSLÜMAN KARDEŞLER PROJESİDİR”

Türkiye hükümeti yıllar sonra Kürdistan Bölgesi’nin statüsünü kabul etmişti, buna benzer bir gelişme Rojava’da yaşanırsa Türkiye sizinle de görüşmek zorunda kalır ise sizin tutumunuz ne olur?

Bu fantezinin dışında da, 2012 yılından beri hem Kürtler olarak hem de YPG, YPJ ve PYD olarak biz kimseye karşı bir tehdit unsuru olmadığımızı ifade ediyoruz. Biz bütün komşularımızla iyi diyaloglarımızın olmasını istiyoruz. Her zaman Türk halkı için barışı umuyoruz şu an bile aynı duygudayız. Çünkü hiçbir zaman halklar birbirine karşı düşman olmaz. Bizim tarihi dostluğumuz vardır, Kürtler ve Türkler, Kürtler ve Araplar, Kürtler ve Farsılar, Süryaniler bu bölgede yaşayan halklar, yıllardır beraber yaşıyor. AKP’nin şuanda uyguladığı proje El-Kaide’nin ve Müslüman Kardeşlerin projesidir, bileşenlerin arasındaki çelişkileri derinleştirmeyi amaçlıyor. Toplumları bir birine düşürüyor. Geçmişte olduğu gibi, bugün de ve gelecekte de Türk halkını komşumuz olarak görüyoruz. Var olan sorunları çözüp birlikte yaşamayı umuyoruz.